Yellow Eyes – Rare Field Ceiling
Merhaba.
Kıymet fazlasıyla göreceli ve insanın bakış açısını tamamen değiştirebilen bir kavram. Aidiyet, sahiplenme ve benzer duygularla haşır neşirliği sayesinde sıklıkla gerçeklik algısını bozup insanı körleştirebiliyor. Bok gibi bir şey kısacası kıymet.
Niye böyle yıkık bir halde açtım bilmiyorum, haha. Sanırım Amerikalı Yellow Eyes’ın yeni albümü Rare Field Ceiling‘de sıkça yer alan kilise çanı, rüzgar, rüzgar gülü, bitki hışırtısı vb. seslerin grubun gitaristi tarafından canlı canlı kaydedilmiş olduğu bilgisini öğrendikten sonra kafam dağıldı biraz. Bu bilgiyle ne yapacağımı, nası bir kıymet ilişkisi kuracağımı bilemedim.
Grubu bilenler önceki albümlerinde de benzer yöntemlere başvurduklarını, atmosferin Yellow Eyes müziğindeki önemini biliyorlardır mutlaka. Modu belirlemek, ani dönüşlerle ruh halini allak bullak etmek ve karanlığın tonunu seçmek gibi konularda maharetli bir isim Yellow Eyes. New York çıkışlı grup, 5. stüdyo albümünde de doğal ve dini yahut folklorik olarak nitelendirilebilecek sesler ile besteleri arasında küçük bağlantılar kurup bütüncül bir his yaratmaya çalışarak şarkıların tek bir bütünmüş gibi algılanmasına uğraşmış ve Rare Field Ceiling herhangi bir şarkıyı aradan çekip çıkaramayacağınız kadar tümleşik değilse bile baştan sona dinlenildiğinde daha tesirli olabilecek bir albüm.
Atmosfer dışında Yellow Eyes’ın bir başka meziyeti de kimi özel adamlar dışında pek denk gelemediğimiz türden çiğ, leş bir vokale sahip olması. Gitar/vokal Will Skarstad tüm müziğin en gerisinden seslense de dikkat kesilenler için özel bir performans sunuyor. Prodüksiyon koltuğunda oturan diğer gitarist Sam Skarstad’ın bu tercihi ise albüme hafif bir klostrofobi katmış. Fazla mı öznel oldu acaba bu yorum ya? Bence katmış lan, ne var? Bugün deliyim böyle, haha. Özellikle tamamen atmosferik, rahatsız edici seslerle dolu kapanış parçası Maritime Flare‘de kısacık bir bölüm var ki gerçekten 90’lardaki o leş kayıtlı ama samimiyetten ölen, ciğeri stüdyoda bıraktıran vokal performanslarını anımsatıyor.
Gitarlar ise aynı anda hem sade hem de kompleks. Yellow Eyes müziği zaten genel olarak aşırı bilindik pratiklerle ufak bazı yeni denemelerin dengeli bir sunumu şeklinde özetlenebilir. Açılışı yapan Warmth Trance Reversal veya Nutrient Painting, neredeyse black metal – 101 açılışlar yaptıktan sonra kendi kafalarına göre bir yerlere evriliyorlar örneğin. Dissonant denilen ve kaos beslemeciliğinde, entropi emzirmeciliğinde vs. sıkça kullanılan, uyumsuz notaların uyumlu olacak şekilde kazınması tekniği ile bileğini yukarı aşağı oynatabilen herkesin belirli bir seviyede becerebileceği tremolo gitarlar arasında gidip geliyor Yellow Eyes.
Burada ilginç ve övgüyü hak eden şey ise neredeyse hiç tekrar olmaması. Kabul, yaratıcılık namına çok etkilendiğimi söyleyemem ama şarkıların devamlı başka bir şeylere dönüşme çabası albümün dinlenme süresini katlıyor. Yoksa ne bu çok katmanlı gitar işçiliğine ne de geleneksel black metal kafalarına alışkın bir dinleyici için yeni bir şey sunmuyor Yellow Eyes. Ha, belki bu çiğ ve artık ne yazık ki eski kafalı gibi görünen kayda rağmen gitarların daha modern sularda dolanması, Nutrient Painting‘deki gibi ne tam kızgın, ne tam üzgün ne de tam karamsar olmayan ama yine de müziğe oturan garip melodiler cazip gelebilir ama beni ikna etmeye yetmedi.
Toplamda dört-beş dakikası birtakım seslerden veya sessizleklerden, altı şarkıdan altı buçuk dakika süren bir tanesi de tamamen atmosferik deliliklerden ibaret olunca bütünü kırk beş dakika süren Rare Field Ceiling, fazlasıyla kısa bir albümmüş gibi hissettiriyor ve sona erdiğinde bir doygunluk yaratmıyor. Aşırı düz ve bayık davulculuğun, melodik olsa dahi bazen katmanlar arasında kaybolan gitarların payları büyük elbette. Zamanla genişleyip açılsa da bunun için biraz üzerine uğraşılması, sabredilmesi gereken bir albüm Rare Field Ceiling.
Yellow Eyes’ın önceki iki albümünü biliyorum yalnızca ve 2019’da da grup hemen hemen aynı bir müzikle yoluna devam ediyor. Bence işin metal tarafında, atmosfer kurgulama ve vokal konusunda oldukları kadar başarılı değiller ama bir şekilde dengeyi tutturup etkileyici albümler çıkarmayı beceriyorlar. Rare Field Ceiling de böyle bir albüm bence ve black metal adına çılgın atan 2019’da o kadar da öne çıkabilecek güçte değil ama kesinlikle dinlemeye, zaman ayırmaya değer.