Heilung – Futha
Merhaba.
Dünyanın başlangıcında bir araya gelen bir kadın ve bir erkek. Kadının tehditkar cazibesi ile erkeğin vahşi doğasının ürkücülüğü. Olmuş, olmakta olan ve olacağın ilanı. Duygudan yoksun, hüküm yetisi bulunmayan bir anlatıcının donuk bakış açısı. Doğal düzende var olmadığı için değer yargılarına tutunmaya ihtiyaç duymadan edilen, baş döndürücü bir dans. Sonsuzdan gelen ve yine sonsuza uzanan bir ritüel.
Tekrarın transa geçiren gücünden beslenen, akustik enstrümanlar ve garip vokaller ile hipnotize edici bir ayin tertibi biçimindeki ilk albümü ve grubun ilk canlı performansı olan Castlefest konserinin YouTube’da milyonlarca izlenmesinin ardından Season of Mist tarafından havada kapılan Danimarkalı (çok uluslu bir gruba dönüştü gerçi artık) deneysel folk topluluğu Heilung, beş yıllık kısa kariyerinde rahatça kendi kitlesini yaratmayı başardı ve artık büyük festivallerin ana sahnelerinde boy gösterebilen önemli bir isme dönüştü bile. Tabii Hint kültürüne özel ravanahatha gibi etnik enstrümanlar haricinde kan ile tabaklanmış, geyik ve keçi gibi hayvanların derilerinden özel perküsyon davulları, kilden ve insan küllerinden yapılmış bir çıngırak ve insan kemikleri gibi enstrümanlar kullanmaları, ilginç kostümler ve muhteşem sahne şovları ile grupta Maria Franz gibi hem üstün yetenekli hem de cazibeli bir vokalistin bulunması da Heilung isminin bu kadar büyümesinde önemli rol oynayan unsurlar arasında.
Futha, açılışındaki ürkütücü erkek vokalin ardından Maria Franz’ın hakimiyet kurduğu bir albüm ve genel kurgusuyla atmosferini göz önünde bulundurunca dişiliğin içkin kuvvetinin ön planda olduğunu söylemek mümkün. Elbette yer yer Faust’un Türk – Moğol etkilenimli gırtlak vokali de devreye giriyor ama oranlarsak Futha kesinlikle Maria’nın albümü. Tabii bu da albüme belirgin bir karakter vermiş. Kıyaslarsak bir önceki Ofnir‘in maskülenliği, ağır ve ezici havası yerine ayağını yere daha hafif basan, uçucu bir feminenlik hakim Futha‘ya ve şimdiye kadar en rahat dinleyebildiğim Heilung albümü bu anlamda. Norupo, Othan gibi parçalar tamamen Maria’nın omuzlarına yükseliyorlar neredeyse ve o da iyi sırtlıyor gerçekten. Faust’un ve koroların kattığı ölümcüllüğün payını da unutmamak gerek tabii.
Tabii bu rahat dinlenme hadisesi epey göreceli aslında. Çünkü Heilung müziği geleneksel kalıpların dışında, insanı zorlayan ve bütünleşme çabası gerektiren bir yapıda ve Futha, yetmiş beş dakikaya yakın süresi boyunca insanı hipnotize edip ele geçirmeye, bir tecrübe yaşatmaya çalışıyor. O yüzden bir noktada bunu alıp almamak dinleyicinin inisiyatifine kalıyor tamamen. Dışarıdan bakan bir gözle veya bakalım bu şarkıda ne yapmışlar, kafasıyla Futha‘dan keyif almak imkansız. Final parçası Harmer Hippyer‘i ve hatta ilk dört-beş dakikası boyunca devam eden, vokal tekrarlı o ürkütücü bölümü ele alalım; canlıda grubun sahne şovu ve performansıyla bambaşka bir tecrübeye dönüşen bu parçanın stüdyo kaydından etkilenmek için ya üstün bir hayal gücüne sahip olmanız ya da adanmış, tamamen Heilung’a konstantre olmanız gerek.
“Amplified History” şeklinde kategorize ediyor grup müziğini ve Heilung’u bundan daha net anlatan bir tanım bulmak zor. Yazının başında belirttiğim gibi grup Kuzey Avrupa tarihini insanlığın, toprağın tarihiyle birleştirip bunu hiçbir politik veya dini yargıda bulunmadan, olduğu haliyle aktarıyor ve organik enstrümanlar, adanmış performanslar Heilung’un yaptığı şeyi gerçek bir şeye dönüştürüyor. Futha da bu tecrübenin gerçekliğini fazlasıyla hissettiriyor ve son yıllarda kendi türünde dinleyebileceğiniz en güçlü albümlerden biri. Yine de ne kadar kaliteli de olsa eğer fırsat bulursanız grubu canlı tecrübe etmenizi tavsiye ederim. O gerçekten başka bir seviye.