Sylvaine – Wistful
Aslında bazı albümler hakkında kritik yazmayı ve duygu düşünce durumumu başkalarıyla paylaşmayı hiç sevmiyorum. Ne var ki bu tür albümler aynı zamanda başkalarının da bilmesini çok istediğim, ne bileyim, bana yaşattığı iyi/kötü şeyleri başkasına da yaşatsın istediğim filan albümler oluyor genelde. Hal böyle olunca da iki ucunda da nahoş şeyler olan değneğimle ortalarda dolanıp duruyorum. Wistful da böyle bir albüm.
Sylvaine, birden çok enstrüman çalma kabiliyetine sahip Norveçli bir müzisyen. Bana göre ise sapsarı saçları, masumane bakışları ve muhteşem sesiyle insanı büyüleyen, etkileyen ve pençelerine hapseden mitolojik bir varlık daha çok. Çünkü Sylvaine’in sesini, müziğini bir defa duyup da ondan etkilenmemek ve bir şekilde tılsımı altına girmemek pek mümkün değil.
Geçtiğimiz yıl çıkan Wistful ile beraber ambient, post-rock ve blackgaze/black metal üçlüsünü aynı anda düşünmeye çalıştığınızda aklınıza ilk gelen isimlerden biri olan NEIGE’nin de desteğini alan (akustik setlerde gitar ile, normal gösterilerde de davula geçerek) Sylvaine’in müziği de bu türlerin bir sentezi olarak karşımıza çıkıyor. Bir de işin içine zaman zaman giren, insanın yüreğini parçalayan, uzun bir süre boyunca Sylvaine’den çıktığına inanamayıp “herhalde Neige söylüyordur bu kısımları,” diye düşündüğüm çığlıklar da eklenince müziğin karakteri için tabiatıyla oldukça kırılgan ve duygusal denilebilir.
Şimdi bunu böyle anlatmaya kalkınca işte ben kendimden soğuyorum. Vay atmosferikmiş, yok kırılganmış, vay canına mitolojik yaratık gibiymiş. Ne yalan söyleyeyim; boş laf geliyor. Bu tür müzik içerisinde dinlediğim en güzel şarkılardan biri olan ve uzun yıllar boyunca sıkılmadan dinleyeceğime emin olduğum “Earthbound” için veya Sylvaine’in pırıl pırıl sesiyle transa geçip bir anda ses tellerini parçalayan çığlıklara geçmesiyle kendime geldiğim “In the Wake of Moments Passed by” için ve kısacası albümün geneli için bakın şurası söyle, burası böyle demeye çalışmak biraz abesle iştigal gibi geliyor bana.
Kabul, belirli bir ruh hali ve geçici bile olsa zihinsel açıdan dingin bir halde olmadan bu tür işlerden bir anlam çıkarabilmek, müziği takdir edebilmek ve keyif almak pek kolay değil. Wistful da bu konuda bir istisna değil. Sylvaine’in gerçekten de uzaklardan, sislerin içinden gelen bir çağrı seviyesindeki sesinin büyüsüne kapılmak, dalların arasından sızan ışık huzmeleri sayesinde yönünü bularak devasa bir ormanın içerisinde zaman ve mesafe algısını kaybederek başıboş dolanmak ve hatta böyle şeyler yazabilmek için bile gerçekten biraz sabretmek ve albüme zaman tanımak gerekiyor. Buna karşın başta ürkek, içine kapanık ve kırılmaz bir kabuğa sahip gibi görünse de Wistful eteğindeki taşları dökmeye başladıktan gerçekten de kısa bir süre sonra vazgeçilmez bir hale gelmeyi başarıyor.
Güzel bir rüya, deliksiz bir uyku gibi bir albüm Wistful. Yukarıda bahsettiğim iki şarkıdaki yükselen tempo ve black metale kayma durumu dışında oldukça sakin ve berrak bir yapısı var. Kaldı ki zaten hala tam inanamıyorum o çığlıkların Sylvaine’den çıkıyor olmasına da. Gerçekten nefis vokali (AMESOEURS zamanı Neige vokaline de oldukça benziyor ki vay anam vay).
Tüm besteler ve enstrümanların arkasında Sylvaine imzası var ve her ne kadar henüz 4-5 yıllık bir proje olsa da böyle bir yeteneğin halen bu kadar geri planda kalmaya devam ediyor olması ilginç. İnsanlar MYRKUR filan konuşadursun, gelin siz Sylvaine ile işin magazinsel ve çöp müzik tarafında değil, gerçek ve güzel müzik tarafında olun. En büyük referans tabii ki ALCEST ama Sylvaine’i bu benzetme ile açıklamak büyük haksızlık olur. Salt müzikal açıdan değerlendirince vasatı geçemez belki ama büyük resme bakınca iyi müzik dinlemek isteyen herkese Sylvaine ve Wistful önermekte herhangi bir terslik göremiyorum.