Black Sites – Exile
Merhaba.
Teknoloji ilerledikçe artık müzik anın tekelinden çıkmaya başlıyor. Gruplar diledikleri döneme öykünüp ellerindeki geniş imkanlarla istedikleri zamana aitmiş gibi takılabiliyorlar. Tabii bazıları nostalji veya köklere uzanış gibi başlıklar altında gevşeklik ettikleri için ömürleri yan sanayi ürünleri gibi kısa sürse de ara sıra yaptığı şey hakkında gerçek fikirleri olan birileri çıkıyor ve günümüzde yaşadığını unutmadan teknoloji ve yaratıcılığı birleştirerek geçmişe uzanan, üzerinde yürümesi gayet keyifli köprüler kurmayı başarıyor. 2015’te kurulan ve Nisan ayında yayımlanan ikinci albümü Exile hakkında konuşacağımız Amerikalı Black Sites da böyle bir isim.
Geleneksel heavy metalin doğruları büyük oranda bir araya gelebildiği zaman ortaya etkileyici işler çıkmaması imkansız gibi ve Black Sites, vokal tonundan reverb oranına, rif kalıplarından tanıdıklık hissi ile kopyacılık arasındaki dengesine veya bas gitarın baskın rolüne kadar çok doğru bir müzik yapıyor. Basit, yormayan düzenlemeler ve Tony Iommi’den tutun da VOIVOD‘a kadar pek çok klasik isme göndermeler taşıyan, asla eskimeyecek bir beste anlayışı ile Exile, 2019’da heavy metalin nasıl olması gerektiğini çok iyi gösteriyor.
Çift gitarlı, dört kişilik klasik kadro içindeki diğer elemanlardan da bahsetmek gerekiyor kesinlikle ama Black Sites’ın en büyük albenilerinden biri de bol bol tom davullarına başvurarak 90’lar atmosferini iyice körükleyen davulcu Gary Naples bana kalırsa. NOVEMBERS DOOM‘da da çalan Gary, geçmişten bolca beslenen (Feral Child‘ın swing davullarına ya da ikinci yarısında tam bir RAINBOW ibadetine dönüşen Dwell Upon the End‘e bakabilirsiniz) ve tempoyu çok iyi ayarlayan bir davulcu. Doğrusu Novembers Doom’da da öne çıkıyordu benim için ama bu kadar net, temiz bir performans beklemezdim.
Mark Sugar’ın vokalleri ise yine Black Sites’ı cazip kılan etmenlerden. Beste açısından zaten selam duruyorken Mark’ın vokalleriyle iyice kör göze parmak şeklinde Voivod diye bağıran Focused Totality – The Psychic Knife performansı bile yetti kendisini sevmeme ama heavy metal için çok uygun, cheesy olmadan haşmetli durmayı başarabilen bir vokali var Mark’ın. Gerçi tüm albüm için benzer bir şey söylenebilir. Mark’ın Coal City gibi daha dramatik, uçucu bir doom metal hissine sahip şarkılardaki performansı da enfes. Bu arada bu şarkının gitarlarına da ayrıca vurulduğumu ekleyeyim.
Tertemiz prodüksiyonu ve samimiyetini bozmadan müziğine yedirebildiği nostaljik tatlarıyla Black Sites hem incelikli hem de zahmetsiz ve herkese rahatlıkla önerebileceğim bir albüme imza atmış. Bir önceki In Monochrome‘a kıyasla progresif yönü fazlasıyla törpülenmiş ve bambaşka bir havası var Exile‘ın ve belki grubun hayranları arasında bir tartışma konusu olabilir bu ama ben daha genel çerçeveden bakmaya çalışıyorum. Kısacası Exile‘ı mutaka bir tur çevirin; belki kibirli gibi görünecek ama eğer hiçbir yönden sizi yakalayamıyorsa ya heavy metali hiç sevmiyorsunuz ya da bu türde daha dinlemeniz gereken çok şey var demektir, çünkü sorunun Exile’da olacağını hiç sanmıyorum.