The Order of Apollyon – Moriah
Merhaba.
2019’un ilk günleri, 2018’de doğru düzgün dinleyemediğim The Order of Apollyon ile geçiyor. Black/death metal türünde bir müziğe sahip Fransız grubun üçüncü albümü Moriah, Ekim 2018’in son günlerinde piyasaya çıktı ve hatırı sayılır bir ses getirdi şimdiden.
The Order of Apollyon ismini ilginç kılan ve Moriah albümüne normalden daha fazla ilgi göstermemin asıl nedeni grupta yer alan elemanlar biraz da; Aosoth, Hell Militia, Merrimack, Aborted gibi gruplarda çalmış elemanlardan oluşuyor The Order of Apollyon ve heyecan verici bir kadroya sahip gerçekten. Grubun kuruluşunda yer alan davulcu Wilding bile 2012’de CARCASS‘a katılıp bırakıyor The Order of Apollyon’u mesela. Hakikaten boş yok yani. Tümüyle din karşıtı ve düşmanı olan müzik ise kendilerini kükreyen aslana adamış bu karanlık adamların efendileri tarafından tanınmak/kabul görmek için attıkları çığlıklara, yakarışlarına benziyor biraz da.
Benim için hoş görebileceğimden bir tık daha fazla benzerlik taşıyan ve bazı bölümlerde zayıf kaldığını düşündüğüm BEHEMOTH vokalleri, blast-beat üzerinde gezinen, çokça kaotik ve zaman zaman melodik gitarlar ile The Order of Apollyon yeni, taze bir şeyler sunmaktan uzak olsa da hem prodüksiyonu hem de grubun tavrı sayesinde Moriah içten içe yanan, öfkeden kudurmuş ve harekete geçmek için kendini zor tutan bir şeyler dinliyor olma hissini sonuna kadar vermeyi başarıyor. Biraz abartacağım ama albümü dinlerken bu adamların gerçekten de arınma gecesinde seçkin azınlığın arasına katılıp Şafak Yıldızı ile birlikte değersiz ruhlara hükmetmeye başlayacaklarına inandıklarını hissedebiliyorsunuz sonuna kadar.
Moriah‘da bariz bir BEHEMOTH hissi ve özellikle de grubun şöyle bir on yıl önceki zamanlarına ait bir anlayış seziyorum. Bu tür için artık neredeyse özlemeye başladığım türden kirli, muğlak bir prodüksiyon tercihi albümü Demigod gibi işlerin kaosuna daha da yaklaştırıyor ve şarkılardan, belirli bölümlerden bağımsız olarak sırf bu kafada bir şeyler dinlemek için bile Moriah‘yı çok iyi bir tercihe dönüştürüyor. Gitarların ön planda olmadığı, olan bitenin göze sokulmadığı ve sıkıştırılmış, yoğunlaştırılmış bir ses duvarı şeklindeki prodüksiyonlardan hoşlanıyorsanız Moriah tokat gibi çarpacak suratınıza, en azından bunu garanti edebilirim. Ancak yeni fikirler, özgün gitarlar ya da iyi bir vokal performansı arıyorsanız bu konuda Moriah‘ın eli pek güçlü değil ne yazık ki.
Grubun İngiliz köklerinin tamamen ortadan kalkmış olması, stabil bir kadroya geçiş ve death metal dinamiklerinin Fransız black metaliyle birleşimi, Moriah’ı gruptan dinlediğim en olgun, kimliği en belirgin iş haline getirmiş. Black metal hissi puslu karanlık bir atmosferden ziyade gümbür gümbür ilerleyen cehennem ordularının ayak sesleri tadında, çift gitar uyumu albümü melodikleştiriyor ve ekolu brutal vokal de daha gövdeli, daha kuvvetli bir kimlik katıyor albüme. Türü seviyorsanız Moriah‘yı ıskalamayın. The Cradle, The Original Cries of Jerusalem ve Trident of Flesh albümdeki favorilerim.