An Abstract Illusion – Woe
Merhaba.
Yaratıcı insanın depresyonu, insan duygusallığının ne kadar etkileyici sonuçlar doğurabileceğini de yakından gözlemleme olanağı tanıyor bazen. Duyguları ifade ediş biçimlerinin sonsuzluğu, müzikal bir birikim ve yaratma açlığıyla birleştiğinde bugün konuşacağımız Woe gibi teknik açıdan incelikle işlense de dinleyenin içine rahatça işlenebilen albümler çıkabiliyor mesela.
2016’da yayımladığı ilk albümü Illuminate the Path ile death metal dünyasına melodik/progresif sınır kapısından giriş yapan İsveçli grup, aradan geçen 6 yılda hünerlerini iyice geliştirip progresif death metal türünde başı çekebilecek bir noktaya ulaşmış. Türün kalıpları pek de belirgin olmadığı için progresif death metal spektrumunun iki ucunda birbiriyle hiç ilgisi olmayan gruplar yer alabiliyor gerçi ve tek bir ismin öncülüğünden söz etmek kolay değil; fakat türün bugün durduğu yere bakarsak modern, özellikle işin progresif tarafında djent seviyelerine varan bir post-progresif beslenimle birlikte An Abstract Illusion’ın yeni müzisyenlere ilham verebilme potansiyelinin hayli yüksek olduğunu düşünüyorum.
İşin içerisine atipik bir enstrüman katıp kolay yoldan farklılaşmayı seçmeden, birçok açıdan salt metal prensipleriyle hareket ederek beste üretmesine rağmen bu müziğin geçmiş hükümdarlarını andırmayan, kendi ayakları üzerinde durabilen parçalar yazabilmiş Robert Stenvall – Karl Westerlund ikilisi. Onlara eşlik eden eski davulcu / yeni vokalist Christian Berglönn ise kimi anlarda biraz müziğin gölgesinde kalsa da (bilhassa temiz vokalini çok niteliksiz bulduğumu belirtmem gerek) en azından death metalin baskın olduğu anlarda müziği sürüklemeyi başarmış.
İlk albümdekine nazaran çok daha karanlık ve ismiyle müsemma bir ruh hali yansıtan (Woe = keder) trio, black metal, electronica, progresif rock, djent gibi farklı türlerin ilhamını tek potada eritip oradan yeni bir alaşım elde ediyor. 1 saate ulaşan 7 parçanın her birinde heyecanı muhafaza edebilen yeni bir unsur duymak mümkün. Tabii önemli olan bunları “biz değişiğiz brom, başkayız yani anlıyo musun aşkım” hıyarlığında değil, anlamlı bir bütün halinde sunabilmek; An Abstract Illusion’ın bunu çok üst seviyede yapabildiğini görmek için kuduruk blast-beat‘ler, değişken duygu-durumları yansıtan kadın/erkek vokaller, melodik rifler, akrobatik sololar, senkoplu davullar, beklenmedik enstrümanlardan katkılardan oluşan 14 dakikalık epik In the Heavens Above, You Will Become a Monster‘ı dinlemeniz yeterli. Kısa sürede fikir edinmek istiyorsanız albümden ilk bakacağınız şarkı bu olsun zaten.
Beklenmedik enstrüman demişken, aslında bu topa girip okuyucuda “hmm bunlar da değişiklilik kasmış,” algısı uyansın istemiyorum ama o kadar ilginç kullanımlar söz konusu ki bahsetmeden olmayacak. Tear Down This Holy Mountain‘daki klarnet ve arkasındaki konuşma halindeki vokal, daha folk etkili yerlere götürüyor besteyi bir anda. Bir başka üflemeli fagot ise kapanış parçasını çok daha uçucu kılıyor. Albümdeki tek geçiş parçası diyebileceğimiz İsveççe sözlere sahip Blomsterkrans ise piyanosunu keman ve çello ikilisiyle destekliyor. Böyle sıralayınca sanki bir NE OBLIVISCARIS klonu gibi, yan unsurlardan ekmek yemeci bir grup gibi gelebilir kulağa ama emin olun tüm bunlar esas mevzunun önüne geçmiyor. Katmanlandırmak, anlatıyı zenginleştirmek dışında şovu çalacak bir kullanım söz konusu değil.
Şovu çalacak bir enstrüman varsa bence bas gitardır o. Slaves‘in ilk anlarından itibaren albümün bel kemiğini oluşturan bas, berrak prodüksiyon ile daha da öne çıkıyor. 2. dakikanın ilk saniyelerinden sonra davulla birlikte progresif ritimcilik işlerine girdiğinde tüm parmakları birleştirip dudağa götürerek muccuks diye öpesi geliyor insanın. Prosperity‘nin gövdesini oluşturan djent ilhamlı kısım gibi daha kaslı anlardaki kükreyişleri de enfes. Zaten mümkünse kulaklıkla, çok bölünmeden baştan sona dinlenmeli Woe; öyle olduğunda da bas gitarın tahakkümünü hissetmemek zor.
Dede metalci burun kıvırabilir belki ama hala death metal ile iştigal ettiği dönemdeki OPETH‘i, ekstrem perspektifte kurgulanmış progresif işleri sevenlerin tapacağını düşündüğüm, sene sonu listelerine girebilecek türden bir albüm Woe. Daha belirgin, karakteristik bir vokal ile ortalığı yakıp yıkardı muhtemelen ama bu haliyle bile An Abstract Illusion’ı daha çok insana taşıması, gruba daha sağlam bir şirketle anlaşma imzalatması muhtemel. 60 dakikaya, devamlı değişip dönüşen besteciliğe bakıp üşenmeyin; bu üçlünün anlatacağı şeylere kulak verin. Ya bir de, şu kapak müthiş değil mi sizce de?
87/100
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğme üzerinden PATREON’a ulaşabilir, aylık bir bütçe ile katkıda bulunabilirsiniz:
Bazi clean vokaller nasil da Cynic’i andiriyor (Acilis parcasinda ozellikle). Gercekten kaliteli bir melodik prog death grubu.
Harikulade. Şarkılar fazla epik ve sanatsal. Prog death/prog rock arasında salınıyor gibi sanki albümün akışı. Kritikte bahsedilen farklı enstrümanların kullanımı da yerinde ve hatta zenginlik katan cinsten.