Kritik

Needless – The Cosmic Cauldron

Merhaba.

THY CATAFALQUE ve TORMENTOR sonrası Macaristan’dan 3. bir grubu cephaneliğime katmanın mutluluğu içerisindeyim bugün. 2004’te kurulmasına karşın ancak 2015’ten itibaren faaliyet göstermeye başlayan melodik ve teknik thrash/death metal topluluğu Needless’a 2019’da çıkardığı ilk albümü Heresy‘de denk gelememişim ama bu sene yayımladıkları 2. uzunçalar The Cosmic Cauldron sonrası peşlerini bırakmam kolay kolay.

Needless’ın türünü, tarzını net bir çerçeveye oturtmak kolay değil. Death metal tarafı hayli güçlü ve söz gelimi melodik death metal çatısı altına konuşlanan isimlere kıyasla çok daha sert olmakla birlikte thrash metal temposunu, özellikle de modern/kozmik (VEKTOR) grupları anımsatan dinamik thrash gitarlarını sık sık kullanıyor. Az sonra konuşacağımız Mournful Heavens‘da veya Transgalactic‘te olduğu olduğu atmosferik pasajlar yazmayı da seviyor. Hatta yeri gelince tremolo gitarlar ve sabit blast-beat‘ler ile işi black metal çizgisine bile çekiyor. Erkek vokalin farklı teknikleri yetmezmiş gibi kadın vokal bile kullanıyor. Grubun sade veya basit bir metal yaptığını söylemek, büyük haksızlık olur kısacası.

Gitar, gitar ve gitar. Ne yazarsam yazayım okumaya gönüllü (canımsınız) kişiler dışında açılmayacağını bile bile bana The Cosmic Cauldron incelemesi yazdıran şey tam olarak bu. Tamás Bárány & Fogl Botond ikilisinin sonsuz rif/solo saldırısına direnmek kolay değil ve The Prism Fortress gibi, etkilendikleri türleri işin içine homojen şekilde kattıkları bestelerde su gibi akıyorlar. Kozmik kapağın ya da ismin işaret ettiğinin aksine yer çekiminden o kadar da kopmuş vaziyette değiller bu arada; herhangi bir teknik veya türde iddialı işler çıkarmaktan ziyade sevdikleri şeyleri çalıyor, çalmayı seviyor gibiler ve bu sayede kafası yörüngeyi terk etmiş kozmik işlerden sıyrılıyorlar. Gitarlar “ben bunu daha önce bir yerlerde dinledim galiba ya,” sınırının ötesine geçtiğindeyse Needless’ı değerli kılan cevher açığa çıkıyor.

2. parça Astrogate the Spectral Lane‘in gitar cümbüşü fevkalade. Akrobatik geçişler, armonik oyunlar ve 2:30 civarı giren solo, kısa parçalarda grubun dinamik işçiliğini gözler önüne sererken 7 dakikayı aşan The Predation ise sınır tanımadan, türleri birbirine katan bestelerde grubun potansiyelini belli ediyor. Death metal ve thrash metal arasındaki vites değişimleri kusursuzca kurgulanmış. Kozmik korku/savaş temasını besleyen bir brutallik eşliğinde, Botond Kasper’in bir anda hızlanan davullarıyla ateş ediyor Needless. Anlık patlama anlarına çok coşuyorum (bkz. Mounrful Heavens 1:40 sonrası).

Tek mesele 57 dakika gibi uzun süresi içerisinde bazen çok dağılmaları ve buna bağlı olarak dinleyenin de konsantrasyonunu dağıtmaları. “Bu şarkıda da arkadaşlar gitar egzersizi yapmışlar,” tadında jenerik parçalarda bile gitar hala kendini dinletiyor ama hiçbir tür/teknik sonuna kadar götürülmeden bir yenisine geçme arzusu yorucu olabiliyor. The Cosmic Cauldron konsept bir albüm ama bütüncül bir havaya sahip mi emin değilim. Ádám Forczek’in geri kalan her şeye hacim katan şahane vokal performansını, yetenek ve işçilik açısından döktüren thrash gitarlarını albümdeki diğer bazı unsurlarla birleştiremiyorum kafamda. Örneğin kadın vokalin (Thy Catafalque’da da yer alan, geçtiğimiz yaz canlı görüp pek bir beğendiğim -sesini canım- Martina Veronika Horváth konuk olmuş) önderliğindeki Planet Oblivion belli ki hikaye açısından önemli ama müzikal tarafta hiçbir şey sunmuyor. 10 dakikalık epik kapanış Transgalactic‘e ara faslı (interlude) gibi düşünülmüş ama 5. viteste giderken kasise sokuyor albümü.

Uzayın derinliklerindeki yüce bir varlık tarafından kozmik bir cadı kazanı bahşedilen bir astronotun başına gelenler şeklinde özetlenebilecek konsept güzel; iki gitarın durmak bilmeden saldırdığı, köklerinde DEATH gibi, THE FACELESS gibi, Vektor gibi grupların genlerini bulabildiğiniz anlar şahane; Ádám Forczek’in dinamik ve zengin (The Prism Fortress‘daki yarı temiz/yarı kirli vokaller de onunsa yuh!) vokal performansı kesinlikle çok etkileyici; fakat maksimalist tavır ve zaman zaman çok tekdüzeleşebilen fikirlerle başta hayal ettirdiğinden daha zayıf bir esere dönüşüyor The Cosmic Cauldron. 57 dakikayı, Odium‘daki gibi “yahu hadi bi karar verin artık!” hissi veren dağınık gitarları biraz tıraşlamak şart. Daha iyi bir şirket, tecrübeli bir prodüktörle olmayacak iş değil. Birileri potansiyeli görüp gruba el verecek mi, zamanla göreceğiz.

74/100


Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 0 / 5. 0

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.