The Unchaining – Ithilien
Merhaba, bugün sizlere yerin biraz altından sesleniyorum.
Atmosferik/epik black metalin ne olduğunu bizlere öğreten BURZUM, SUMMONING ve ULVER gibi grupları İtalya’dan selamlayan Franz isminde bir zat-ı muhterem, 90’ların artık birer efsane haline gelmiş albümlerine güzellemeler tadında albümlere imza atarken bir yandan da labirent gibi tünellerle dolu bir zindanın karanlık duvarlarına tutuna tutuna yolunu bulmaya çalışmanın çaresiz müziğini icra ediyor. Üstelik bazılarınızın daha albüm adından anladığı üzere Orta Dünya temasını da kullanıyor. Kimlere, ne için müzik yaptığı çok belli yani The Unchaining’in.
Yukarıda bahsettiğim şekilde Burzum minvalli zindan müziği havalarını çok iyi yansıtan kısa bir girişten sonra çiğ bir tınıya sahip diyebileceğim gitarların devreye girmesiyle cazur cuzur bir giriş yapıyoruz Orta Dünya’ya. Synth destekli (Varg’ın emri) müziğin en dikkat çekici yanı tabii ki kayıt ve prodüksiyon. Franz’ın tamamen kişisel çabalarıyla kaydedip dağıttığı albüm gerçekten de tıpkı büyük ustaların erken dönem albümleri gibi tınlıyor. Tabii sadece o dönemi andırıyor diye oturup kırk dakika Ithilien dinleyecek halim yok. Müzikal olarak tür içerisinde değerlendirince Ithilien‘i gayet doyurucu bulduğumu söyleyebilirim.
Albümü özetleyecek olursam; çiğ gitarlar ile dağılan dark ambient havası zaman zaman kendini gösterir gibi olsa da şarkılar ilerledikçe kuzeyden gelen soğuk hava dalgası iyiden iyiye etkisini hissettirmeye başlayacak. İç kesimlere doğru Orta Çağ melodilerinin devreye girmesiyle hava biraz yumuşuyor gibi. Ancak balkanlardan gelen tremolo rifler ve folk melodiler yağmur bulutlarıyla birlikte karamsar günleri de beraberinde getirecek. Düşük tempolu davullar sayesinde bu yağmur bulutlarının arasında yer yer kıyamet şimşekleri çakabilir. Yola çıkacaklar lembaslarını ya da kurtlu ekmeklerini kontrol etmeyi unutmasınlar. Herkese iyi bir Yüzük Savaşı dilerim…
Şaka bir yana çiğ prodüksiyon ve buna bağlı karanlık atmosfer ile folk etkileri çok iyi bir şekilde harmanlanmış. Örneğin fade-out (azalarak bit!) usulü sona eren Through the Wild Lands, fısıldayan vokalleri, harika gitar/synth ortaklığı ve belli belirsiz davulları ile atmosferik black metalin en başarılı olduğu haline çok yakın bir yerde duruyorken, onun hemen peşinden gelen Defending the Citadel alabildiğine folk yapısıyla bir anda atmosferi değiştiriyor. Yine de kendi içinde tutarlılığını kaybetmiyor albüm ve insanın içini baymayan şarkı süreleriyle birleşince Ithilien‘in dinleme süresi epey artıyor. Eh, kafamda canlandırmama vesile olduğu Orta Dünya manzaralarını da hesaba katarsak…Ulan Ithilien hiç fena bir albüm değil yahu.
Velhasıl olur da sizin de şöyle cızırtı metali damarınız tutar ve bir şekilde bu albümü sevmeyi başarırsanız, The Unchaining’in tıpkı buna benzeyen altı albümü daha olduğunu bilmek sizi mutlu edecektir. Eş dostla masa başında zindanlar keşfettiğini, evde oturup Forgotten Realms ya da Ravenloft okuduğunuz zamanlara eşlikçi mis gibi bir albüm Ithilien. Yazının başında saydığım üç gruptan ikisini seviyorsanız The Unchaining’i de koyun sepete hemen.