Yerli Pazarı: Metalium – Tenebris
Merhaba.
Metalium, Türkiye’de thrash metalin en eski temsilcilerinden biri. Kuruluşu 1987’ye uzanan İstanbullu topluluk, tarih itibariyle metalin iyiden iyiye dünyayı kasıp kavurmaya başladığı bir dönemde ülkemizde kurulan diğer birçok grup gibi yeni bir şey yaratmaya, bir metal sahnesi oluşturmaya ve ülkede metal müziğin gelişmesine yardımcı olmuş (Mazhar Şiringöz’ün Saadeth dükkanını, grubun global demo trafiğindeki yerini da atlamayalım tabii) önemli bir grup ve 25 yıl aradan sonra tekrar toplanıp yeni bir albüm yapmış olmaları, atlanmaması gereken önemli bir olay.
Şubat sonunda çıkan Tenebris, grubun sadece 3. stüdyo albümü olsa da Mazhar Şiringöz önderliğindeki Metalium’un uygun koşullar altında bundan çok daha fazlasını üretmiş olabileceğini bildiğimden, ya da en azından şu albümdeki coşkuyu gördükten sonra tahmin ettiğimden diyelim, Tenebris‘i Metalium isminin gölgesi altında değerlendirmektense 2020 yılında Türkiye’de yapılmış bir thrash metal albümü şeklinde incelemek daha uygun görünüyor bana. Yoksa sadece Metalium’un geri gelip albüm yapmış olmasının heyecanıyla artık veteran seviyesindeki koca koca adamların sırtlarını sıvazlayıp he abime benim basitliğinde gaz vermek her şeyden önce onlara ve yarattıkları esere hakaret bence.
Aradan geçen çeyrek asırdan sonra kadroda değişiklikler var tabii. İstanbulluların iyi bildiği, UNDERTAKERS ve MEKANİK gibi isimlerde de yer alan Yetkin Taşkın taze kan olarak bas gitara gelmiş. Gitar-vokalde elbette Mazhar Şiringöz, davulda ise yine Metalium’un gediklisi Ayhan Ergönül sabit. İlginç bir tercih olarak albüm ismini taşıyan iki dakikalık intro sonrasında yarım saat süren, ağırlıkla orta tempoda ama yeri gelince de vites yükseltmeyi bilen, mesajını verirken lafını esirgemeyen bir thrash metal albümü sizleri bekliyor.
Mazhar Şiringöz’ün vokalleri, insanı doğrudan geleneksel Alman thrash metali dinliyormuş gibi hissettiriyor. KREATOR referanslı bu kirli, öfkeli vokal Metalium’un da alamet-i farikasını oluşturuyor Tenebris‘te. Müzik ise kaotik olmayan, hatta biraz düz bir çizgide. Tabii thrash seven herhangi biri için sorun olacağını sanmıyorum bunun. Tuşeli, anlık es verip devam etmeli gaz Lucid Dreams ve Critical Solstice, hız limitini aşmasalar da yeterli bir tempoyla hızlı bir açılış yapıyor. Bu arada Critical Solstice‘ta canım ciğerim DESASTER‘in End of Tyranny‘sinin ana rifinin ilk bölümünün aynısı yer alıyor. Kendi adıma söyleyebilirim ki tesadüfse de göndermeyse de büyük keyifle dinledim. Mis gibi rif nitekim.
Testimony of Doom ile orta tempoya oturuyor Tenebris. Hem çok tekrar içerdiği hem de neredeyse hiç yön değiştirmediği, vites yükseltmediği için birkaç dinleme sonrası atlamaya başladım bu şarkıyı. Tabii buna benzer karanlık orta tempo thrash bestelerinden milyon tane dinlemiş olmanın etkisi de var. Bu şarkıyı kalitesiz yapmıyor o yüzden. Hemen arkasındaki Conflict of Resolution da paldır küldür girip tozu dumana katıyor zaten. Chugga chugga riflerle sahneden alevler yükselirken kendimi oradan oraya savrulur halde görebiliyorum bu şarkıyı dinlerken, haha. Aynı şekilde son iki sıradaki Fallen ve 6th Day of Hell (hele ki bu direkt 80’lere ışınlıyor insanı) da tam konserde çıldırmalık parçalar. İyi ki 7 Mart’ta son bir konser yapıp bol bol tepişmişiz ya, resmen burnumda tütüyor şu an… Ah ulan.
Ne diyordum ya ben? Neyse, şarkıları bırakıp genele bakacak olursak Tenebris‘te dikkat çeken, başarılı bulduğum bir unsur da albümün prodüksiyonu. Tertemiz, kemiksiz dediğimiz bir kayıt bu ve hiçbir enstrüman diğerinden rol çalmadan, hepsi de pırıl pırıl duyulabilen miks, çok da mekanize olup thrash ruhunu baltalamadan albümü dinlemeyi kolaylaştırarak görevini layığıyla yerine getirmiş. Miksajı üstlenen CATAFALQUE insanı Arın Baykurt ve AMORPHIS‘ten ENSLAVED‘e, DRAGONFORCE‘tan SWALLOW THE SUN‘a bir dünya isimle çalışan mastering ustası Tony Lindgren’in etkileri gözden kaçmamalı o yüzden. Daha cansız, daha sıradan bir kayıtla Tenebris‘in gelenekselci besteleri bu kadar etkili olmayabilirdi belki.
Kısacası SACRED REICH‘tan tutun da POSSESSED‘e kadar milyon tane grubun yeniden dirildiği bir comeback çağındayken Metalium’un da bu dalgayla tekrar şahlanmasına şahit olmak sevindirdi beni. Üstelik itiraf edeyim ki hadi hayırlısı ya diyerek açtığım bir albümdü bu ama Tenebris, laf olsun diye yapılmış bir albüm olmadığını hissettiriyor her anında. Çoğumuuz gibi Metalium’un da şikayet edeceği çok şey var hala ve thrash ruhu da öyle kolay kolay yok olmuyor işte; 25 sene sonra bile ayaklanıp Tenebris gibi bam-güm bir albümü çıkarıp masaya vurdurtabiliyor insana. Thrash iyi, Metalium iyi, Tenebris iyi. Dinleyelim.
İmkanınız varsa hem Metalperver’e destek olmak hem de Patreon aboneliğinin ayrıcalıklarından yararlanmak için aşağıdaki düğmeye basıp orada neler oluyor bir bakabilirsiniz: