Ivar Bjørnson & Einar Selvik – Hugsjá
Merhaba.
Norveç anayasasının 200. yılı için tertiplenen kutlamaların bir parçası olarak, bölgenin tarihsel ve kültürel mirasından beslenen yerel folk müziğini kendi perspektifinden yansıtan iki çılgın, ENSLAVED insanı Ivar Bjørnson ve WARDRUNA insanı Einar Selvik’ten oluşan ilginç bir projenin ilk meyvesi olarak karşımıza çıkan Skuggsjá, kısa sürede 2016’nın unutulmazları arasındaki yerini almıştı. Son olarak ENSLAVED röportajında Ivar’a bu projenin akıbetini sorma şansı bulmuş ve geçtiğimiz günlerde yayınlanan yeni albümleri Hugsjá hakkında bilgi almıştım.
Ivar’ın söylediklerinden yola çıkarak Hugsjá‘nın gerçekten de daha kişisel bir albüm olduğunu söyleyerek başlamak gerek. Bu nedenle yukarıda büyük harflerle isimleri geçen gruplar üzerinden bir beklenti içerisine girmek yanlış olur. Elbette aradan geçen iki yıl içerisinde Ivar ve Einar’ın müzikal tercihlerinde dramatik değişiklikler yaşanmamış, fakat alıntalamak gerekirse “Skuggsjá Wardruna ve Enslaved‘in bir tür kombinasyonu şeklindeydi. Yeni Hugsjá’da ise tüm besteler sadece Einar ve bana ait. Bu defa kendi gruplarımızdan daha az şey taşımız olacağız ve daha kişisel bir albüm olacak.”
Taş devrinden kalma enstrümanlardan günümüz müzik endüstrisinin son teknoloji nimetlerine kadar geniş bir yelpazede, zihnindeki müziği yapmak için elindeki bütün imkanları değerlendiren bu ikili, bu defa çok daha folk tınlayan bir albüme imza atmış. Kelime anlamı itirabiyle içe dönmek, kişinin kendi varlığıyla bütünleşmesi gibi anlamlar çıkarılabilecek Hugsjá, aslında bir albümden daha fazlası; daha çok arkeologlar, dil uzmanları, tarihçiler ve müzikologlar ile yapılan görüşmelerin, onlardan edinilen bilgilerin bir süzgeçten geçirilerek modern müzik anlayışına uyguna bir şekilde kompakt bir yapıya dönüştürülmesi hatta.
Ivar ve Einar’ın tanrılar, Norveç’i kuran insanlar ve toprağın kendisiyle ilgili anlatacak pek çok hikayesi var. Açıkçası bu albümü değerlendirebilmem mümkün değil. Örneğin Nattseglar hakkında ne anlatabilirim ki; gecenin kör karanlığında bilinmeze yelken açan bir grup maceracının akıbetini heyecanla, müthiş ses duvarı nedeniyle istim üzerinde ve kıyıya ulaştıklarına dair bir işaret duyma umuduyla dikkatle dinliyorum. Üstelik her defasında yeni bir imge yaratabiliyor insanın zihninde. Neredeyse her parçanın zihnimde oluşturduğu bu tip bir imge var. Hal böyle olunca bu denli alıp götürebilen, dinleyicisini kendi dünyasına çekebilen bir işe uzaktan bakıp laf laf değerlendirmelerde bulunmak pek kolay değil. Kaldı ki böyle bir şey yapabilecek olsam dahi tercih etmezdim herhalde; bu ruhani albümün büyüsünü bozmaya ne gerek var?
Açıkçası Einar’ın çok daha serbest olduğunu hissedebiliyorum; aynı şekilde Ivar’ın da kendi bestelerinde – en çok yeni ülke Nytt Land‘i sevdim – daha farklı bir bakış açısıyla hareket ettiği ortada; bas, gitar ve yaylıların bu parçadaki uyumu müthiş. Dev bir Wardruna hayranı olmama karşın Einar’ın da zaman zaman kendi grubunun bile önüne geçen işler yaptığını itiraf etmem gerek. Elbette biraz Ivar, biraz Einar değil Hugsjá ve özellikle Um Heilage Fjell gibi ikisi arasındaki dengenin kusursuz bir şekilde ortaya çıktığı anlarda albüm gerçekten muhteşem bir hale alıyor.
Belki yanda birkaç sekme açarak, bazı okumalar yaparak, Norveç kıyılarını hayal ederek ya da doğanın kucağına atılarak dinlenilmesi gereken, kısacası kıymeti yalnızca dinleyerek anlaşılamayacak bir albüm olmuş Hugsjá. Zaten hiçbir şekilde metal müzik ile bir ilgisi olmadığından gerçekten sadece oturup vakit ayırabilecek kişilere önereceğim bu defa, albüm çıkalı henüz üç gün olmuşken verdiğim puan yüksek görünebilir ama açıkçası kendi türünde yıllar boyunca sıkılmadan tüketeceğime emin olduğum için böyle bir puan veriyorum. Ivar ve Einar müziği keşfetmeye devam ettiği sürece bu ikiliden daha pek çok ilginçliğe şahit olacağız gibi görünüyor. Onlarca kanaldan beslenmesine rağmen kulağa çok doğal gelen bir kayıt ile Hugsjá, geçmişin görkemli kültürel mirasını deneysel, melankolik ve çoğunlukla çift anlamlı öyküler eşliğinde günümüze taşıyor. Kurcaladıkça yeni şeyler bulabileceğiniz, müzikteki detayları yakaladıkça daha da içine çekileceğiniz, anlatılanları kavradıkça daha da içinde kaybolacağınız, enfes bir albüm.