Gravelust – Passage to the End
Her şeyin sonuna açıldığını bildiğiniz bir kapıdan geçmek ister miydiniz? Bildiğinizi sandığınız şeyleri bilmenin kendisini bile ortadan kaldıracak şekilde yok etmek? Hafızayı ve hatırayı bütünüyle baskılayarak yeni bi boyuta ulaşıp öylece kaybolmak?
Yok hayır, alkol veya madde bağımlılığı teşviğinde bulunmuyorum elbette. İnsanı keşküle çeviren anti-depresan ilaçlardan da söz etmiyorum. Bizi bahsettiğim yere ulaştıracak araç black metal ve onun da ne kadar etkili olabildiğini çeşitli şekillerde, senelerdir görüyoruz fazlasıyla.
Chicago çıkışlı Amerikalı Gravelust, henüz ilk albümünü yayımlamış yeni bir isim olsa da grubu oluşturan iki elemanı, piyasada bilinen ve tecrübeli müzisyenler. DISFIGUREMENT, NOCTURNE, BERATOR gibi birtakım yeraltı iblisliklerinden duymuş olabileceğiniz Richard Olsen & Dan Klein ikilisinin gitar odaklı black metal anlayışı, hem melodik ve akılda kalıcı hem de dinamik bir black metale kapı açarak mezar ihtirasına sahip yorgun ruhları aradığı hiçliğe doğru taşıyor.
2022 çıkışlı Passage to the End, çıkışının üzerinden neredeyse (Şubat) bir yıl geçmesine rağmen hiç konuşulmamış, kıyıda köşede kalmış albümlerden biri. Spotify’da bulunmamasının da büyük etkisi vardır tabii ama tek bir kritiğine bile denk gelmedim ve sanıyorum bu, Gravelust ile ilgili yazılan ilk ve en uzun yazı olacak. Bu noktada albümü tavsiye eden ve incelememi isteyen PATREON destekçimiz Orhan Kemal Usta’ya sevgilerimizi gönderelim; bu yazıyla Gravelust’ı keşfedecek black metal seven Metalperver okuru da eminim minnettar kalacaktır kendisine.
2. dalganın yoğun etkisiyle rif ve atmosfer tarafında güçlü bir işçilik barındırıyor Passage to the End, diyerek girelim o halde. Ortalaması 6 dakikayı bulan bestelerin tamamı, akılda kalıcı birkaç orta tempo rifin etrafında vücut buluyor. Richard Olsen, enstrümanına hayli hakim ve sadece black metalin pek çok önemli ismini anımsatan tanıdık, rahat melodiler yazarak değil, “black metalde solo olmaz!” minvalindeki eskimiş fikirleri çöpe yollayan enfes gitar soloları çalarak da hünerlerini gösteriyor. Parçaların neredeyse tamamında bir solo var ve besteye iyi yedirilerek ana motifle yahut önündeki/arkasındaki riflerle uyumlu şekilde yazılmışlar.
Açılışı yapan Tenets of Blade and Bone‘un tam dozundaki wah pedal destekli açılışı, 1:20 civarında vokal devreye girene kadar Gravelust’ın özel imini, nişanını belli ediyor. Bana kalırsa çok açık ve net bir DRUDKH göndermesi olan ve her defasında yüzümde bir tebessümle karşıladığım Admonished Decay and the Somnolent Swain‘in ana rifini, Vanished in the Gray‘in gelenekselci tınlayan, fakat devamında bol efektli solo düzenlemelerle alışageldik bir nostalji reprodüksiyonu olmayacağını kanıtlayan gitarlarını dinlerken başka bir şeye odaklanmak pek kolay değil. Büyük bir uyum içerisinde, black metali geniş bir perspektiften ele almışlar ve katmanlı gitarlar arasında demin bahsettiğim Drudkh’tan tutun da EMPEROR‘a, AURA NOIR‘e kadar pek çok ismin ilhamını duymak mümkün.
Gitardan uzaklaşmak gerekirse Passage to the End‘in bir diğer dinamizm besleyicisi ve öne çıkan tarafı vokaller. Ana vokalist aynı zamanda gitar, bas ve davuldan da sorumlu Dan Klein olsa da hem açılış hem de kapanışta gruba konuklar eşlik ediyor. Bu noktada özellikle kapanışı konuşmak lazım, zira Infinite Waves of Illness Within the Numinous Chantry of Ruin‘de mikrofondaki kişi eski ABSU insanı Proscriptor McGovern‘dan başkası değil. Ayrıca Dan Klein de temponun düştüğü anlarda neredeyse ilahi seviyesine yaklaşan ağırbaşlı, otoriter vokaliyle, thrash dozu arttığında da çok daha paçoz ve kulak tırmalayan bir feryada bağlayarak albüme renk katmış.
Fazla mekanik çınlayan ve kulaklıkla dinlerken rahatsız eden (özellikle 2. parçanın ortasındaki bölümde) ride zili dışında Passage to the End‘e dair eksik, negatif bir şey söylemekte zorlanıyorum. Zaman zaman grubun black metal karakterini oturtmakta zorlandığını, kimi riflerin şarkıdan şarkıya ne alaka dedirttiğini düşünsem de duymaktan keyif almadığım bir rif de yok aslında. Kabaca Gravelust, benim gözümde de artık 2022’in en underrated gruplarından biri ve Passage to the End de black metalini gitar merkezinde seven herkesin üzerine atlaması gereken bir cevher. Dediğim gibi Spotify’da olmamaları bu devirde büyük bir handikap ama üşenmeyip YouTube’dan veya Bandcamp‘ten bir şekilde kurcalayın; pişman olmayacağınıza söz veriyorum.