Municipal Waste – Electrified Brain
Merhaba.
Eğlenmeyi bilmiyoruz. Kültürümüzde yok yani. Kasvetli, karamsar ve negatifiz. En pozitif anlarımızda dahi ağırbaşlılığın, oturaklılığın önemini savunup şen olmayı, coşmayı hor görüyoruz her fırsatta. Şampiyon olunca “kıskananlar çatlasın!” diye bağırıyor, kaynağını bir başkasının gözüne sokmadıkça mutluluğun bir anlamı olmadığını düşünüyor, tek taşı alanın hislerine değil, taşın boyuna bakıyoruz. Tabii sadece kültürel gerekçelendirmelerle açıklanamaz ve son 20 seneyi düşünürsek bundan sonrasında daha da karanlık bir yere varacağımız kesin gibi ama tüm şartlar yerine getirilse dahi, Türkiye’de doğup bu kültürle sarmalanmış birinin hayattan -sadece yaşayarak- keyif alma olasılığı çok düşük.
Şüphesiz bu lanet müzik zevkimize de yansıyor ve öyle tüy siklet, işin makarasında gruplara pek de coşamıyoruz. Bira içip çayırlarda koşmalı, yo ho ho ve bir de rom fıçılı, dans edip zıplamalı metale karşı hep önyargılıyız. Hasbelkader KORPIKLAANI, FINNTROLL gibi gruplar ziyaret ettiklerinde bu kültürden bir an olsun sıyrılıp eğlenmeye çalışan kardeşlerimize de kenarda kollarımızı kavuşturup “gerçek metal bu değil,” çekiyoruz. Bu sebeplerden ötürü 2000’lerin başlarında kurulan gruplarla diriltilmeye çalışan thrash ruhunun ve tüm bu yeni dalga thrash furyasının lokomotif ismi kabul edilen Amerikalı Municipal Waste, bizde pek esamesi okunan bir isim değil.
Oysa ki hem 2000-2010 arası yaptığı albümlerle yeni nesil gruplara yol göstericiliğiyle, hem her festival organizasyonunun ilk sıralara yazmak isteyeceği bir noktaya taşıdığı canlı performansıyla hem de herkes daha kvlt, daha trve olmak için şekilden şekile girerken “oturmaya mı geldik oğlum bırak poz kesmeyi!” tavrıyla 2000 sonrasının en etkili thrash metal gruplarından biri; belki de birincisi Municipal Waste.
Hoş, her biri ayrı bir arınma seansı tadındaki konserleri bir kenara bırakırsak grubun son 10 yıldaki etkinliğinin ilk 10 yılına kıyasla geride kaldığını söyleyebiliriz. İlk üç albümde yarattıkları dev dalganın kıyıdaki tahribatı, Massive Aggressive (2009) ve sonrasında yavaş yavaş tamir ediliyor gibiydi. Neyse ki 2017’de Slime and Punishment geldi de dünya 2020’lere uzanırken Municipal Waste ismi geride kalmadı.
2. defa iki albüm arasında 5 yıl koyan Municipal Waste’in direksiyonu ne tarafa kıracağını merak ediyordum açıkçası. Massive Aggressive‘de olduğu gibi partici, eğlenceli anlayışı bırakıp kaşları çatık bir thrash mi yapacaklar yoksa “bizi böyle seviyor abi millet,” deyip The Arty of Partying sapağına geri mi dönecekler derken Electrified Brain pat diye çıkıverdi ve ben düşünmeyi bırakıp evin içinde oradan oraya koşturarak en yırtık kotumu, en boğazlı, en beyaz spor ayakkabılarımı, en eski bandanamı ararken buldum kendimi.
Hem daha etli butlu hem de alıştığımız Municipal Waste goygoyunda, üstelik de bu fiyata! gibi bir gazdayım açıkçası Electrified Brain ile ilgili. Grubun hızlı ama güçsüz prodüksiyonlarını alışamayan, thrash riflerini şöyle gümbür gümbür bas prodüksiyonla dinlemek isteyenler için Arthur Rizk‘in prodüksiyonu hakikaten enfes. Rizk’in thrash metalin yeni dalgasına etkisi tartışılmaz zaten ve bence grupların neye ihtiyaç duyduğunu çok iyi tahlil edip açıklarını kapatacak doğru müdaheleleri zahmetsizce gerçekleştirebiliyor. Municipal Waste’in ihtiyaç duyduğu hacmi çok iyi sağlamış ve daha aynı zamanda isim şarkısı olan parçasından itibaren o doluluğu, darbeliliği hissediyorsunuz.
