Memoriam – Rise to Power
Merhaba.
BOLT THROWER‘ın aramızdan çok zamansız ayrılan davulcusu Martin Kearns’ın anısını yaşatmak adına kurulan Memoriam, hem bir tür yas tutma amacı taşıması adına değerliydi hem de death metal efsanesinin ruhani devamı gibi algılandığı için yüksek beklentiyle karşılanan bir isimdi. BENEDICTION, MASSACRE ve elbette Bolt Thrower’da çalmış ustalardan, gerçek anlamda all-star diyebileceğimiz kadrodan ne çıkacağını herkes gibi ben de çok merak etmiştim. Karl Willets ve kurmayları, 2017’de çıkan güçlü ilk albüm For the Fallen sonrasında, acaba devamı gelecek mi diye merak etmemize fırsat bile vermeden arka arkaya yapıştırdılar albümleri ve bugün geldiğimiz noktada son 6 yılda yayımlanmış 5. Memoriam albümü ile karşı karşıyayız.
Nitelik, nicelik ve hatta samimiyete dair soru işaretlerini beraberinde getiren bu üretim hızı, elemanların death metalin kitabını yazan isimlerden bazıları oldukları bilgisini cepte tutunca o kadar da sırıtmıyor ama işin aslı, ilk albümden itibaren kademe kademe düşen bir grafik çiziyordu Memoriam. Orta tempolu 90’lar death metal formülü geniş çerçevede zaten çoktan eskimişti; Memoriam da aynı fikirleri pek de yaratıcı olmaya uğraşmadan tekrarlayarak her yeni albümde ilgimin biraz daha azalmasına neden oluyordu ki 2021 ortasında To the End geldi. İyi ayarlanmış temposu, dinamizm arayışı, doom atmosferi ve olabildiğince düşük tutulmuş tekrarıyla 2 albüm ve 4 sene aradan yeniden Memoriam’a döndüğümü, iki hafta önce yayımlanan Rise to Power‘ı da tazelenmiş bir heyecanla beklediğimi itiraf edeyim. Beklentilerimi karşıladı mı? Bakalım.
Memoriam, düşük tonların neredeyse yarı militarist denilebilecek marş vari besteciliğini ve bas ağırlıklı prodüksiyonların dar sınırlarına yerleşmiş bir kimliği benimsemiş durumda. Bu, onlar ve diğer pek çok old school death metal grubu için yapılabilecek en büyük, en kör göze parmak eleştiri. Rist to Power da bu anlamda insanı şaşırtan bir albüm değil. Gümbür gümbür death metal çalınan anlarda bu tercihler ve kimlik insana bozuk değilse değiştirme düsturunun doğruluğunu kanıtlamaya devam etse de aynı şeyden biraz daha ısrarı, albümün ömrünü azaltan bir unsur olarak öne çıkıyor.
Rise to Power‘ın temel sorunu, parçaların bir türlü sonlanamaması. Açılışı yapan Never Forget, Never Again, Yüzüklerin Efendisi – Kralın Dönüşü filmindeki gibi defalarca, alakasız alakasız finaller yapıp bir türlü bitemiyor mesela. Kitap uyarlaması olunca koymuyor da death metal bestesinde çalışabilecek bir formül değil bu sanki. To the End‘de olduğu gibi zaman zaman iyice düşen tempoyla birlikte death/doom türüne yaklaşan besteler, geçtiğimiz 30 sene içerisinde defaatle dinleyip ezberlediğimiz fikirlerin enflasyona yola açacak bir sıklıktaki tekrarıyla daha yarı yola gelmeden ırmaktan geçerken at değiştirilmez atasözünü taca çıkarıyor. Kağıt üzerinde 8 parça ve 45 dakika çok uzun gibi gelmeyebilir; fakat hem söz hem rif tekrarları yüzünden beş buçuk dakika civarındaki ortalama süre beni çok yordu.
Öte yandan Willets’in gürbüz kükreyişleri, 2020’de gruba dahil olan SACRILEGE davulcusu Spikey T. Smith’in canhıraş bir halde o yorgun rifleri dinamik kılma çabası, ilk andan sıcak bir karşılama sağlayan tanıdık prodüksiyon derken ölümüne death metal hayranlarını bir şekilde tatmin ediyor Memoriam. All is Lost davullarıyla ve groove yapısıyla akıp gidiyor mesela. Aynı şekilde Annihilations Dawn da vites geçişleriyle, Fairfax’ın ender akılda kalan solo melodileriyle albümün en iyi parçalarından. İki albümdür özgün bir kimlik yaratmaya çalışıp doom vanasını köklüyorlar ve bu, 2. ve 3. albümlerdeki o durağanlığı kırıyor ama bu defa da beste kalitesinde patlamış iş. 8 parçanın yarısından fazlası, Scott Fairfax’ın egzersiz cın cınlarından ibaret. O kadar dinledim, hala doğru dürüst bir rif anımsamıyorum neredeyse ve aklımda Rise to Power‘a dair tek şey cın! cın! E bir yere kadar o da.
Parçaların sıralaması, bir türlü bitememeleri, fazla düşük tempo ve iddiasız, çok sıradan gitarcılığı nedeniyle dinlerken ciddi anlamda sıkıldığım, sonunu getiremediğim ilk Memoriam albümü oldu Rise to Power. Memoriam, burada olan biten her şeyi tek eli bağlıyken bile yapabilecek kapasitede ve bu saatten sonra sabun köpüğü tadında vasat işlerle diskografi doldurup ekmeğine bakmaya gerçekten ihtiyacı yok bence. Biraz durup nefes alsalar, memur gibi stüdyoya girip şarkı yazmak yerine biraz ilham mı bekleseler keşke. Hiç olmadı bende kısaca, daha da uzatmayayım boşuna.