Këkht Aräkh – Pale Swordsman
Merhaba.
Tüm zamanların en kötü rumuzu hangisi? İşi şakaya vuran, iyice suyunu çıkaran isimleri saymıyorum tabii. NORDJEVEL insanı Svein-Ivar Sarassen’in DezeptiCunt’ı (Rumence hayal kırıklığı ve İngilizce vajina kelimelerinden türetilmiş, hayal kırıklığına uğratan vajina gibi bir anlam çıkarabileceğimiz, korkunç bir rumuz bence), aslında bir İngilizce öğretmeni olan GORGOROTH eski bas gitaristi Tom Cato Visnes’in King ov Hell’i ilk aklıma gelenler oldu ama üzerine düşünmesi eğlenceli bir konu bence ve özellikle black metal camiasında bu rumuz meselesine bir dur demek gerektiği yönündeki tezleri güçlendirebilecek yeni bir arkadaş daha katıldı aramıza: Crying Orc.
Këkht Aräkh’ı düşününce aklıma keki araklandığı için ağlayan bir ork geldiği için 2019’da yayımladığı ilk albümü Night & Love‘ı pek ciddiye alıp dinleyemediğim Ukraynalı black metal projesinden yeni bir albüm daha geldi geçtiğimiz ay içerisinde. Melankoli ekseninde, 2. dalga odağında lo-fi black metal üretiyor Këkht Aräkh. Kulağa sıkıcı bir proje gibi gelebilir ama Këkht Aräkh’ın müziği, yüzde yüz retro bileşenlerden oluşmasına rağmen taze ve daha da önemlisi samimi hissettirmeyi başarıyor. Pale Swordsman, özellikle sözleri ve vokal performansı sayesinde içinde bulunduğu o 90’lar çiğ black metali kategorisinden daha farklı bir noktaya çekebiliyor kendisini.
Alışageldik black metal çığlıklarından ve gitar kazımalarından ziyade sakin, durgun, hatta kendi halinde bir müzik bu. Bu kendi halindeliğin albümdeki karakterin arayışıyla bağdaştırabileceğimiz arkadaşça bir tarafı bile var. Müzikal açıdan depresif black metal seviyesine kadar düşmüyor belki tempo ama Pale Swordsman kesinlikle melankolik bir albüm ve ana enstrümanın piyano olması bir tesadüf değil. Ayrıca çiğ olmak için çiğ olmaktansa bu yöntemi bir amaca hizmet edecek şekilde kullanıyor. Romantik edebiyattan ilham alan sözlere uygun bir sesler bütünüyle tıpkı albümdeki zamanın unuttuğu vampir kahraman gibi, yüzyıllar öncesinden kalma, antik bir kayıtmış gibi duyuluyor. Çoğu black metal eserini sözlere hiç bakmadan da dinlemek (hatta bazen sözlerine bakmamak daha iyi bir seçenek) mümkünken Pale Swordsman konseptine, hikayesine derinden bağlandığı için sözlerinden bağımsız değerlendirmek çok yanlış sonuçlar verebilir. Buna karşın çiğ prodüksiyon, sözler ve can çekişen, acı içerisindeki vokaller birleştiğinde, fantastik/romantik edebiyat ve vampir öykülerinden hoşlananlar için enfes bir yarım saat çıkıyor aslında ortaya.
Dragonlance Lord Soth’unu, Ravenloft Strahd’ını veya daha kapsayıcı bir örnek vermek gerekirse Bram Stoker’ın Dracula’sını bilenler ve bu romantik, melankolik ve aynı zamanda ölümcül karakterleri sevenler için daha Thorns şarkısından Pale Swordsman‘a vurulmamak zor. Eleman belli ki Knight of the Black Rose’u, I, Strahd: The Memoirs of a Vampire’ı yemiş bitirmiş zamanında. Yalnız, lanetli bir vampirin öyküsünü olabildiğince romantik bir yerden, doğayla iç içe sözlerle, neredeyse dream-pop atmosferinde anlatıyor. Bir dakikalık piyano girişi cazur cuzur black metale bağlandığında bunu hiç yadırgamayacaksınız, çünkü besteler de yine piyanonun, minimal ambient synth. melodilerinin etrafına kurulmuş. Bir black metal bestesinde saldırganlık, boğuculuk, vahşilik arayanlar için değil kısacası Pale Swordsman ve Këkht Aräkh ucuz bir DARKTHRONE / BURZUM klonu gibi tınlamıyor. Normalde yarım saatlik albümde üç enstrümantal karşı çıkacağım bir fikir ama Këkht Aräkh, kırılganlığıyla bunu yedirebilmiş. Baştan sona dinlendikçe, sözlere ve o dünyaya kendini kaptırdıkça tadı çıkacak bir iş olsa da bestecilik hakkında bir fikir edinmek isterseniz albümün zirvesi Crystal‘a bakabilirsiniz önden, bu parçada olan bitenin açılıp genişletilmiş versiyonu gibi albüm de. Cılız bir gitar, ças çus ziller ve zayıf, bitkin, ancak hala içinde bir miktar isyan barındıran bir vokal.
Black metal tarafına ağırlık veren, örneğin karakterin vampir açlığıyla ve yalnızlığının hezeyanıyla tozu dumana kattığı agresif bir şarkı, bir katarsis anı bekledim açıkçası ama Këkht Aräkh bütünüyle melankoli odağında kalmayı tercih etmiş. Bunun haricinde genç bir müzisyenden 2. dalga özentisi ortalama bir black metal albümü bekliyorken Pale Swordsman‘den daha fazlasını bulduğumu söyleyebilirim. 90’ların 2. yarısındaki o kırılgan, senfonik ve melodik albümler kadar epik olamıyor tabii asla ve basitliği, tekrar tekrar dinlemenin önüne set çekiyor ama acılar içerisindeki bir vampirle özdeşim kurabileceğiniz bir yarım saatiniz varsa ve 90’ların ucuz (ucuz da değil aslında düpedüz bedava demek lazım) black metal prodüksiyonlarından keyif alıyorsanız Bandcamp ya da Metal Archives üzerinden sözlerini takip ederek dinleyebilir, özel bir yarım saat geçirebilirsiniz. Daha fazlasını arıyorsanız yanlış yerdesiniz.
10 Mayıs’ta yazılmış kritiğe yeni yorum yapıyorum ama albüm az önce spotify önerilerde karşıma çıktı ve hemen Korhan Bey kritik yazmış mı bu albüme diye siteye koştum. İlk olarak albümün ismine daha sonra da kapağına ciddi manada yükseldim. Sonrasında ise 2021 yılında, adeta 1994’ün Bergen’inden, Oslo’sundan fırlamış gibi bir müzikle karşılaşınca coşkunluğum x10, x20 oldu adeta. Birkaç dinleme sonunda, sene sonu listeme bile girebilecek kadar iddialı olduğunu düşünüyorum. Bakalım suyunu çıkardığımda neler düşüneceğim.
Biraz da vampirlik, rol yapma işlerine ilgin varsa çıldırırsın. 🙂
Kesinlikle efsane bir albüm. Son zamanlarda dinlediğim (ki uzun zamandır metal müziğe zaman ayıramıyordum) en iyi işlerden.