Demoralizer, Grave Dive, Thermonuclear Protection gibi parçalarda POWER TRIP seviyesinde bir orta tempolu gövde gösterisi var ve basit rifleri böylesi kendinden emin bir yalınlıkla sunmanın cazibesi, Tony Foresta’nın her albümde biraz daha güçlenen vokaliyle birleştiğinde çok etkileyici bir şeye dönüşüyor. Foresta’nın otorite karşıtı sözleri, neredeyse üç dakikaya uzanıp Municipal Waste standartlarında epik etiketini hak eden Demoralizer‘ı albümün ağır toplarından birine dönüştürüyor. Aynı şekilde Thermonuclear Protection da üç dakikanın üzerinde… Siz hayırdır kardeşim yav armonik gitarlar mitarlar bir şeyler koca adam gibi numaralar yakışıyor mu hiç kendinize gelin. Şaka tabii. Müziğin en ciddi, en ağırbaşlı olduğu anlardan birinde (Grave Dive) hayranlarını crowd surf esnasında öldürmekten bahsediyor Tony. Bir diğerinde 1974 yılında Texas Rangers ve Cleveland Indians arasındaki bir beysbol maçında biranın sadece 10 sente satılmasının yarattığı izdihamdan (stadyum kapasitesinin iki katı insan gelmiş aç gibi), çıkan olaylardan ve insanların sahaya dalmalarından, ucuz biranın yarattığı toplu histeriden bahsediyor. Municipal ciddiyeti dediğin de bir yere kadar işte.
Stilistik açıdan evrim geçirmek gibi bir kaygısı hiçbir zaman olmadı belki ama gitarist Nick Poulos‘un işçiliği ve kimi akıllı rifler sayesinde grubun teknik açıdan biraz daha gösterişli göründüğü söylenebilir. Paranormal Janitor‘un hemen başında, Crank the Heat‘in sonlarında yer alan, bana fazlasıyla METALLICA kokan ve ayıla bayıla dinlediğim sololar gibi hoş eklemeler mevcut. Crossover umursamazlığı ve kaosu biraz törpülenmiş durumda tabii ve bu da daha yansın geceler tarzında bir Municipal Waste’i sevenleri üzebilir ama daha uzun, armonik ve üzerine koyan gitar işçiliğini ben hayli sevdim. Ayrıca The Bite, Putting On Errors veya Blood Vessel/Boat Jail gibi saniyelerle yarışılan iki dakika altı parçalarda hala o aceleci, yardırmacı ruhu yakalamak mümkün.
Ne yapacağını, nasıl yapacağını bildiğiniz ve buna rağmen karşısında duramadığınız işlere bayılıyorum ve Electrified Brain de benim için bu kategoride. Municipal Waste küçük dokunuşlarla kendini güncel kılıp devinimini korurken özellikle son 10 yıl / 2 albümdeki besteciliği, crossover/thrash mantığı kendi zihnimdekiyle iyi örtüşüyor. Eğer biraz ortalığı karıştırmak istersem IRON REAGEN yan projesi yüzünden -ki harikadır- Municipal Waste’in punk ruhunun körelmesinden girip bu beste formülünün giderek etkisini yitirebildiğinden, bu nedenle ancak konserlerde çalınacak parçaların çalma listelerine eklenip gerisinin çöpe atılması ihtimalini gözardı etmenin tembelliğinden çıkabilirim ama günün sonunda bira içip tepinmek, kafa dağıtmak ve eğlenmek için yapılmış bir iş üzerine car car konuşup eğlenmeyi bilmiyoruz diye hayıflanıp aynı boku kendim yiyeyim yok doğrusu. 34 dakika kalite crossover/thrash dinlemek, eğlenmek istiyorsanız Electrified Brain‘e gözü kapalı dalın işte ve bu seferlik gerisini boşverin.
Hem Iron Reagan hem de Municipal’i canli izlemis biri olarak (ki ikincisi dogum gunume denk gelmisti, nasil eglendigimi anlatamam) diyebilirim ki bu adamlar tamamen icelim eglenelim tadinda. Municipal konserinde Tony soyle bisey demisti
“Haydi icelim, herkes iciyor mu? Ha evet Almanya’da oldugumuzu unuttum, tabi ki herkes iciyor, Prost motherfuckers!” deyip birasini yuvarlamisti 😀 Bu arada benzer tadlar icin Ryan Waste’in yan projesi Bat’i de oneririm.
Bat’i hiç dinlememiştim, hemen bakayım. Bugün çıkan Traitor albümü de şiddetle tavsiye bu arada.