Kerry King – From Hell I Rise
Merhaba.
Biraz önce Real Madrid ve Almanya Milli Takım futbolcusu Toni Kroos’un Euro 2024 sonrası futbolu bırakacağını okudum. 10 yıllık Real Madrid kariyerine sığdırdığı 5 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, Almanya ile kazandığı Dünya Kupası, Bayern Munich dönemi ve toplamda saymakla bitmeyecek başarılarıyla gerçek bir efsane olması bir yana, henüz 34 yaşında ve kariyerinin hala üst noktalarındayken emekliliğini açıklaması da ayrıca saygımı kazandı. Arap takımlarına gidebilir, hiçbir şey bilmiyorsa Türkiye’ye gelebilirdi ama o kendi değerini hiç azaltmamayı, efendi gibi çekilmeyi tercih etti. Bu seçimi yapmak, deyim yerindeyse kendi istediğin şekilde ölmek, hiç kolay değil.
Öte yandan Kerry King’in de metal için ne kadar önemli olduğunu, SLAYER ile birlikte metal tarihindeki yerini sorgulamanın, tartışmanın bir anlamı yok. Gerçek bir thrash metal efsanesi ve metal ikonu King. Kariyerine tek başına devam edeceğini duyurduğunda “Belki kafasında farklı fikirler vardır, yeni bir şeyler dener” diye düşünüp ümitlendiğimi bile hatırlıyorum. Sonra kadroya Paul Bostaph’ı, HELLYEAH bas gitaristi Kyle Sanders’ı, eski VIO-LENCE gitaristi Phil Demmel’ı ve vokal olarak da DEATH ANGEL‘dan Mark Osegueda’yı kattığını görünce heyecanım biraz söndü. Bunun üzerine bir de birkaç ay önce King, solo albümünün 2015 çıkışlı Repentless‘ın devamı olacağını söyleyince iyice tadım kaçtı. Üç ay önce yayımlanan Idle Hands ve şimdi de albümün devamını dinleyince açıkça görülüyor ki Kerry King eskiden ne yapıyorsa yine aynı şeyi yapmaya çalışıyor. Sonuçta temel diye öğrendiğimiz thrash metalin mucitlerinden biri bu adam ve ayağına oturdu mu hala iki direğin birleştiği yerden örümcek ağını alabilecek kapasitede. Ne var ki King’in bacakları ve kalitesi onu belirli bir seviyede tutmaya yetse de artık oynadığı yer Real Madrid değil, bu çok açık.
47 dakikaya uzanan süresinde kaç defa o an hangi şarkıda olduğumu kestiremediğim From Hell I Rise, birbirine benzeyen ve haddinden çok daha tanıdık fikirlerle bezeli, bu anlamda çok sıkıcı bir albüm. Two Fists‘in veya Everything I Hate About You‘nun punk halleri veya Tension‘ın düşük tempolu, ritmik kasvetçiliği haricinde alışageldik Kerry King / Slayer thrash tabanında orta şekerli şarkılardan oluşuyor. Kimseye bir şey kanıtlaması gerekmeyen bir müzisyen olarak konfor alanından biraz çıkıp kendini zorlasaydı keşke ama ya Slayer sonrası o markanın müşterisini direkt kendine çekerek ekmeğine bakmak istedi, ya da bu adamın elinden bu müzikten başka bir şey gelmiyor.
Osegueda, Tom Araya‘yı aratmamak için ağzından geleni fazlasıyla yapmış. Bazen çok zorlama hissettiriyor ve sanki yapay zekadan Araya’ya yakın bir iş çıkarması istenmiş gibi tınlıyor ama performansı, albümü dinlerken baygınlık geçirmememi sağlayan unsurlardan bir tanesi. Paul Bostaph zaten Slayer davulcusu ve King ile kimyasının tuttuğunu biliyoruz. Hoş, koca Bostaph için tek bir an bile vay, kral neler yapmış dedirten anı olmaması üzücü. Diğer elemanlar da sırıtmıyorlar ve dinlerken her şey yerli yerinde görünüyor; fakat biraz dikkatli bakınca yapay zekanın o donuk, cansız hallerine sinir olduğum gibi From Hell I Rise‘ın da fazlasıyla Slayer ekseninde, reprodüksiyon bir iş olduğu düşüncesini aşmakta zorlanıyorum. Ha, bu arada o korkunç kapak da yapay zekanın ürünü. Birkaç yüz dolar verip doğru dürüst birine yaptırın şu kapaklarınızı işte ya. Utanır be insan.
Acele acele ilerleyen bir insanın zihninde bir şey bırakmayan, 2. yarıda biraz toparlar gibi olsa da sadece üzerinde Kerry King yazdığı için şans vermeye devam ettiğim bir albümdü From Hell I Rise. Muhtemelen bir daha asla baştan sona dinlemeyeceğim ve içerisinde bir-iki şarkıyı çalma listelerime alır mıyım, o bile meçhul. Two Fists‘te King’in söylediği gibi:
“This fuckin’ ship’s about to sink,
I think I need another drink”
Metal, sizin için Slayer’dan ibaret değilse hiç lüzum yok.