Obscura – Diluvium
2002 yılında Almanya’da kurulan progresif/teknik death metal grubu Obscura, kısa sürede pek çok eleman değişikliğine gitmek zorunda kalmış olmasına karşın on yıllık bir süre zarfı içerisinde yayımladığı dört albümle türün önemli isimlerinden biri haline geldi ve günümüzde kozmik kafalar işleyen çılgın death metal alanında önemli bir marka olduğunu ispatladı.
2016’da piyasaya çıkan son Obscura albümü Akróasis, o dönemde beklentilerin üzerine çıkmayı başarmış ve şahsım adına Obscura ismine bir adım daha yaklaşmamı sağlamış bir albümdü. Bu nedenle Diluvium‘u merakla bekliyordum doğrusu ve beklentilerimin çok büyük oranda karşılandığını görmek mutluluk verici.
Obscura’nın giderek ivme kazanan bir kariyere sahip olduğunu düşünüyorum. Sıradan bir grubun yaşamasının mümkün olmayacağı kadar çok sayıda eleman değişikliği yaşamasına rağmen grubun kurucusu ve beyni olan Steffen Kummerer’in vizyonu doğrultusunda grup devamlı üzerine koyarak ilerliyor ve büyüyor. Akróasis benim açımdan Obscura’nın devler ligi ön elemesini geçip gruplara kaldığını müjdeleyen albümdü ve Diluvium için de rahatlıkla Obscura’yı grup maçlarına fırtına gibi başlatan albüm olduğunu söyleyebilirim.
Fakat bu kadar yüksekten uçarken bir noktanın altını kalın kalın çizmek gerek; Diluvium şaşırtıcı olmaktan uzak, sürprizsiz, olması gerektiği gibi bir teknik death metal albümü. Grubun Necrophagist ile Cynic arasında bir yerlerde kendini konumlandırdığını bilen herhangi bir dinleyici için yeni, progresif bir şey ile karşılaşmak pek mümkün değil bana kalırsa. Ancak bu öngörülebilirlik ve güvenli bölgede kalma durumu Diluvium‘u kötü bir albüm yapmıyor bence. Fakat progresif/teknik death metal etiketine sahip bir albümden daha fazlasını beklemek herkesin hakkı ve bu nedenle albümü beğenmeyecek olan dinleyicilerin fikirlerine de katılıyor ve destekliyorum.
Diluvium geleneksel zaman ölçüleri içerisinde takılan ve ama amacı dinleyicinin aklını almak olmayan bir albüm. Buna karşın Kummerer ve dadaşlar müzikal açıdan doyurucu olmayı melodiden ve groove hissinden yemeden de başarmışlar gibi geliyor bana. Yine deli işi sololar, yine nereden nereye bağlandığını anlayamadığımız gitarlar ve hem Obscura’ya hem de türe ait çılgın atan dinamikler Diluvium’da fazlasıyla mevcut. Albümü geçmiş işlere göre bir nebze farklı kılan şey ise (Cosmogenesis‘i ayrı tutayım) grubun daha melodik, daha akışkan ve tabiri caizse relax bir albüm yapmış olması.
An Epilogue to Infinity, Mortification of the Vulgar Sun veya Ethereal Skies dinlerken kafalar hararet yapacak, kulaklardan dumanlar tütecek yine tabii. Fakat Obscura’nın daha farklı bir şey yapmaya çalıştığını görmek de çok zor değil. Açıkçası bu yeni ve daha düzenli, sakin ve deliliğini ufak dozlar halinde veren Obscura benim için iyi bir sürpriz oldu ve Diluvium‘u gerçekten sevdim. Dengeli, death metalin hem melodik hem de teknik tarafında duran dinleyicileri tatmin edebilecek bir albüm olmuş. Bana epey balon gelen Alkaloid albümünün ardından ilaç gibi geldi… Oh, yine son anda bir şeylere sövdüm, oley.