Hinayana – Shatter and Fall
Merhaba.
Enfes barbekülerine, birbirinden hoş kovboy kızlarına ve bedavadan sadece biraz daha pahalı alkolüne rağmen “Amariga’yı yeniden şahlandıracaaz!” veya MAGA (Make America Great Again) olarak bilinen düsturun en çok benimsendiği, ırkçılığın ve her türden denyoluğun yüceltildiği liberal kale Teksas, aklı başında birinin tadını kaçıracak kadar iç karartıcı ve depresif bir yer. İlk albümü Order Divine ile hatırı sayılır bir ilgi toplayan melodik death/doom metal topluluğu Hinayana da fiziken değilse bile müzikal olarak Avrupa’nın medeni bölgelerine uzanmaya çalışıyor gibi. Tabii elemanların siyasi görüşlerini, yaşam tarzlarını filan bilemiyoruz; belki de beyaz bir kamyonetin arkasından sağa sola tüfekle ateş eden, akşam evde kız kardeşine hallenen tiplerdir. Öyle olmadıklarını düşündüren düzgün bir müzikleri var, diyerek bu garip açılışı bitirelim hadi.
Metalperver’in PATREON destekçileri arasındaki Selim’in isteğiyle masaya yatırdığımız Shatter and Fall, yüzü büyük oranda Avrupa’ya dönük bir karaktere sahip. Beş yıllık bir aradan sonra gelen albümün ilk saniyelerinden itibaren INSOMNIUM, AMORPHIS, SWALLOW THE SUN gibi İskandinav grupları akla getiren soğuk, kasvetli bir atmosfer beliriyor ve son saniyeye kadar bu havayı koruyor Hinayana. Dolambaçsız, macerasız, çok net bir müzik bu ve bunu elde etmek için ne gerekiyorsa yapmışlar. Yani şu kadarını söyleyeyim, efsanevi prodüktör Dan Swanö‘ye ulaşıp mastering işlemlerini Unisound’da gerçekleştirmiş, kapağı da özellikle 90’lar ve 2000’lerin ilk 10 yılına damga vuran sanatçı Travis Smith‘e çizdirmişler. Herhalde internet erişimi bulunmayan post-apokaliptik bir ortamda, üzerindeki yazıları silinmiş bir kasetten dinliyor olsaydım Shatter and Fall‘un 2023’te çıktığına hiç kimse inandıramazdı beni, o denli nostaljik duruyor her şey.
Casey Hurd’ün cüsseli, pes tondaki brutal vokali ve grubun düşük/orta tempolu ritim gitarları sağ olsun, ilk birkaç parça itibariyle sıradan bir taklitçi gibi tınlamanın ötesine geçemiyor besteler. Groove ve melodi anlayışı oturaklı, prodüksiyon nefis ve Hurd’ün vokali da cuk oturuyor bu müziğe; fakat dinlediğimiz tonla temsilcisinin üzerine, bu türe ne katıyor sorusunun cevabı koca bir sıfır… Diye düşünürken ufak tefek senfonik dokunuşlar, minik progresiflikler derken Hinayana kimliği, epey yavaş ve biraz da sıkıcı bir şekilde de olsa, kendini göstermeye başlıyor.
4. sıradaki Spirit and Matter‘a kadar sabrederseniz artan temponun yanısıra jenerik palm-mute vuruşların ötesinde hem melodik hem de nefes alan gitarlarla sıradan bir death/doom besteciliğinden sıyrılıp kımıldanmaya başlıyor albüm. Reverse the Code ve Lost to Flame gibi parçalar da hem hafif bir blackened havası (Micheal Anstice’in synth. işçiliği sayesinde) hem de melodik death metal temposu sayesinde (WOLFHEART gibi grupların 3. vitesteki hallerini düşünebilirsiniz) akıcı bir şekilde ilerliyor. The Answer ise neredeyse OPETH‘i anımsatan bir gitar işçiliğiyle beklenmedik bir cesaret, maceracılık gösterisi. Albümdeki en ilginç, en buradan yürürlerse farklı bir şeyler çıkabilir, potansiyeli veren şarkı bence.
Wolfheart demişken, Tuomas Saukkonen‘in konuk olduğu A Tide Unturning, benzetmeleri haklı çıkarırcasına bir Wolfheart bestesi gibi tınlıyor. Zaten etli etli, hacimli bir tınısı olan gruba ekstra bir azmanlık eklemiş Saukkonen. Bu açıdan beğendiysem de bence henüz kimliğini oturtamamış, ilham aldığı gruplardan kendini tam manasıyla sıyıramamış bir grup için ne kadar doğru hamleler, emin değilim. Tabii ki Napalm Records ile çalışmanın nimetlerinden faydalanmak lazım ama bir şarkıda ÆTHER REALM vokali Jake Jones, bir şarkıda Saukkonen derken halihazırda bir death/doom toplaması dinliyormuş tadı veren albümde ben şu an Hinayana dinliyorum hissinin iyice kaybolmasına neden olmuş.
Sert bir ritim omurgası üzerinde, bazen agresif bazen de yıkık bir death/doom için Hinayana iyi bir alternatif gibi görünse de henüz gruba tümüyle güvenebilmiş değilim. Shatter and Fall‘un eksikleri özgünlükle, yaratıcılıkla ilgiliyken artıları da yine grubun kendi maharetinden ziyade türün gerekliliklerini harfiyen yerine getirmiş olmalarıyla ilgili. Bu anlamda herkesin notu farklı olacaktır. Ben, biraz daha pişip şu mutsuz Finli modundan çıkmaları gerektiğine, bunu başarırlarsa çok daha iyi yerlere gelebileceklerine inanıyorum. Spirit and Matter ve The Answer, o umut ışığını verdi bana.