Abyssus – Death Revival
Merhaba.
Dünkü DESTRUCTION incelemesini yazarken aklıma geldi Abyssus. Yunan death metal topluluğu, 2022’nin başlarında çıkarmıştı yeni albümünü ve hem 2021’i toparlama telaşından hem de yeni yıl mahmurluğundan istediğim kadar kurcalayamamıştım Death Revival‘ı. Halbuki hem old school Florida death metali neferlerini hem de buna bağlı olarak thrash temposunda, thrash sosunda işleri sevenleri cezbedebilecek türden bir işti. Kısmet bugüneymiş diyelim.
Yazılarda sık sık tartıştığım üzere mirası sürdürmek ile üzerine yeni bir şeyler koymak arasındaki değer farkını sorguladığım dönemlerde Death Revival gibi işler, mirası korumanın da ne kadar kıymetli olabileceğini anlamamı sağlıyor. Abyssus, hiçbir yaratıcılık pırıltısına sahip olmasa da 80’ler sonu, 90’lar başı Tampa, Florida bölgesinde olan bitenleri günümüze taşıyarak bir tür tarihçilik misyonu üstlenmiş gibi görünüyor. Artık tersten ezbere bildiğim albümleri dinleme heyecanımın azaldığı günlerde de bu tip yeni ama remiks tadında işler kıymete biniyor.
Bir tür geçmişi diriltme hareketi amacı taşıyan albümleri incelerken birincil değerlendirme kıstasım, albümün öykündüğü dönemin veya ekolün büyük eserlerine ne kadar alternatif olabilmesiyle ilgili ve Death Revival‘ın bu konuda elinin sağlam olduğunu söylemek gerek. İster OBITUARY insanı John Tardy‘in o tükürüklü ve hırıltılı tarzını bire bir taklit eden Konstantinos Analytis’in vokali olsun, ister yoğun bas gitarlı, gürültücü produksiyonu olsun, ister şeytanilikten ölecek rifleri olsun, Death Revival, old school etiketinin hakkını sonuna kadar veriyor. Thrash metali alıp daha karanlık ve gergin bir şeye dönüştürerek death metali keşfeden DEATH, POSSESSED gibi grupları gururlandıracak kadar net bir tavrı var Abyssus’u. Eğer beklentiyi sadece bu noktaya çekerek Abyssus müziğine dalarsanız, toplam iki albümde 75 dakika civarında keyifli ve kaliteli vakit geçirebilirsiniz.
33 dakika civarındaki ideal süresi içerisinde en sevdiğim parça açık ara When the Wolves Are out to Hunt oldu. 7 dakikaya yaklaşan epik şarkının devinimli yapısı bir yana, beklenmedik bir anda günyüzüne çıkan solosu da gider ayak enfes bir sürpriz yaşatıyor. Uncertain Future ise haddinden fazla melodikleştiği, neredeyse komik bir nakarata sahip olduğu için pek ısınamadığım bir şarkı oldu. Zaten bazı anlarda Tardy taklidinin suyunu çıkarıyor Analytis ve bir süre sonra mevzu albüm bitse de Obituary dinlesem noktasına geldi. Analytis de nasıl bir soyadıymış kardeşim bu arada.
Bir de tabii orada kabak gibi durduğu için bahsetmeden geçemeyeceğim Genocide var. Şarkı sözlerinde doğrudan bir atıf yok asla ama girişindeki Orta Doğu ezgileri ve genel havası itibariyle birilerini tetiklemeye müsait bir parça bu. Açıkçası benim umrumda değil ve kimsenin haklı olamayacağına inandığım savaş ortamında yapılan insanlık dışı mevzuları taraflardan herhangi birinin lehine olacak şekilde savunacak değilim ama dedemlere laf yok lan! diye çıldıran olabilir belki. O da sizin bileceğiniz iş ama tek tek okuduğum sözlerle ilgili söyleyebileceğim şey grubun konuyu çok genişten aldığı ve bir kavram olarak soykırımı konu edindiği olacak. Gerisi size kalmış.
Aman aman kurcalayacak başka bir şey yok zaten. Amacı, kitlesi belli bir iş Death Revival ve eğer yazıda bahsi geçen isimlerin gençlik zamanlarını, death metalin ilk günlerini hasretle andığınız bir dönemden geçiyorsanız Abyssus’un death metalinin size ilaç gibi geleceğine eminim. Ha, konuyla pek alakanız yoksa bile en azından Where Wolves Are out to Hunt şarkısına bir kulak kabartmanızı tavsiye etmiş olayım yine de.
75/100
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp PATREON’a ulaşabilir, abone olabilirsiniz: