Kritik

Exocrine – Legend

Merhaba.

Müzik dinleme işinin teknolojik tarafına çok takılan birisi değilim. Referans monitörleri, dinamik frekans aralıkları, ses kartları ve benzerlerinin yer aldığı dünyanın kıyısında durmayı, ayaklarımı suya sokup serinlemeyi yeterli buluyorum. Çok iyi bir kulaklığım, ortalama düzeyde hoparlörlerim var ve çoğu zaman bu bana yetiyor. Ne var ki bazen öyle bir albüm çıkıyor ki kaydı, miksajı, prodüksiyonu yüzünden sahip olduğum cihazların kalitesini sorgularken buluyorum kendimi. İkisi arasında bariz farklar olduğundan bu gibi durumlarda hemen hoparlörden kulaklığa geçiyor, pür dikkat bir de öyle değerlendirmeye çalışıyorum. Ev kayıtları bile inanılmaz seviyelere ulaştığı için sık yaşadığım bir şey değil ama ne yalan söyleyeyim, her Exocrine albümünde benzer bir tecrübe yaşamaktan biraz sıkıldım ben artık ya.

2013’te Fransa’da kurulan progresif/teknik death metal topluluğu, 11 yıllık kariyerine 6 albüm sığdırarak üretkenliğini kanıtladıysa da henüz bir sıçrama gerçekleştirip teknik death metal dünyasının önemli isimleri arasına katılamadı. Hoş, bugün konuşacağımız Legend itibariyle Season of Mist‘le çalışıyorlar ve ondan önce de Unique Leader Records‘dalardı ama öyle aman aman bilinen, dinlenen bir grup değiller. Bunun en büyük nedeni de bugün yaptıkları hiçbir işin doğru dürüst duyulamaması. Tabii abartıyorum biraz duyulamıyor diyerek ama hakikaten o kadar sıkıştırıyor, o kadar baskılıyorlar ki insan nefessiz kalıyor bir süre sonra. Ana gitarist konumundaki Sylvain Octor-Perez, tüm Exocrine albümlerinin kayıt ve miksajından sorumlu ama gitardaki marifetlerini masabaşında gösterebildiğini söylemek mümkün değil.

Albümden albüme taşımaya devam ettikleri ve özellikle hiç hoşlanmadığım Trigger Triggeroğlu mekanik davul, boğukluktan başka bir şey veremeyen baslar, hiçbir tesiri, sivriliği kalmasın diye yuvarlandıkça yuvarlanmış tizler veya çoktan ortamı terk etmiş orta frekanslar derken Exocrine müziği, lapa kıvamının ötesine geçmiyor, geçemiyor. Eskiden televizyonlarınızın, alıcılarınızın ayarlarıyla oynamayın diye uyarılar verilirdi ya hani; Exocrine dinlemeye çalışırken tüm ayarlarınızla oynamanız, her şeyi baştan düzenlemeniz şart çünkü bu konudaki tercihleri insanı çıldırtıyor. Özünde çok sevdiğim Maelstorm albümüne bile o korkunç davul prodüksiyonu yüzünden yaklaşamıyorum mesela. Maalesef yeni albümleri Legend için de benzer bir durum söz konusu.

İki senede bir albüm yapan grubun müzikal tarafta herhangi bir eksiği bulunmaması, hatta Legend‘a gelene kadar çoğu zaman üzerine koyarak ilerleyen güçlü bir besteciliğe sahip olmaları insanın canını daha çok sıkıyor. Teknik death metalin modern yüzünü temsil eden bir anlayışla, kimi zaman GOROD, THE FACELESS, ARCHSPIRE, OBSCURA gibi devasa isimleri akıllara getirecek, kıyaslamaya sokabilecek derecede güçlü şarkılar yazabiliyorlar. Enstrüman performansları gerçekten üst düzey ve hiçbir zaman omurgadan groove hissini, ritim akışını çıkarmıyorlar. Legend da benzer yerlerden ilerliyor ama bu defa hem grubun yaratıcılığı biraz törpülenmiş hem de Gorod’un son dönem melodik parçalarını anımsatan Life gibi, doğru dürüst kaydedilse insanın aklını alacak bas düşüşlerine sahip Warlock gibi parçalar bile bu rezalet prodüksiyon yüzünden arada kaynayıp gidiyor. Zaten bas gitar tümüyle dağılmış gitmiş, doğru dürüst bir şey anlaşılmıyor.

Şimdiye kadarki en sert, en yardırmasyon albümü olduğunu da düşününce, Legend prodüksiyondan en çok darbe yiyen albüm oluyor ister istemez. The Hybrid Suns‘ın bıraktığı yerden devam ederken iyice hızlanmış ve teknik hokkabazlıkları brutal, tavizsiz bir death metal temposuyla birleştirmişler. Synth. desteği, caz(ımsı) geçişler, orkestral eklemeler ve trompet gibi atipik enstrümanlar da eklenince ortaya zengin bir işçilik çıkmış. Birkaç dinleme sonrasında bedenim yetersiz oksijene alıştığından mıdır nedir, kimi ayrıntıları ayırt edip keyif almaya başladığımı söylemem lazım. The Oath‘un MESHUGGAH çıkışlı poliritimleri veya Eidolon‘da Besse’nin hırıl hırıl vokalleri enfes mesela. Tüm Exocrine albümlerinde üç aşağı beş yukarı bu oluyor gerçi bana, söve söve ulan iyiymiş aslında, diyorum bir noktada.

Teknik death metali ölümüne seviyor ve prodüksiyona hiç takılmadan müzik dinleyebiliyorsanız Legend epey dolu bir materyal sunuyor. Bu nedenle de dibine kadar gömüp mezarına tükürmeyeceğim ama ben yine muhtemelen bir daha asla dönmeyecek, teknik death metal isteyince yazıda bahsi geçen isimleri veya başka alternatifleri tercih etmeyi sürdüreceğim. Bu kadar yorucu, basık, boğuk, düzgün duymak için debelendiğim bir şeyle uğraşamayacağım.

68/100


Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 2.5 / 5. 4

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.