Kritik

Shylmagoghnar – Emergence

Merhaba.

Metalperver hesaplarına saldırılar gerçekleştirildiği ve bu esnada Instagram hesabının kontrolünü kaybettiğim için moralim hayli bozuk. Ne yeni bir şeyler dinleyesim ne de onları sizlere anlatasım var bu ara. Tabii bir yandan da metal en büyük ilaç ve dinlemeyi bırakmış değilim; sadece eski bildiğim şeyleri dinleyerek kafamı yormadan sinir ve stres atmayı tercih ediyorum. Tam da bu sırada PATREON‘daki yeni destekçilerimizden Memcoş, “Sitede neden hiç Shylamagoghnar kritiği yok?” diye çok haklı bir soru yöneltince uzun süredir dinlemediğim Emergence‘ı masaya yatırmaya karar verdim. Siz de Metalperver’i desteklemek isterseniz PATREON‘u kurcalayıp aylık abonelik şeklinde bana yardımcı olabilir, konuşulmasını istediğiniz albümleri iletebilir ve siteyi ayakta tutmamı sağlayabilirsiniz.


Uzun uzadıya konuşup metalin ne kadar zengin olduğundan bahsediyoruz çoğu zaman; fakat aslında üç aşağı beş yukarı benzer duygulardan ilham alıp kalıplaşmış fikirler üzerinden birbirine yakın manzaralar çizen gruplarla dolu metal dünyası. Asık suratlı, öfkeli ve vizyonu doğrultusunda vermek istediği duygunun en uçlarda hissedilmesini sağlamak üzere yararlılığı kanıtlanmış yöntemleri tekrarlayıp duruyor. Hatta bazı türler tümüyle bu tekrarı ne kadar isabetli gerçekleştirildiğine göre değer biçiyor gruplarına. Progresif metal diye bir türün olması dahi türlerin de sınırlandırmalara tabii olduğunun bir kanıtı değil mi zaten? Neyse ki arada bazı müzisyenler hakikaten de yeni, öyle pat diye adını koyup etiketini yapıştıramayacağınız eserlerle çıkageliyorlar da bir şekilde tazeliğini, heyecan vericiliğini koruyor metal.

Hollandalı iki çok yakın arkadaş tarafından kurulan Shylmagoghnar (Şil-ma-gog-na(r)), 2014 yılında ilk albümü Emergence‘ı çıkardığında insanlar bu garip grubu bir kalıba sokmakta zorlandılar. Aradan epey zaman geçti ve onlar araya 2. albümleri Transience‘i de sıkıştırdılar hatta ama hala Nimblkorg & Skirge ikilisinin metalini etiketlemekte zorlanıyor metal dünyası. Death/black metal? Melodik death metal? Progresif melodik death metal? Melodik black metal? Blackened progresif melodik death metal? Hiçbiri…Ve hepsi.

Hal böyle olunca Shylmagoghnar dinlerken grubun benzediği isimler, tür referansları gibi şeyler arka plana itiliyor ve besteler su gibi akarken müziğin doğal akışında sınıflandırmaların, benzetmelerin bir önemi kalmıyor. Açılışta yer alan ve bugüne kadar en çok dinlenmiş parçalarından I am the Abyss, bir dere gibi kıvrıla kıvrıla yolunu bulurken suları, aktığı yoldan, farklı minerallerinden besleniyor. Bir tepeden aşağı akarken black metalin hışmını, taşlı kayalı ve ritim bozan bir alandan geçerken progresif metalin keskin dönüşlerini, düzlüğe kavuşup etrafındaki yaşamı beslediği noktada melodik death metalin enerjisini, yaşam coşkusunu hissettiriyor sanki. Üstelik bu sadece ilk parçada değil her parçada böyle devam ediyor ve parçanın 9 dakikalık uzun süresi, albümün 52 dakikalık süresi gibi sanki sadece birkaç dakikacıkmış gibi hissettiriyor. Dünyanın en akıcı, en doğal albümlerinden biri Emergence; Last.fm verilerime göre son birkaç günde 10-11 tur dinlemişim bile ama sanki sadece birkaç kez dinlemişim gibi hissediyorum. Ne bir yorgunluk, ne bir yıpranma!

90’lara kök salmış bir atmosfer benimseyip bu kadar iyi duyulan, temiz ve hatta biraz da zengin tınlayan bir prodüksiyon çıkarabilmiş olmalarını alkışlamak, kutlamak lazım her şeyden önce. Ev stüdyosundan çıkmış DIY bir yapıt Emergence. Miks&master işlemleri özellikle enstrüman sayısının, katmanların arttığı anlarda çok daha yüksek prodüksiyonlu, masabaşında epey uğraşılmış gibi tınlıyor oysa ki. Belki de her şeyiyle iki kişinin ilgilendiği bir tutku projesi olduğu, detay detay işlendiği için pahalı ama ruhsuz bir işe kıyasla çok daha içten, sıcak hissettiriyor. Dile kolay, 10 yıl sürmüş albümün yazım ve kayıt süreci.

Duygular arası geçişlerini, müzikal vites değişimliklerini o anda olan bitenden daha fazla isterken yapıyor hep ve galiba Emergence‘ı bu kadar etkili kılan şeylerden biri de bu. İster epik bir hayret hali, ister vahşi bir saldırganlık veyahut da zarif bir melankoli olsun; biraz daha fazlasını isterken bırakıp giden sevgilinin damakta bıraktığı o muhteşem tat gibi, doyurulması zor bir açlık yaratıyor Shylmagoghnar. Şarkı yazımı dağınık veya kopuk gibi hissettirebilir bu söylediğim ama kesinlikle öyle değil; sadece geçişlerindeki denge ve zamanlamayı övmeye çalışıyorum. Şizofreni ve duygudurum bozukluğunun her ikisini de içeren şizoaffektif bozukluklar yaşayan bir psikiyatri hastası olan Nimblkorg’un müziğindeki duyguların bu kadar dengede tutabilmesi, istikrarlı bir anlatı çatısı kurabilmesi takdire değer. Kendisine de şifalar.

Skirge ise vokal olarak duyguları geçirme konusunda diğer enstrümanların bütüncül görkemini aşamıyor ama 90’ların İskandinav isimlerine öykünen vokalleri (Mikael Stanne, Lord J. Renkse gibi) çiğ ve büyük oranda iş görüyor. Hatta melankolik gitarlarla açılıp death/doom selamı çakan Squandered Paradise‘ın girişinde öne çıkıp sürüklüyor da parçayı. Toplama bakınca orta menzilli, yarı anlaşılır vokalleri biraz tekdüze ve etkisiz kalıyor. Belki onun kadar üretken olsaydı Stanne’ye yaklaşabilirdi ileride ama bu albüm özelinde gençlik günlerindeki acemi bir Stanne, yetmiyor pek müziği taşımaya. Bir parçada Nimblkorg da devreye girip çeşitlilik katsa da vokal tarafında kesikleri yiyor Emergence. Zaten o da olsa kabaca melodik death/black metal seven herkes bugün Shylmagoghnar adını biliyor olurdu herhalde. Bu arada belki sevenleri için kötü, fakat benim için iyi bir haber var: Bir sonraki albümde Skirge yer almayacak muhtemelen. Polonya’ya taşınmış ve önceliklerini değiştirmiş Skirge. Yolu açık olsun.

En temel biçimde kusursuz doğayı bozan insan üzerinden anti-insan özetindeki teması, 10 yıla yayılan prodüksiyon sürecinde türlerin birbirine girip bütüne hizmet eden zengin bir müziğe evrilmesi, Nimblkorg’un iç dünyasını iyi yansıtan karmaşık atmosfer ve duygudurumu derken Emergence 2010 sonrasının kaliteli progresif melodik death/black metal albümlerinden birine dönüşüyor benim gözümde. Günümüz playlist devrinde 52 dakika ayırıp dinleyecek insan sayısı düşük muhtemelen ama Emergence‘ın etkisi bütününde ortaya çıkıyor biraz da; o yüzden bir-iki şarkıya bakıp geçmektense ya hep ya hiç düsturuyla yaklaşılması gereken bir yapıt bence. Ayrıca beğenirseniz Transience‘i de kurcalayın mutlaka, çünkü aynı bütünüyle aynı yoldan ilerliyor o da. Kendini toparlayıp yazmaya devam eder umarım Nimblkorg; böyle özel insanlar müzik yapmaktan vazgeçmemeliler. Shlymagoghnar’ı siteye kazandırdığı, zor bir dönemde beni yazmaya yönlendirdiği için de Memcoş’a tekrar teşekkürler ve sevgiler.

87/100


Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 0 / 5. 0

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

2 thoughts on “Shylmagoghnar – Emergence

  • Orhan

    Bu grup çok underrated kaldı ya. albüm ilk çıktığında aslında hızlı yükseldiği bi dönem olmuştu sanki. hatta ben de youtube un sağ tarafta verdiği tavsiyelerin biriyle keşfetmiştim, öyle ki alakalı alakasız herhangi bir video izlerken bile kenarda i am the abyss çıkıp duruyordu. yakın geçmişten güzel bir anı yad etmiş olmak adına hoş bir kritik seçimi olmuş. tavsiye eden arkadaşa da buradan ayriyeten teşekkürler.

    Yanıtla
  • KüçükLebowski

    Üç gündür grubun iki albümü dinliyorum sürekli. Kritikte denildiği gibi kesinlikle sıkmıyor, yeter artık dedirtmiyor.
    Daha albümün ilk şarkısından; ”ben bu şarkıyı daha önce dinlemiştim, albümü önceden dinledim de unuttum mu acep, bendeki unutkanlık yeni bir seviyeye mi geçiyor yoksa?” diye düşünmeye başladım. Sonradan fark ettiğim üzere enstrümantal metal şarkıları listesinde dinlediğim ve sevdiğim bir parça idi. Ve devamında albümün de şarkının kalitesinde olduğunu görüp sevindim.
    Melodik kelimesinin hakkını veren gitar kullanımı ve beste zenginliği var. Sıkıcı olabilecekken bir varyasyonla o sulardan uzaklaşıyor, death/black karması atmosferle birleşince bu etki daha da güçleniyor. Ben vokali de beğendim, Jon Nödtveidt’i anımsattı biraz bana. Kesinlikle daha fazla tanınmayı hak ediyorlar.

    Yanıtla

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.