Röportaj: Neun Welten
Herkese merhaba!
Akustik, geleneksel, Neo/Dark Folk denildiğinde ilk akla gelen isimlerden bir tanesi olan NEUN WELTEN, hatırlayacağınız gibi geçtiğimiz Temmuz ayında çıkardığı “The Sea I’m Diving In” ile 8 yıl süren suskunluğunu nihayet bozmuştu. Biz de yıllar sonra gelen yeni albümün şerefine boş durmadık grupla bir röportaj yaparak albümü kutlamak istedik!
Huzurlarınızda Oytun BEKTAŞ’ın grubun biricik kemanisti Aline ile yaptığı NEUN WELTEN röportajı:
Oytun: Öncelikle bu röportajı yaptığımız için çok mutlu olduğumu belirtmek isterim. Hemen sorulara geçiyorum;
O: 3 Albüm ve 2 single olmak üzere 2004 yılından bu yana neo-folk müziğinde önemli gruplarından biri oldunuz. Tüm bu albümleri yaparken ilham aldığınız kaynaklar nelerdi bahsedebilir misiniz?
Aline: Çok teşekkür ederim Oytun ilgin ve “seçkin” röportajın için. En önemli ilham kaynaklarımız her zaman için doğa ve doğayla ilgili fenomenler olmuştur. Dağlara, denizlere ve farklı noktalara kısa veya uzun yolculuklar yaparak doğadan çok daha fazla şey öğrenmek istiyoruz. Ama günlük yaşamımızın rutinini ve kişisel deneyimlerimizi de şarkılarımızda bulabiliyoruz. Müziğimiz bütün bunlardan etkileniyor ve grup olarak ruh hallerimizi ve yaşadığımız duyguları ifade etmeye çalışıyoruz.
O: Şarkı sözleriniz ve grubun ana temasına bakarsak paganizm ve mistisizm etkisinin büyük olduğunu görüyorum. Neun Welten ismini tercih etmenizin temalarınızla tam olarak ilgisi nedir?
A: Çok uzun zaman önce grubumuzun ismini seçtik. İngilizce tercümesi “dokuz dünya” anlamına geliyor ve kuzey mitolojisi ile birebir ilgili. Eskiden bazılarımız mitolojiye çok ilgi duyuyordu, ancak müziğimiz kuzey mitolojisine ve bu fikirlere artık atıfta bulunmamakla birlikte doğanın büyük anlamı ve mistisizm hala müziğimizin temel kavram ve fikri olmaya devam ediyor… Zaten son albümümüz “Destrunken” ile geniş bir doğa perspektifi kullanmıştık – çünkü doğa her yerde, sadece ağaçlarla değil! Yalnızca “dokunulmamış” saf orman görüntüsü de değil. O aynı zaman da şehirlerde ve her yerde, dönüşüyor; değişiyor ve biz de öyle yapıyoruz. Biz (insan olarak) aslında (sadece) doğanın bir parçasıyız – tabii ki “çevre” üzerinde büyük bir etki de yaratıyoruz.
O- Avrupa başta olmak üzere neo-folk müziği 2000’li yıllarla beraber ciddi bir yükselişe geçti. Bu tarz müziğin ani yükselişini neye bağlıyorsunuz?
A: Asıl etkilendiğimiz Empyrium, Ulver ve Tenhi gibi gruplar olsada, tam olarak bu gruplarında neo-folk’u yansıtamadıklarını söyleyebilirm. Eğer neofolk tarzından bahsetmek gerekiyorsa daha romantik ve karanlık olmalı düşüncesindeyim. Bizim gibi bir takım gruplar Black Metal’i geri plana koyup daha farklı tasvir yolları benimsediler. Grubumuzun ismi ve yaratmış olduğu kuzey mitolojisi konseptinden ötürü neofolk grupları ve tarzıyla benzerliğimizi anlıyorum fakat asıl ilgi alanımız ve müziğimiz’in doğa ve doğa romantizmine yakın oluşundan ötürü kendimizi darkfolk tarzına daha yakın görüyoruz. Bugünlerde ise müziğimiz rock’ın etkisiyle daha fazla post-rock şeklinde ilerliyor.
O: Yıllardır yapmış olduğunuz müziği ‘kar kokan şarkılar’ olarak betimledim. Parçalarınız bana daima natural bir tat vermiştir. Peki bu dokunaklı şarkılarınızı canlı performans ile sahneden sergilemek mi daha keyif veriyor ya da herhangi bir ormanın kalbinde çalıp söylemek mi?
