Disentomb – The Decaying Light
ÜÖĞHRAÖAAARGH!
Evet. Bugün masaya yatıracağım albümün uygarlıkla, medeni davranmak veya seviyeli olmakla pek işi olmadığı için ben de incelemeye her zamankinden farklı bir açılışla başlamak istedim. Brutal death metalin yeraltındaki en büyük temsil ve destekçilerinden Unique Leader Records’un – bizden de CARNOPHAGE ile çalıştıkları notunu düşeyim – yeni transferi Avustralyalı Disentomb, üçüncü stüdyo albümü The Decaying Light ile ocak söndürmeye, can almaya gelmiş.
Brutal death metalin belirli bir teknik hakimiyet gerektirdiği malumunuz. Ancak bazen bu teknik hakimiyet boğucu, yorucu bir prodüksiyonun arkasına saklanarak detayların arasında varlık gösterir. The Decaying Light‘ta ilk dikkat çeken şey ise pırıl pırıl bir prodüksiyonla grubun bastığı her notanın, her vuruşun ayan beyan ortada oluşu. Gruba yeni katılan bas gitarist Adrian’ın bağımsız takılan baslarının ayrı bir katman oluşturarak zenginlik kattığını söylemek de mümkün ayrıca. Kısacası 2014’teki büyük Disentomb hayvanlığı Misery kadar sersemletmiyor ilk dinlemede belki ama çok daha akıcı ve kulak dostu bir kayıt bu ve dost göründüğüne aldanmayın sakın; niyeti ve muhteviyatı hiç de dostane değil.
Hızın yerine gücün öne çıktığı ağır siklet bestelerde öne çıkan doom atmosferi, uyumsuz bas/gitar notalarından gelen tekinsizlikle birleşiyor ve Invocation in the Cathedral of Dust gibi parçalarda Disentomb’un mahareti daha da belirgin bir hal alıyor. ULCERATE‘in tempoyu düşürdüğü anlardakine benzer bir galiba her şey yok olacak birazdan, atmosferi ile brutal death metalin sarsıcılığını çok iyi birleştirmiş grup. Invocation…’a kadar gitmeye gerek yok aslında; Undying Dysphoria‘nın ilk dakikasındaki ağır, ezici girişin yerini nasıl bir danalığa bıraktığını fark ettiğiniz anda The Decaying Light‘ta ne tür bir denge kurulduğunu da rahatlıkla anlıyorsunuz.
Enfes gitar-bas uyumu haricinde patlayıcı kimi anlar dışında çoğunlukla nefes alan ve aldıran davullar da Disentomb’un bu albümde ne kadar özgüvenli olduğunu gösteriyor. Jake’in nadiren klişeye düşen pes tonlu riflerini çok iyi besliyor davullar. Dismal Liturgies‘de olduğu gibi biraz daha zil oyununu öne çıkarmasını isteyebilirdim belki Henri’nin ama bu haliyle de etkileyici bir performans sunuyor kesinlikle. Droning Monoliths‘te olduğu gibi groove bölümlerde de akıyor ayrıca. Yine de biraz daha slam beklediğimi itiraf edeyim hadi. Gerçi bu tek başına Henri’nin suçu olamaz; grupça daha sabit bir tempo tutturmak istemişler galiba.
Tekrar tekrar dinledikten sonra ortaya çıkmaya başlayan pürüzlerden en belirginleri albüm süresi ve tempo meselesi. The Decaying Light, kırkıncı dakikasına yaklaşırken şarkı bağımsız bir şekilde etkisini bir tık kaybediyor ve ahenksizliğin yarattığı tekinsiz atmosferin boğuculuğu, tekrardan kaynaklanan nedenlerle dağılmaya başlıyor. Belki albümdeki benzer tempodaki bir-iki bestenin yerine atmosferi daha da derinleştirecek şöyle Misery klasmanında yüksek tempolu, iyice keşmekeş bir-iki beste olsaydı The Decaying Light çok daha saplayıcı bir esere dönüşebilirdi düşüncesindeyim. Bütün albüm hemen hemen aynı tempoda ilerliyor ve bu da bir süre sonra konsantrasyonun dağılmasına neden olabiliyor.
Bu ufak serzeniş haricinde The Decaying Light ile ilgili söyleyebileceğim olumsuz hiçbir şey yok doğrusu. Aksine brutal death metal gibi bir türü dissonant anlayışla harmanlayıp gelişkin bir biçime ulaşmış Disentomb ve kıymetli bir iş çıkarmış. Böylesi bir geçiş sırasında elbette bazı aksaklıklar olabilir ve albüm trafiğiyle ilgili şeyler rahatlıkla mazur görülebilir. Zaten ben grubun bir sonraki adımını daha çok merak ediyorum şu an, çünkü The Decaying Light ile yaptığını biraz ileri taşıyabilirse bir sonraki adımı diğerlerinden çok uzağa atabilir gibi görünüyor.
Çok iyi albüm yahu. Türün sınırlarını genişletip birçok gruba ilham verecek olması çok önemli. Çok bdm dinleyen bir insan değilim, canım çektiğinde Putridity veya Defeated Sanity açıyordum bugüne kadar. Disentomb da eklendi listeye.
Droning Monoliths.
yeni albüm nerde ulan 🙁 bu arada your prayers echo into nothingness.
Hayatımda dinlediğim en iyi albümlerden biri. Net.