Deströyer 666 – Wildfire
Avustralya’nın en eski oluşumlarından biri olmasına karşın metal sahnesindeki popülaritesi düşük denebilecek olan Deströyer 666, K.K. Warslut’ın solo projesi olarak başlayan ve Avrupa’nın dört bir yanından gruba girip çıkan elemanlarıyla sabit bir kadroya sahip olamamış, bu nedenle de tam manasıyla tam zamanla bir gruba dönüşmeyi pek de başaramamış bir oluşum. Wildfire’dan bir önceki albümün 2009, onun öncesindeki albümün ise 2002 yılında çıkmış olması da bir şeyleri özetliyor zaten. Black/thrash tabanında icra ettikleri müzikleri ise kabaca Motörhead’in daha karanlık, bol thrash etkilenimli bir versiyonu olarak özetlenebilir.
Black/thrash denildiğinde akan suları durdurmaya çalışan bir dinleyici olarak Deströyer 666’nýn varlığından haberdarım elbette ama grubun devamlılık sorunu doğal olarak ilginin canlı kalmasını oldukça engelliyor. Ancak grubun 22 yıllık kariyerinde çıkarabildiği 5. albüm olan Wildfire’ın açılış şarkısı Traiton’ın hemen başındaki falsetto çığlık, bir süreliğine tüm dikkati yeniden Deströyer 666’ya yöneltmeye yetiyor da artıyor bile.
Black metal davulculuğunun blast atmak ile sınırlı olmadığını bir kez daha ispatlayan, değişken yapısıyla albümdeki çeşitliliğe katkı sağlayan enfes davullar, kan basıncını yükseltip adrenalin salınımını üst seviyeye çıkarmayı hedeflediği her halinden belli olan melodik, zaman zaman jilet keskinliğindeki rifler, eşlik etmesi oldukça keyifli nakaratlar ve olması gerektiği gibi tatlı-sert bir prodüksiyon ile Wildfire, 2000’de çıkan “Phoenix Rising” albümünden beri Deströyer 666’dan dinlediðim en iyi şey olmaya aday bir albüm.
Aura Noir(<3)’liği ile daha ilk dinlemeden gözüme giren ve çok uzun bir süre daha dinleyeceğime emin olduğum Live and Burn, albümdeki en karanlık anları barındıran Hymn to Dionysus ve direkt Lemmy biyografisinden alınma adıyla White Line Fever albümün incileri gibi dursalar da neredeyse tüm şarkılar heavy metal coşkusunu çok kirli ve kötücül bir halde, müthiş bir gazla yaşatmayı başarıyor. Diğer şarkılarla kıyaslandığında biraz daha zayıf duran ancak tek başına değerlendirildiğinde gayet delişmen birkaç şarkı dışında albümün tamamını çok beğendiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Grubun alabildiğine samimi bir şekilde yansıttığı “Canınız cehenneme,” tavrı ve dinleyicinin içinde neredeyse doping testlerinde çıkabilecek türden bir enerjiyi açığa çıkarmayı başarması, özellikle tür sınırları içerisinde Wildfire’ı oldukça üst sıralara tırmandırıyor
Deströyer 666 çok büyük ihtimalle bilenin sevdiği grup kimliğinde kalmaya devam edecek ve Wildfire da bir anda grubu festivallerin son grubu haline getirmeyecek elbette ama black/thrash metal türünde dinleyebileceğiniz en harika albümlerinden bir-iki tanesine imza atmayı başarmış bu özel gruba bir göz atmanızı tavsiye ediyor, halen nasıl bu kadar fazla muazzam albümün çıktığına inanmakta güçlük çektiğim çılgın 2016’nın gizli forvetlerinden olan Wildfire’ı şiddetle öneriyorum.
86/100
2016’nın Thomas Müller’i bu albüm. Geç dinledim ama senenin en iyilerinden (diğer 3215568 albüm gibi- zalımsın 2016).