A: İfaden çok güzel! Söylediklerin(soruda) gerçekten de iki farklı şey. Dediğim gibi, ilhamımızı kısmen ormanda olduğu gibi doğada da buluyoruz. Eskiden şarkılarımızı bir kamp ateşi çevresinde çalmayı seviyorduk. Yeni şarkılarımız ise bize fişsiz çalma imkanı vermiyorJ Tüm bu şarkılar için hayati önem taşıyan ruh u ve güçlü sesleri yaratmak için pek çok enstrüman sesi (gitar, yaylı, vokal) kullandık. Sahnede olmak ve şarkılarımızı seyirciye sunmak tamamen başka bir şey. Bu bir resital ve her zaman en iyi şekilde çalmaya odaklanıyorsunuz. Eğer ki her şey iyi giderse şarkılarınızla beraber bir dalışa geçiyor ve kayboluyorsunuz. Bunlar harika anlar!
O: Grubun 2000’li yılların başında Black Metal ile uğraştığını görüyoruz (Imsomnia Astrorum) Neden Neun Welten süreciyle beraber bu müzikal anlayış değişti?
A: Neun Welten’in kurulmasından önce grubun (David, Marten ve Meinolf) üç arkadaşının (1996’dan 2000 yılına kadar) “Insomnia Astrorum” adlı bir Black Metal grubu vardı. Grup dağıldığında hala müzik yapmak istediler, fakat farklı bir şekilde…Black Metal bestelerinin ruhunu akustik müziklerine aktarmaya karar verdiler. Muhtemelen Kveldssanger (Ulver) ve Where at Night the Wood Grouse Plays (Empyrium) ‘ etkilendikleri için, daha fazla folk müzik yapmak adına orman ve dağlarda uzun yürüyüşler gerçekleştirdiler. Black Metal’de bu tip durumları çözümler bilirsiniz. İşte bu yüzdendir ki bu albüm her zaman kompozisyonlarımızda yeralıyor.
O: İlk sorumda da bahsettiğim gibi 8 yıl gibi ciddi bir ara sonrası yeni albümünüz yayınlandı. Genel tepkiler nasıl? İstediklerinizi yansıtabildiğinize inanıyor musunuz ?
A: 6-8 yıllık süre zarfının iki albümün aralığında çok uzun olmadığını düşünüyoruz. Fakat farklı bakış açıları, bizi bu uzun sürece yöneltti. Destrunken’in hemen ardından Anja (kayıtlardan sorumlu kişi) ve Marten (baterist) gruptan ayrıldı. Dolayısıyla bu bizim için bir mola anlamına geliyordu, aynı zamanda özellikle müzik açısından yeni bir yönelimin bir safhası anlamına da geliyordu. Tüm bunların akabinde yeni sesler denemeye başladık ve tamamen yeni bir şarkı yazarlığına giriştik, çünkü sadece üçümüz kalmıştık.
Bu yaşananlarla beraber hepimiz zaman zaman fazlasıyla meşgul olmuştuk.. David yeni bir iş bulmuştu ve çok seyahat etmek zorunda kaldı, Meinolf yurtdışında fazla zaman harcıyor ve 2 çocuğu var, ve Aline(ben) taşınmış ve canlı şovlar için diğer grup projelerinde yer almıştı. Bu yüzden her zaman bir araya gelmek kolay olmadı ve önceliklerimiz zamanla değişti..
Her neyse, yaşananlar şarkı yazma sürecimizi yavaşlattı. 2013’te son canlı performansımızı sergilerken, yeni şarkılar üretebileceğimizi farkettik. Bununla beraber yeni albüme odaklanmaya devam ettik ve 2015’te stüdyoya gittik. Fakat herşey zaman aldığından, kayıtlarımızın bitim işlemi biraz uzadı.
Her şeyden önce bu yaşananlar planlanmamıştı, fakat grubumuzun yeni albümünün yayınlanması gerekli süre epey uzadı.Ve elbette bazı insanlar ve bizi tanıyanlar aslında Neun Welten’in artık var olmadığını düşünüyorlardı; şarkı, albüm beklemiyorlardı. Ama işte burdayız J
O: Ülkemiz neofolk müziğine dair ciddi bir taraftar kitlesine sahip. Özellikle Empyrium, Vali, Tenhi ve Ulver (ilk zamanları) gibi grupları çok beğeniyoruz. Böyle bir neofolk bilgi ve ilgisinin olduğu yerde konser vermeyi düşünür müsünüz?
A: Evet kesinlikle! Neun Welten ile Türkiye’de olmak bizim için bir rüya olabilir. 8- Çok teşekkürler röportaj için, Empyrium Türkiye olarak sizinle sohbet etmek onurdu. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Aline: Röportaj için çok teşekkür ediyoruz!
Biz de bu güzel röportaj için Oytun BEKTAŞ’a teşekkürlerimizi sunuyoruz.