Bastard – Rotten Blood
Merhaba.
“Alkollüyüz ve metalciyiz ulan nedir yani? Ayrıca şeytan da çok süper birisi!” tavrındaki salaş ve umursamaz işlerden ne zaman sıkılacağım bilmiyorum ama bu tarz bir albüm karşıma çıkınca dünya yansa işi gücü bırakıp biraz kurcalamadan edemiyorum. 2011’de kurulan ve ilk albümünü 2015’te, ikincisini ise yaklaşık iki hafta önce yayımlayan Amerikalı Bastard da merkezine şeytan, cinai işlemler, korku ve alkolü almış bir black/thrash icracısı olarak evde yüksek promil metalci toplaşmaları için hazırladığım çalma listelerimde yer alan onlarca itlik ve serserilik mümessilinden biri.
MOTÖRHEAD – Overkill vari açılan Whipstrike, Tom G. Warrior patentli bir “Ugh!” narasıyla birlikte çirkin mi çirkin bir thrash parçasına dönüşüyor. Grubun amacı belli ve bunu da gizlemeye ihtiyaç duymamışlar pek; en geride Motörhead ve diğer kök isimlerle birlikte NIFELHEIM, AURA NOIR gibi grupların black/thrash pisliklerini yeniden üretim bandına yatırıp modern prodüksiyon ve hep bir ağızdan söylenmesi gereken nakaratlarla birleştirerek türün hakkını veren bir albüm yazmışlar. Şarkıların isimleri değişiyor, ortalama 4 dakikada bir kısa bir sessizlik anı yaşanıyor gibi olsa da Bastard müziği neredeyse baştan sona aynı ve grubun bundan rahatsızlık duyduğunu hiç sanmıyorum.
Çeşitlilik, yenilik ve yaratıcılık namına pek bir vadetmiyor Rotten Blood ama baştan sona temposunu ve karakterini koruyan 80’ler ruhlu bir black/thrash albümü dinlemek istiyorsanız doğru yerdesiniz. The Possession‘ın dört saydırarak giren orta tempo ana rifinden Crescent Horn‘un yüksek oktan davullarının nihayet sakinleşip sustuğu ana kadar geçen, üç parçayla albümün gövdesini oluşturan 14 dakikalık kısım, Rotten Blood‘ın öne çıkan bölümü bence. Bayıla bayıla dinlediğim üç şarkı haricinde Spellbound ve Under the Tattered Banners (of Rock N Roll) da yine tamamen kişisel zevklerden dolayı biraz daha fazla sevdiğim şarkılar. Gerçi bu türe ve anlayışa hakim olmayan biri için tüm şarkılar birbirinin aynı bile gelebilir, zira Bastard gerçekten de hiç istifini bozmuyor.
Bestecilik tarafında da elini korkak alıştırmamış Bastard ve 10 parçayla 42 dakikaya yaklaşan bir süreye ulaşmışlar. Tür için 4 dakikanın üstü bana göre haddinden biraz uzun ve Bastard bestelerinin kırpılmaya ihtiyaç duyduğuna inanıyorum. Yarattığı gaz, alkol açlığı ve serseri enerjisini tepe noktada tutmak için yıldırım baskını gibi olabilecek en kısa sürede girip çıkması lazım şarkıların ama Leather-Bound Book of Lies gibi 5 dakikayı bile geçen bestelerle bunu başarmak biraz zor. Elemanlar genç de değiller (40 üstü hepsi) ve bundan sonraki albümlerde bu durum değişir mi bilemiyorum ama Bastard eğer black/thrash türünde öne çıkmak, lokomotif gruplardan birine dönüşmek istiyorsa bu tarafa abanmaları gerekiyor gibi geldi bana. Yoksa BÜTCHER, HELLRIPPER, BEWITCHER gibi gruplarla son dönemde büyük bir çıkış yakalayan black/thrash/speed kırması bu it-köpek müziğinde ilk sıralara oynamaları biraz zor. Yine de benim gibi bu halta ruhunu kaptırmış dinleyicileri bir süre oyalabilecek kadar güçlü, o yüzden bir bira da Rotten Blood için açmayı ihmal etmeyin bir ara.