Midnight – Hellish Expectations
Merhaba.
Jamie Walters’ın (Athenar rumuzunu kullanıyor) hikayesi, bir metal grubu veya projesiyle bir yerlere gelme hayalleri kuran her metal müzisyeninin rüyalarını süsleyebilecek cinsten. Tek başına, bir yan proje olarak başlattığı Midnight çok basit bir formülü günümüz normlarına uygun bir imajla sundu ve neredeyse hiçbir çaba göstermeden ürettiği bu müzik, Athenaır’ı metal dünyasının bilinen figürlerinden biri haline getirdi. Özellikle 2020’de Metal Blade‘in kanatları altına girdiğinden beri hem sık sık turluyor, hem YouTube içeriklerinde, podcast programlarında boy gösteriyor hem de iki seneye bir albüm çıkararak rahat rahat yoluna devam ediyor.

Black’n’roll, satanist MOTÖRHEAD, VENOM vb. referans ve tanımlamalarla ifade edebileceğimiz müziğinin zahmetsizliği, aslında Midnight için çok büyük bir handikap. Bu türde bir bestenin ne kadar kolay yapılabileceğinin kendisi de farkında üstelik (bkz. Rebirth by Blasphemy kritiği). Bugün konuşacağımız Hellish Expectations, tek bir haftasonunda yazılıp kaydedilmiş örneğin. Bu kadar kolay yazılabilecek, çalınabilecek bir müziği değerlendirmek de kolay değil. Sitede şu ana kadar iki Midnight incelemesi kaleme aldım ve kendimi tekrar etmek istemiyorum artık. Belli ki Midnight’ın bu konuda bir endişesi yok gerçi. Haliyle hem icra ederken hem de incelerken diğer faktörler, yani duygular ön plana çıkıyor.
Bu açıdan bakınca Midnight’ın biraz kan kaybettiğini, o eski paçozluk/serserilik düzeyini koruyamadığını düşünüyorum. Hoş, bir yandan da aynı yemekten kaç tabak üst üste yiyebiliriz ki gibi bir düşünceyle belki de problem bendedir diye düşündüğüm de olmuyor değil. Öte yandan Hellish Expectations‘ı kaç defa, kaç farklı ruh halinde veya ortamda dinlediysem de hiçbirinde Satanic Royalty‘nin çiğliğini, eski albümlerdeki speed metal ateşini, punk köpekliğini bulamadım. Diskografinin en kısa işi olarak 25-26 dakika boyunca aynı tempoda ilerleyen formülize şarkılar bu defa beni sarmadı.
Ha, sanki bundan önce farklı bir şey mi yapıyordu Midnight derseniz aslında hayır. Fakat en azından keskin viteş geçişleri, daha doomy veya black metalimsi atmosfere sahip şarkılarla bir dinamizm vardı. Let There Be Witchery galiba bu açıdan Athenar’ın son takdir ettiğim işi olacak, çünkü birbirinin kopyası 10 şarkıyı dinlerken içim geçer gibi oldu biraz. Sanki kirli vokalli, sözleri biraz daha serseri bir THE DICTATORS dinledim ki zerre sevmem onları da.
Öte yandan bence prodüksiyon anlamında şu ana kadarki en iyi Midnight albümü Hellish Expectations. Parça giriş çıkışlarında özellikle bırakılmış feedback sesleri veya gitar sustain‘lerinden tutun da mikse, davul/bas tonlarına kadar her şeyiyle enfes duyuluyor. Neredeyse hiçbir şarkıya tutunamamış olmama rağmen defalarca çevirmemi sağlayan en büyük etmenlerden biri de bu. Zaten Athenar da bir röportajında bu albümdeki en büyük motivasyonunun Let There Be Witchery‘nin prodüksiyonundan memnun olmadığını, stüdyoda parçaların ham hallerini dinlediği bir günün ardından gidip yeni bir tane yazma gazına geldiğini söylüyordu. Bu açıdan doğru teşhisi koyduğunu ve düzelttiğini, yeni albümde daha başarılı olduğunu söylemek lazım. Keşke beste tarafında da bu kadar düz takılmasaydı.
Uzun lafın kısası Midnight zaten sev ya da terk et tarzı bir müzik ürettiği için seven sonuna kadar sevecek, sevmeyeni de Hellish Expectations ikna edemeyecek. Bense ilk defa Midnight dinlerken zihnimde ikircikli düşünceler belirdiği için hakkında bir şeyler karalamak istedim. Mercyless Slaughter‘ın düşük tonlu groovy girişi gibi, F.O.A.L‘in coşkusu (albümdeki en eksik şey!) gibi, Dungeon Lust‘ın son bölümünde arkadan gelen metalik sesler gibi veya Masked and Deadly‘nin soloları gibi ufak tefek aklımda kalan, hoşuma giden şeyler oldu ama bütüne bakınca canım Midnight çektiğinde Hellish Expectations‘a sıra gelmesi için dinlemem gereken üç, dört albüm var.
66/100


