Faceless Burial – Speciation
Merhaba.
Son 23 gün içerisinde kendi evimdeki 2. gecem olacak bu gece. Salgın belası yüzünden toplu taşımadan uzak durmaya çalıştığım için bu süreçte yaklaşık 3000 km. araba kullandım ve beş şehir değiştirdim. Metalperver adına da epey heyecan verici gelişmeler de yaşandı bu arada; en kısa zamanda paylaşacağım sizlerle. Tabii bu kadar yol yapınca elbette onlarca yeni albüm dinleme şansım oldu ve yurdumun duble yollarında sinyal vermeden şerit değiştiren dayılara, aynaların ne işe yaradıkları hakkında hiçbir fikri olmayan teyzelere, altındaki şirket arabasıyla kendince rallicilik oynayan beyaz yakalara ve genel olarak herkese, her şeye söve söve hoşça vakitler geçirdim.
Avustralyalı Faceless Burial, death metal ve blackened death metal türlerinde birbirinden canavar gruplara ev sahipliği yapan Dark Descent Records‘un (bizden de BURIAL INVOCATION orada hatta) da doğru hamleleriyle, son dönemde ismini sıkça duyduğum bir isimdi ve promo 16 Haziran’dan beri posta kutusunda beni bekliyordu. Özellikle o dönemde arka arkaya pek çok death metal albümü tüketince biraz ara vermek istemiştim türe ama keşke daha önce girişseymişim; 7 Ağustos’ta yayımlanan Speciation, hem old school sevdalılarını hem de şöyle uzay karanlıklı, kafaca uçmalı death metal sevenleri sevindirebilecek türden, canavar bir işmiş meğer.
Faceless Burial’ın beste zekasını takdire değer bulduğumu belirterek başlayayım. Speciation, 90’lar gelenekçi kamyon death metaliyle DEATH‘in Human ile türe soktuğu progresif bakışı çok iyi harmanayan bestelere sahip. 37 dakikanın aldatıcılığına kanmayın; Faceless Burial bu süreyi etkin kullanan epik gitar işçiliğiyle dolu dolu bir tabak sunuyor. Açılıştaki Worship’in ilk bir dakikası, hem gitar işçiliğindeki bu kamyon/elektrikli araba ikiliğini hem de kaliteyi anlamaya yetecektir zaten. Bu şarkıda bir ara LAMB OF GOD‘ın Ruin‘ine selam ediyorlar bana kalırsa; 3:57’de giren rife dikkat.
Rif açısından gayet zengin olsa da teknik death metale kayacak kadar yoğun veya karmaşık, oradan oraya sıçrayıp duran bir albüm değil Speciation. Zaman zaman orta temponun kıymetini öne çıkaran (Limbric Infirm) bölümlerle nefes aldırmanın yanı sıra oldukça analog tınlayan kayıtla da buram buram 90’lar kokmayı başarıyor. Uçmuyor veya kaçmıyor Faceless Burial ama arı gibi sokmayı başarıyor yine de. Örneğin Irreparably Corpsed‘un pinch harmonics süslemeleri, alerjisi olanın yüzünü gözünü şişirir; benden söylemesi. Ayrıca Death referansının kaynağı da bu parça büyük oranda; insanın gözüne sokmadan geçtikleri, ilk kez 1:33 civarı giren o rif ne kadar güzel öyle. Bir de son parça Ravished to the Unknown‘un kapanışındaki uyumsuzluk festivalinin albümdeki favori anım olabileceğini eklemem şart. ULCERATE değil tabii ama o manyakların açtığı kapıdan bir arkadaşa bakıp çıkmış Faceless Burial adeta.
Grubun ilk albümünü Speciation‘dan sonra dinledim ve özellikle prodüksiyon çok bariz bir biçimde gelişmiş. Grotesque Miscreation biraz daha direkt, biraz daha keskin ve çiğ prodüksiyonuyla daha vahşi ama bence Speciation çok daha olgun duruyor. Bu yıl black metal aldı yürüdü gibi ama her ne kadar yenilik bakımından bir adım geride kalsa da death metal de hiç fena değil. Speciation, 90’lar ile günümüzü %70-%30 oranlarında harmanlayan iyi bir albüm; hak ettiği değeri görür umarım.