Psycroptic – Divine Council
Merhaba.
Psycroptic ile nedense geç tanıştım. 2012 yılında çıkan The Inherited Repression‘ın açılış parçası Carriers of the Plague‘i ilk duyduğum günden beriyse Psycroptic sempatizanıyım. 1999’dan bu yana neredeyse hayranlarını hiç üzmeyen bir grubun sempatizanı olmak kolay tabii. Avustralyalı (Tazmanya adalı) teknik death metal gurusu, yarı yarıya korumayı başardığı kurucu kadrosu (davul-gitar), 17 senelik vokalisti ve yeni bas gitaristiyle yoluna devam ederken 8. stüdyo albümünde de “lan oğlum bunlar nasıl rifler ya böyle?!” şeklinde şaşırtmaya ve ilham vermeye devam ediyor.
Dünyada Psycroptic gibi rif yazabilen başka bir grup yok, çünkü dünyada başka bir Joe Haley yok. Teknik death metal gibi bir türün gitar solosuna ihtiyaç duymadan da yapılabileceğini defalarca kanıtlayan bu üstün müzisyenin rif anlayışı gerçekten benzersiz ve çoğu zaman nerede başlayıp nerede bittiğini, ne zaman tümüyle yeni bir fikre geçtiğini anlamak kolay değil. Ritmi hiç tökezletmeden şarkıları istediği yere götürebiliyor. Akış içerisinde çektiği akrobatik numaralar, kök fikirleri bir tazmanya canavarı gibi döne döne alıp bambaşka bir yere savurmasıyla Psycroptic’in temel karakteristiğini oluşturuyor.
Bu anlamda Divine Council, grubun hayranlarını üzmeyecek kadar belirgin bir karakterle grubun senelerdir süregelen yapısını koruyan bir albüm. Açılışında daha ritmik ve basit takılsa da (Rend Asunder bayağı DECAPITATED gibi tınlamıyor mu?) Joe oyuna ısındıkça gitarı da alevlenmeye başlıyor. 0:40 civarı tanıtılan motif ve sonrasında yaşananlar, Joe’nun nelere kadir olduğuna şahit olmak açısından önemli. Psycroptic, piyasadan ziyade kendi dinamikleriyle değerlendirilmesi gereken, bu açıdan piyasayı kırmayı başarmış bir isim ve Divine Council, özellikle ilk yarısındaki canavar bestelerle grubun standartlarını korumayı başarıyor.
Birçok grup hızlı çalıyor ama pek azı o hızı Psyrcoptic kadar net bir şekilde yönetebiliyor. Joe bir başkasına kramplardan kramp beğendirecek, damarlardan hangilerini üst üste bindirsem acaba diye bünyeyi düşündürecek rifleri mutlak bir hakimiyet ile sıralarken kardeşi Dave Haley de onun hızına yetişen, ani dönüşlerinde vitesi düşürüp birdenbire tekrar beşe takabilen davullarla öne çıkıyor. Özellikle senkoplu trampet vuruşları, albüme apayrı bir ritim katmış. Yine açılış parçası Rend Asunder veya bir diğer cengaver A Fool’s Errand; iki kardeşin neredeyse düşmanca bir tavırda enstrümanlarıyla münakaşa edişlerini duymak açısından iyi örnekler.
Bir önceki As the Kingdom Drowns ‘da tanıttıkları ve bence gereğinden biraz fazla kullanılan Amy Wiles’ın vokalleri, The Prophet’s Council veya Exitus gibi parçalarda yine karşımıza çıkıyor. Ayrıca bu defa 2019’dan beri gruba konserlerde eşlik eden ORIGIN vokalisti Jason Keyser’den de faydalanmışlar. Müzik atletik bir akrobat gibi oradan oraya sekerken vokal tarafında da dinamik, zengin bir yapı kurulması Psycroptic gibi grupların neden o mertebelere ulaştıklarını, neden güçlü oldukları tek bir noktadan saldırmayıp başka başka cepheler açtıklarını daha iyi anlamamı sağlıyor.
Öte yandan hem ikinci yarıyla birlikte gelen hafif tempo düşüklüğü hem de Joe Haley’nin kendi yaratıcılığına ihanet ediyormuş gibi kendi geçmişinden alıp tekrar pişirdiği kimi rifler, Divine Council‘ı 8 albümlük diskografinin üst sıralarından biraz uzaklaştırıyor. Henüz o kadar yaşlanmadı bence Joe ve artık güvenli, konforlu bir alana geçip takılmak yerine hala yeni bir şeyler kovalayabilir diye düşünüyorum. Kendi yeteneğine fazla güvenen, biraz rahat bir hali var; Ashes of Our Empire, A Fragile Existence gibi parçaları veya kendi içinde bile tekrar düşen Enslavement ve Exitus) dramatik fikirleri uzun süre dinleyeceğimi sanmıyorum. Her albümü tam 9 parçadan oluşan, süre ortalaması 40 dakika olan bir grup için bir-iki parça bile albüme bakışı değiştirebiliyor maalesef.
Grubu ilk kez dinleyecekseniz The Scepter of the Ancients gibi, The Inherited Repression gibi çok daha iyi seçenekler var geçmişte ama Divine Council da grubun bu görkemli geçmişini, mirasını yerle bir eden kötü veya vasat bir albüm değil asla. Rend Asunder, A Fool’s Errand, This Shadowed World, Enslavement gibi parçaları döner döner çeviririm eminim. Kaldı ki Psycroptic, inkar ve taklit edilemez bir teknik death metal karakterine sahip ve Joe Haley’nin kollarına, parmaklarına bir şey olmadığı sürece bu ritmik ve akrobatik death metali dinlemeye devam edeceğiz. Temennim bu yani en azından. Eline koluna sahip çık Joe Haley. Herkes akıllı olacak.
78/100
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğme üzerinden PATREON’u ziyaret edebilir, bağışta bulunabilirsiniz: