Inculter – Morbid Origin
Merhaba.
SLAYER, SEPULTURA ve biraz da Alman thrash devlerinden aldığı ilhamla adeta üç kıtayı bir araya getirip insanı bir thrash metal tufanı içerisinde derbeder eyleyen Norveçli serserilik kumpanyası Inculter, çok uzun zamandır beklediğim yeni albümü Morbid Origin‘i yayımladı nihayet. Geçtiğimiz Aralık ayının ortasında çıktığı için 2023 değerlendirmesine dahil edemedim ama şöyle bir 10-15 gün daha erken çıksaydı muhtemelen sene sonu listemde yerini alırdı; peşinen ve gönül rahatlığıyla söyleyeyim bunu.
Bu yakınlarda paylaştığı kısa EP ile adından söz ettiren (New Metal – 2024‘te EP’nin ağır topuna denk gelmiş olabilirdiniz) SEPULCHER‘in iki elemanını da kadrosunda barındıran Inculter, Fatal Visions albümünde kullandığı formülü daha rafine bir hale getirerek oyununu geliştirmiş. Norveçli pek çok grubun genlerinde bulabildiğiniz o kasvetli kavgacılık, burada da müziğe ekstra bir hırçınlık katarak Inculter’ı sıradan bir retro/old school thrash ediminden sıyırırken thrash metali bir varyete gibi düşünüp farklı dönem ve ekollerden ilhamla geniş bir spektruma yayılıyor. İsim parçası Morbid Origin‘de melodi ağırlıklı, zaman zaman nefes alan orta tempolu bir yapı benimsenmişken Children of Demise gibi çok daha hızlı, jilet şarkılarda thrash metalin durmak bilmezliğinden karanlık bir coşku anı çıkarabiliyorlar. Keza Chained to the Void gibi şarkılar erken dönem Bay-Area thrash metal potpurisi sunarken (Kill’Em All duymamak zor mesela bu şarkıda) Extinction gibi şarkılar, NWoBHM esintili melodiler sayesinde daha farklı bir havada ilerliyor.
Yine en bariz biçimde isim parçasında ve Perennial Slaves‘de duyabileceğiniz şekilde önceye nazaran daha dolgun, daha temiz duyulan bas gitar ve kakofonik bir oda gürültüsü yaratmaktan ziyade her vuruşu hissettirilmek istenmiş bir davul sayesinde ritim departmanının akıcılığı arşa çıkarılmış durumda. Biraz da abartarak Fatal Visions‘ın tek sorununun uzunluk olduğunu (aslında ideal bir biçimde 34 dakika dolaylarında), çünkü en az iki tur dinlemeden kapatamadığımı yazmıştım; bu defa 48 dakika ile daha uzun ve etli bir albüm yazmalarına rağmen kesilmeyen ritim akışı sayesinde olduğundan daha kısaymış gibi hissediliyor ve yine her açtığımda en az iki tur dönmeden kapatamıyorum. Sadece müzikal açıdan değil, prodüksiyon masasıyla ilgili mevzularda da ilerlemiş canım Inculter’ım.
Promil ve paçozluk seviyesi daha düşük, daha aklı başında ve olgun bir Inculter’dan söz edebiliriz kabaca. Bir tek Perennial Slaves‘in fazla vokal odaklı, fazla akustik gitarlı ve fazla düşük tempolu hallerinden şikayet edebilirim sanırım, onun haricinde enfes bir thrash metal albümü Morbid Origin ve önümüzdeki senelerde sık sık geri döneceğime eminim. Biraz kasvet, bir AURA NOIR gibi olmasa da biraz Norveç karanlığı ve thrash metalin efsanelerinden referanslarla, klasik diyebileceğimiz tanıdık rif fikirlerile dolu bir şeyer arıyorsanız o ensesi yağdan erimiş, üzerinde sigara yanıkları ve rengi solmuş birkaç old school patch bulunan iğrenç deri ceketinizi çıkarıp hemen üzerine fırlatın. Kapanın elinde kalır.
”Abbowv ben bunu nasıl kaçırmışım?!” derkene çıkış zamanını gördüm, keşke biraz daha erken veya bu yıl çıksaymış yıl sonu listelerinde kendine yer bulurdu. Thrash metal adına durgun geçen yılın son dakika golü olmuş resmen. Ha yıl sonu listelerine çok takılmayalım abi derseniz anlarım ama grupların tanınması açısından epey faydalı oluyor aslında. Öte yandan grubu daha önce dinlememiş biri olarak yakaladıkları kimya ani mıknatıslanma yaptı bende. Bu kuzey ülkelerinin taşı toprağında bir şey var gerçekten. Gitar tonlarına kurban.
O zaman bir önceki Fatal Visions da mutlaka tavsiye.