Ripped to Shreds – 劇變 (Jubian)
Merhaba.
2016’da kurulan, o dönem için tek kişilik death metal temsilcisi Ripped to Shreds’i ilk günlerinden beri takip ediyorum. 2018’deki 埋葬 (Máizàng) ve 2020’de çıkan 亂 (Luan) albümlerini incelerken İsveç usulü, old school ruha sahip işlerden hoşlananlar için Ripped to Shreds’in iyi bir alternatif olacağını savunacak, grubun duyulması için elimden geleni yapacak kadar da seviyorum. Amerika – Tayvan arası gidip gelen Andrew Lee’nin old school hayranlığı, müziğindeki net tavır kayda değer ve illa ki birileri tarafından keşfedilecekti. Nihayet sıçramayı gerçekleştirip Relapse Records ile anlaştıktan, o arada da kadroya eklemeler yapıp tek kişilik projeden tam teşekküllü bir gruba dönüştükten sonra gelen yeni albüm 劇變 (Jubian) hakkında bir şeyler karalamasam olmazdı; e buyurun o halde.
Bugüne kadar Florida death metalinin bunaltıcı gruplarından edindiği atmosferi ENTOMBED ve DISMEMBER gibi isimler üzerinden İsveç death metaliyle birleştiren Andrew Lee, henüz öyle akıl alacak ve onu bir üst lige taşıyacak bir oyun koymamıştı sahaya. Jubian‘da da üç aşağı beş yukarı aynı bunaltıcı atmosferi ve beste matematiğini koruyor; ancak bu defa enstrümanına daha hakim, death-doom ve grindcore gibi türlerden de esintiler taşıyan olgun bir hücum hattıyla henüz takımları sayamadan gol geldi.
Jubian, çiğ ve amatör dokusuyla kalbimde ayrı bir yere sahip ilk albümle çok yakın seviyede dursa da şimdiye kadar çıkan en kaliteli Ripped to Shreds eseri. Birkaç öne çıkan parça dışında kolay unutulabilecek albümler yazılıyordu ama dört kişiden gelen katkı, Relapse anlaşması derken yeni bir heyecan gelmiş gibi. Uğultulu bir bas gitar, testere rifler, insanın kanını kaynatan blast-beat‘lerle süslü davullar ve marazi death metal böğürtüleri hala yerli yerinde ve Ripped to Shreds’in alamet-i farikası kesinlikle bu. Split Apart by Five Chariots gibi enfes 2/4’ler ve blast-beat‘lerle yardıran hızlı parçaların tadı apayrı. Özellikle 2:29 süresiyle niyetini belli eden, klasik Entombed açılışıyla tebessüm ettiren Harmonious Impiety favorim. Düzgün bir kayıt, hacimli bir vokal ve testere gitarlarla d-beat‘i dayadın mı direkt tav oluyorum ben gerçi, haha.
Fakat bu defa 10 dakikayı aşan bir epik var ki 4:40 civarında giren o gümbür gümbür ağırsiklet bölümle birlikte bir şeylerin değiştiği, gruba taze (görece tabii, yoksa hala 30 senelik old school pratikleri bunlar) fikirlerin geldiği anlaşılıyor. 35:55 çalma süresine albüme 10:32 uzunluğunda bir şarkı koymak risk ama In Solitude – Sun Moon Holy Cult Pt 3 tek başına sırtlıyor deyim yerindeyse. Albümü dinlemeye vaktiniz yoksa 10 dakika ayırıp bu parçaya göz atabilirsiniz; 2022 model Ripped to Shreds’in sunacağı her şey tek bir pakette.
Her zaman kendi köklerinden, kültüründen beslenen Andrew Lee, albüm kapağına Tayvan deniz tanrıçasını koyarak yine ipuçlarını yakalayanlar için iyi bir anlatı kurmuş. Özellikle ilk albümdeki Sarı Nehir temasını -mevzunun ürkütücülüğünden de dolayı- hala net hatırladığım için denizlerin hakimi Mazu ve çalkantı/kargaşa/yerkabuğunun kabarması (albüm ismi dilimize bu şekilde çevriliyor gibi) gibi semboller üzerinden Ripped to Shreds’in yaşadığı büyük değişimi anlatıyor.
Stüdyoda hep tek başına, haliyle başına buyruk takılan Andrew Lee’nin grup içerisinde nasıl bir tutum sergileyeceğini zaman gösterecek ama ben şimdiden bu değişimi olumlu bulduğumu ve potansiyel vadettiğini söyleyebilirim. Açıkçası 亂 Luan sonrası ilgimi biraz kaybetmiştim ama 劇變 (Jubian), içimdeki alkollü, terli, tükmüklü old school death metalciyi yeniden harekete geçirmekle kalmadı, Ripped to Shreds’e duyduğum heyecanı da tazelemiş oldu. Yazıda bahsi geçen İsveçlileri seviyor, mesela çalışır haldeki bir testereye bira döküp etrafa etrafınızdakilere bira fıskiyesi yapmak gibi şeyler hayal ediyorsanız 劇變 (Jubian) tam da size göre.
Benim icin yeni kesiflerden biri oldu. Oldschool havasi cok guzel. Sanirim hala tek kisi devam ediyor ama canlida butun grup caliyorlar.
Afiyet. Bu albümde stüdyoda da eşlik etmişler Andrew’a.