Novarupta – Carrion Movements
Merhaba.
Hayatın bir tepe noktası olup olmadığını bilmiyorum. İnsanın yaşadığı şeyi yaşarken analiz edebilme kabiliyetine inanmıyor ve zaten düşük seviyedeki farkındalığının kendine anlattığı hikayelerle zaman içerisinde daha da törpülendiğini düşünüyorum. Biraz zorlarsak kendimizi her şeye inandırabiliriz ve aslında olanla yaşanılan, hissedilenin hiçbir alakası yokken yaşamda varoluşu geçerli kılacak anların gerçekliği her zaman sorgulanmalıdır. Bu, hiçbir zaman mutlu olamama formülü gibi geliyor kulağa ama evren tozuna dönüşmeden önce kısa bir süreliğine anlamlı hissetmek isteyen biri olarak gerçeğe ulaşmaya çalışırken mutsuz olmanın yalanlar içerisinde vakit öldürmekten daha evla olduğu düşüncesinden kopmakta zorlanıyorum.
Kapısını çalan orta yaş bunalımına televizyonun sesini kısıp evde yokuz çekmeye çalışan bir ahmağın tuhaf saçmalıkları. Gelecek kaygısı, sosyal anksiyete, duygusal güvensizlik; açık büfeden istediğinizi alabilirsiniz ve eminim her birinizin kendine özel, 7/24 hizmet veren bir açık büfesi vardır. Zaten konu biraz da kendini tutup aç gibi büfeye dalmamakta. Her şeyi birbirine katınca bir de mide fesatı ekleniyor üzerine ki stres alkolik bir baba olsaydı her akşam eve gelip gariban mideyi döverdi, o yüzden mideye iyi davranmalı.
Tüm bu laf kalabalığına neden olan İsveçli sludge/post-metal projesi Novarupta’yla problemlerim var. Efendi gibi havadan sudan konuşarak, 2018’de başlayan projenin önceki albümleriyle ilgili basmakalıp birkaç cümle kurarak açabileceğim yazıyı içsel oğlu içsel, buhran oğlu buhran bir yerden açmama neden olacak müzikler yapıyor Novarupta. İşini aceleye getirmeyen, büyük bir keyifle ve özenle çalışan dikkatli bir katil Novarupta; kusursuzca hesapladığı açı ve pozisyonda yavaş yavaş bıçağını saplarken sadist gözlerindeki şevki görebiliyorum adeta. O bıçak kabuğu delince de dışarı böyle abuk subuk düşünceler çıkıyor işte gördüğünüz üzere.
Sen ne kadar doluysan o kadar kabartıp taşıran bir müzik bu. Ağır ağır fırtına bulutlarını toplayıp aniden gökyüzünü cehenneme çevirmek üzerine kurgulanmış, enstrümantal müziğin yayvan yapısı dahilinde olabildiğince içeriye, insanın kendisine yönelik. Alex Stjernfeldt’in belli ki oturup düşünmek istediği, çözemediği şeyler var pek çok insan gibi ve o da bunları Novarupta aracılığıyla içinden atıyor. Kendisini zaten GRAND CADAVER, THE MOTH GATHERER, LET THEM HANG gibi danalıklardan da tanıyoruz aslında ama her şeyini tek başına üstlendiği Novarupta projesinde çok daha farklı bir karakter çiziyor. Dört elementten ilham alan konsept çalışmalarında hava elementini temsil Carrion Movements, son dönemde post-metal, sludge, post-rock ve kabaca enstrümantal metal adında dinlediğim en güçlü albümlerden biri.
Gücünü enstrüman kabiliyetinden, güçlü pasajlardan çok insanı içine çekebilen atmosferinden alıyor tabii. Eurus ve Boreas adlı iki parçadan oluşan 38 dakikalık albümün öne çıkan bir anından, hafızaya yerleşen bir rifinden söz etmek pek mümkün olmasa da 38 dakikada sokup çıkardığı duygu durumlar üzerine sayfalarca konuşmak mümkün. Bunun biraz da dinleyenle ilgili olduğunu tekrar hatırlatmak lazım belki de; biraz önce power metal dinleyip pegasus üzerinde ejderha kesmeli hayaller kurarken hele bu neymiş diye açıp dinlenecek, eş-dost ortamında alkol yancısı olacak bir albüm değil asla. İster fiziksel, ister düşünsel yolculuklara eşlik edecek türden daha çok.
Anlatıyı daha iyi kavramak için isimlere bakmak gerekiyor. Poseidon’un oğlu, Aeolia adasında yaşayan Aelous’un bekçiliğini yaptığı dört rüzgar ve mevsimden isim alıyor parçalar. Eurus, doğudan esen rüzgarlara ve sonbahara ithaf edilmiş bir isimken Boreas ise sert kuzey rüzgarları ve kış mevsimi ile ilintili. Sonbahar ve kış odağında olunca da ister istemez soğuk, ölüm ve son ile ilgili, kasvetli bir havası var albümün. Parçalara bölmek gibi bir niyetim yok ama en azından Jussi Hämäläinen imzalı (Hanging Garden) kemanların Peo Bengtsson’a ait ekstra dış ses katmanlarının çok etkili kullanıldığını söylemem gerek. Kulaklıkla dinlediğinizde arkadaki o narin detaylar sarıp sarmalıyor insanı IMAX salonu gibi. Niye IMAX reklamı koydum buraya şimdi, ben de emin değilim.
Post-hardcore öfkesinden azade, çok daha post-rock/metal ağırlığında bir iş ve salt müzik açısından pek de doyurucu sayılmaz. PELICAN, RUSSIAN CIRCLES, CULT OF LUNA ve benzeri isimler bu anlamda çok daha üstün meziyetlerle donanmış durumdalar ama his, atmosfer gibi açılardan Novarupta müziğinin bu dev gruplardan pek de bir eksiği yok. Belki ileride vokal eklenir, 15-20 dakikalık parçalar kısalıp farklı formatlara kayılırsa çok daha ilginç yerlere varabilir Novarupta ama bu haliyle de içe dönük enstrümantal metal dünyasında kıymetli bir yeri var kesinlikle. Kısacası post-metal dünyasına hakimseniz, enstrümantal ve atmosferik albümlerden hoşlanıyor, sıkkın canınıza fon müziği arıyorsanız Carrion Movements‘ı şiddetle tavsiye ederim. Dur yere yaktın bizi Alex.
Yeterince çeviremedim albüm yoğunluğundan ama bu kadar uzun kompozisyonlu şarkıları bu kadar düzgün yapabilecek çok az grup var, gelecekleri çok parlak bence