Grima – Frostbitten
Merhaba.
1994 doğumlu Rus ikiz kardeşler Max ve Gleb Sysoev tarafından 2014’te hayata geçirilen Grima, atmosferik / pagan black metal türünde Rusya’nın da bir çift sözü olduğunu göstermiş, özellikle 2019 çıkışlı Will of the Primordial albümü sayesinde gönlümdeki taht inşaatının ihalesine fesat karıştırmayı başarmıştı. 2015 ve 2017’deki albümler de benzer yapıdaydı ve hem grubun üretkenliği, hem akordeon gibi black metal için atipik bir enstrümanın merkeze oturtulması, ayrıca grubun Rus soğuklarını yansıtmadaki mahareti ve Vilhelm rumuzlu kardeş Gleb’in içten vokali, Grima’yı kafamda Sibirya’nın DRUDKH‘u olarak kodlamamı sağlamıştı.
Ne yazık ki 2021’de ikizler dümeni jenerik sulara kırıp sıradanlaşma yönüne atılmış bir adım olarak değerlendirdiğim Rotten Garden‘ı çıkardılar. Akordeon gibi özgün bir unsurun rolünü azaltıp standart atmo-black prensiplerini takip etmeyi hala kafamda mantıklı bir çerçeveye oturtamıyorum. Belki iki kardeş akordeon/bayan (bu da bir çeşit akordeon) ustası Sergey Pastukh’un kendilerinden rol çaldığını düşünmüşlerdir -ki belli ölçüde haklılar- ama sebep ne kadar haklı olursa olsun Rotten Garden, özelliksiz bir atmosferik black metal albümü olarak Grima’ya duyduğum heyecanı büyük ölçüde baltalamıştı.
Bu yüzden Rotten Garden‘dan yaklaşık bir buçuk sene sonra yayımlanan Frostbitten‘a çok yükselmedim, yükselemedim. 29 Temmuz’da çıkan albüm üç hafta kadar bekledi listemde; fakat son bir haftadır neredeyse başka hiçbir şey dinlemiyorum. Ağustos sıcağında Rus soğuğu mu? Ver şefim, duble ver.
SECOND TO SUN gitaristi (ikizler orada da çalıyorlar) Vladimir Lehtinen tarafından yapılan prodüksiyondan başlamak lazım belki de. Rotten Garden‘daki sıcak ve açıkçası grubun karakterine hiç yakıştıramadığım tonları dondurucu bir soğukla değiştirmiş Lehtinen. Vilhelm’in olumlu anlamda kulak tırmayalan çiğ çığlıkları, bu donuk prodüksiyonu çatırdatıp tuzla buz ediyor adeta ve binlerce keskin, küçük buz parçası fırlatıyor kulaklara. Açılış parçası Gloomy Heart of the Coldest Land, Rus grupların aynı anda hem doğaya dönük hem de kötücül tınlayan besteler yapma konusundaki gücünü gösterirken (bkz. KOLDOVSTVO, ELDERWIND, MALIST vb.) 90’ların çığlık çığlığa vokallerinden ilham alan Vilhelme de Grima’nın tundra karakterine cehennemi bir sıcaklık, organiklik katıyor.
Özlediğim akordeon tınılarını duymak için de çok beklemek zorunda kalmadım bu defa; hem açılış parçasının ikinci yarısında hem de albümün ağır topu Giant’s Eternal Sleep‘de duyacağınız üzere bu defa bol bol yer vermişler Sergey’in bayan/akordeonuna. Özellikle 2. parçada o yarı melankolik akordeonu bir süre çıplak bırakıp ardından dev bir black metal patlamasıyla yardırmaları, Grima’ya dair neyi çok sevdiğimi tekrar hatırlamamı sağladı. Orta tempo melodisi, dilimizde tam karşılığını bulamadığım “angst”, yani odaksız bir biçimde insanın genel varoluşuna dair duyulan kaygı, öfke, anksiyete karışımı o yoğun duyguyu veriş şekliyle, arkadaki koro düzenlemeleri ve sololarıyla zenginleşen bestesiyle bu yıl dinlediğim en iyi black metal bestelerinden biri Giant’s Eternal Sleep.
Hafif bir post-black metal etkisiyle açılan Into the Twilight, alışgeldik kalıpları kullanan ilk iki parçanın aksine farklı bir tınıyla dinamizm katıyor. Frost Bitten‘ın bir diğer ağır topu Hunger God‘a geçmeden önce arada kısa sayılabilecek bu tip bir farklı beste, çok yerinde bir tercih ve grubun esas mevzuya dönüşündeki etkiyi katlıyor kesinlikle. Durup durup devam ettirilen o enfes tremolo girdiğinde, tekrar çıldırmaya hazır ve istekli buluyorum kendimi. Stüdyoda gruba eşlik eden davulcu Vlad da kondüsyon odaklı, makine vari performansıyla moda girmeye yardımcı oluyor fazlasıyla. Vokal ve gitar bu kadar iyi bir alışveriş içerisindeyken davulda atraksiyon kasmak dikkat dağıtıcı olurdu bence; Vlad’ın tekdüze ama güçlü, agresif davulculuğu cuk oturuyor bu nedenle.
Folk ve atmosferin yoğunlaştığı akustik pasajlara sahip Moonspell and Grief ve Winter Morning Tower gibi parçalarla hem derinleşen hem de çeşitlenen Frostbitten, kış ortasında çıksa çok daha etki yaratabilecek, atmosferik black metal türünde 2022’de dinlediğim en kaliteli albümlerden biri. Bence hala Will of the Primordial‘daki akılda kalıcılık ve heyecan seviyesine tekrar ulaşmış durumda değiller ama Grima’nın bugüne kadar yaptığı en dengeli, en olgun albüm olarabilir Frostbitten. Soğuk, “Şeytaan!” diye bağırmayan ve folk/pagan etkili black metale ilgi duyuyorsanız rahatlıkla gözden kaçabilecek bu albüme mutlaka bir göz atın.
85/100
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp PATREON’a ulaşabilir, aylık destek olabilirsiniz: