Gridlink – Coronet Juniper
Merhaba.
Sabahları uyandığımda bir yerlerimin ağrıdığı yaşlara yaklaşırken vücudumdan gelen uyarıları çok daha ciddiye alıyor ve bazen sebepsizce gerilebiliyorum. Birkaç hafta önce, uyandığımda sağ kulağımın uğuldadığını ve işitme kaybı yaşadığımı fark edip aklımı oynatacak gibi olmuş, ne yapacağımı şaşırmıştım. Yorgunluktan üzerine fazla uzun süre yatmışım muhtemelen; bir-iki saat içerisinde açıldı ama siz bir de bana sorun zamanın nasıl geçtiğini. Duyamazsam nasıl yaşarım sorusu etrafında şekillenen yepyeni bir anksiyetem daha oldu, hayırlı olsun.
Bu tip bir empati üzerinden, bir müzisyenin enstrüman çalmasını engelleyecek bir rahatsızlık geçirmesini hayal dahi edemiyorum. Yıllarca enstrüman ve müzik öğren, grup kurup canını dişine tak, belirli bir başarı yakala ve bir gün hepsi uçuversin. Gerçekten korkunç. Bugün konuşacağımız grindcore efsanesi Gridlink’in beyni sayılabilecek Japon gitarist Takafumi Matsubara’nın başına tam da bu tip bir bela gelmiş, grup 2014’te yayımladıkları modern başyapıt Longhena‘nın hemen ardından dağılmıştı; fakat olaylar gelişti, küçük çaplı mucizeler gerçekleşti ve 9 yılın ardından grindcore manyakları, yeni bir Gridlink albümüne kavuştu.
Arzu ettiğim sıklıkta olmasa da zaman zaman yazılarıyla Metalperver’i zenginleştiren, PATREON‘daki en uzun soluklu destekçilerimizden Yasir’in (Duodenum) isteğiyle kurcalayacağım Coronet Jupiter, aslında benim için 2023’ün en büyük olaylarından biriydi. Hem yukarıda bahsettiğim dağılma ve geri dönüş hadisesi hem de Longhena gibi bir işin üzerine nasıl çıkılabileceği sorusunun cevabına olan merakım, yıl içerisinde Gridlink’i sıkı sıkıya takip etmemi sağlamıştı ama kritiğin okunacağını düşünmediğimden yazmamıştım. Yasir sağ olsun, yılbaşı isteği olarak Coronet Jupiter‘i seçti ve şimdi grindcore ibaresini görüp koşarak kaçmamış birkaç kişiyle, çok büyük bir manyaklığı masaya yatıracağız.
Sadece 19 dakika sürmesine rağmen Gridlink o 19 dakikanın her saniyesini doldurmayı, albümünü olduğundan daha cüsseli ve dolu hissettirmeyi başarıyor. Sol elinin üç parmağını felç eden bir beyin enfeksiyonu geçirip senelerce süren tedavisinin ardından bir şekilde yeniden gitar çalmayı başaran Takafumi Matsubara, pek tanınmasa ve hakkı verilmese de net bir gitar tanrısı. Gruba yeni katılan Bea$ters insanı Rory Kobzina’nın da 2. gitar desteğiyle, türden türe, akordan akora, perdeden perdeye sekip duran akıl almaz bir gitar işçiliği ortaya koyarak senelerin intikamını alıyor adeta.
Açılış parçası Silk Ash Cascade, hem Longhena‘nın bıraktığı yerden -sanki aradan 9 yıl geçmemiş gibi- devam edildiğini göstererek sevindiriyor hem de Matsubara’nın kendini kanıtlamak istercesine Brian Fajardo’nun davullarıyla yarıştığı orta bölümündeki gitar kazımaları sayesinde daha ilk şarkıdan insana kafayı yedirtiyor. Hardcore enerjisi çok yüksek, teknik ve melodik zekası üst düzey, kudurukluğu had safhada bir grindcore için dinlediğim en iyi açılış parçalarından bir tanesi sanırım Silk Ash Cascade.
Gridlink’in alamet-i farikalarından biri, melodiyi hiçbir zaman gözardı etmemeleri zaten ve her ne kadar tazmanya canavarı gibi oradan oraya seken bir müzik yapıyor gibi görünseler de bir düzen, bir örüntü bulabiliyor insan bu keşmekeşte. Rehber olup şarkı boyunca dinleyicinin elinden tutan melodilerden, motiflerden bahsetmiyorum tabii ama nefes aldıran ufak melodi parçacıkları hayat kurtarıcı bir rol üstleniyor Gridlink müziğinde. Longhena bu anlamda melodik/teknik grindcore’un zirve işlerinden biriydi ve Coronet Jupiter de hiç fena değil. Nickel Grass Mosaic gibi parçalarda biraz çekip uzatılarak rahatlıkla bir folk black metal epiğinin gövdesinde kullanabileceğini melodilere denk gelecek, The Forgers Secade‘in 0:50’sinde patlayan o sapık blast-beat‘e şaşırırken arkadaki dramatik melodiyle irkilecek, bu ruh hastası elemanların 90-100 saniye gibi kısacık sürelere neler sığdırabildiklerini gördüğünüzde epey şaşıracaksınız. Birkaç dinlemenin ardından dahi bir an geliyor, insan ne yaptı lan o orada diye şaşakalıyor. Özellikle gitar tarafında, dinledikçe yeni bir şeyler yakalayacağınıza eminim.
Çoğu death/black metal grubunun 9 dakikada kurduğu akışı 90 saniyeye sığdırabilen, bu esnada isteyene duygusal bağlar kurulabilecek melodi akışları yaratırken dileyene de oradan oraya koşturup sağı solu yıkabileceği bir hız ve öfke patlaması sunabilen bir iş Coronet Jupiter. Ha yok, ben sadece enstrüman performansına bakarım derseniz o zaten bambaşka bir konu: Siz göz açıp kapayana kadar geçen sürede Matsubara önce dinlerken bile insanın eline kramp giren bir akor basıp onun arkasından klavyenin öteki ucundan 5. viteste bir tremolo yapıştırıyor, sonra da tüm bunları paramparça edecek bir kontrast yaratımı için saççma sapan katmanlarla ufak bir dissonance şovu yapıyor. İnsan kendi çaldığı şeyle dövüşür, yarışır mı? Matsubara tam olarak bunu yapıyor ve bir şekilde kendini alt ediyor üstelik.
Ekstrem metale gönül vermiş herkesin duyması gerekiyor bence Gridlink’i. Ön yargısız, saf bir metal kulağıyla dinlendiğinde bu adamların yaptıkları şeye saygı duymamak imkansız çünkü ve bir kez şans verilirse çabucak insanı ele geçirebilecek silahlara da fazlasıyla sahipler. Çığlık kıyamet, her an düşüp bayılacakmış gibi hissettiren, tüm benliğiyle haykıran vokale alışmak, beyin delen sonsuz trampet saldırısı karşısında dik durabilmek, 3-4 saniyede bir başka şeye evrilen gitarları takip etmek başta zor gelecek mutlaka ama eh, bu da ekstrem metaldir yani, çocuk oyuncağı değil.
Aynı adamlar Longhena gibi bir şaheser yazmamış olsalardı belki de Klasik Bir Cumartesi köşesine yazardım Coronet Jupiter‘i ama herhalde tek kusuru -ve biraz da laneti diyelim-, o albümün üzerine pek bir şey koyamaması galiba. Biz grup dağıldı gitti derken neredeyse 10 sene sonra kaldığı yerden devam etmesi bile çok acayip elbette ama objektif bir gözle bakınca Longhena kadar çarpıcı veya yaratıcı hissettirmiyor açıkçası. Puanın yazıya göre biraz düşük kalmasının sebebi sadece bu. Buna karşın Surgical Steel, Blood of the Nations, Colored Sands seviyelerindeki bir geri dönüş albümü ve tüm zamanların en acayip teknik/progresif grindcore eserlerinden birini tecrübe etmek için mutlaka kulak kabartın derim. Büyük delilik, büyük.
Oncelikle gecmis olsun Korhan. Yasadigin korkuyu direk anlatan bir film var belki izlemissindir 🙂 Neyse bu album sahane gercekten, bir de yan not olarak grubun vokalisti Jon Chang’i Discordance Axis’ten biliyoruz. Ben de grubu boyle kesfetmistim. Adami bir ara cancel etmeye calistilar galiba, muhabbeti de tam anlayamamistim.
Sound of Metal’i diyorsan tabii ki izledim. Jon Chang konusunu bilmiyorum ama, umarım yoktur saçma sapan mevzular yav.
Evet sound of metal’i diyordum. Jon Chang mevzusuna baktim da onemli bisey degilmis. Ben Shapiro’cu Elon Musk’ci 🙂 Zaten bu hesap disinda da bisey bulamadim. https://twitter.com/MonoShercy/status/1403896175766343682