Nocturnal Graves – An Outlaw’s Stand
Merhaba.
Avustralya ve karanlık thrash/death kırması denilince heyecanlanmayacak bir it-köpek metalcisi bulmak zor. Kalitesini kanıtlamış DESTRÖYER 666, VOMITOR, GOSPEL OF THE HORNS gibi isimler sayesinde Avustralya’nın bu konudaki namı sağlam ve Nocturnal Graves de bu pozitif önyargı sayesinde tanışıp takibe aldığım bir isimdi.
2004-2010 arasını tek albümle geçip dağılan, 2012’de birleştikten sonra çıkardığı …from the Bloodline of Cain ile ortalığı öttüren Melbourne çıkışlı dörtlü, alkollü ve şeytan övmeli bir metal icra ediyor. Bir önceki albümleri Titan‘ı vasat bulduysam da geçen hafta fark ettiğim şekilde ta 7 Ocak’ta yayımlanan An Outlaw’s Stand‘ı bu kadar uzun süre es geçecek kadar da soğumuş durumda değilim gruptan. Haliyle bugün yine hayırsız evlatların hayırsızlık faaliyetleri hakkında konuşacağım biraz.
Titan‘ı deviren zehirli hançer, bazıları SLAYER vari, bazıları da daha sludge/doom ilhamlı karanlık orta tempolu pasajlardaki enflasyondu. Grup belirli bir vitese getirip orada tıkanan besteleri basit ve artık 40 senedir dinleye dinleye doyduğumuz pasajlarla açmaya çalışıyor ve en azından benim açımdan, çuvallıyordu. Oysa ki onları yükselten ve Avrupa’da isimlerinin duyulmasını sağlayan şey çiğ, agresif ve kontrolsüz halleriydi. An Outlaw’s Stand ise daha dengeli ve agresif hissettirdi. Hızlı tutulmuş besteler eksen death metale biraz daha kaymış ve bu da belli açılardan gruba yaramış.
Açılıştaki yaklaşık 90 saniye civarındaki rahatsız ses efektlerinden ibaret girizgah aslında çok ucuz ve yav he kardeşim kaos, he gardaşım karanlık, gibi bir ilk izlenim uyandırıyor ama neyse ki grup oradan paldır küldür bir rif ve zaman zaman IMMOLATION‘dan Steve Shalaty’i anımsatan bir davulculukla çıkıp serserilik için gerekli enerjiyi bünyeye zerk etmeyi başarıyor. Bahsettiğim orta tempo geçişleri bu parçada da var ve ilk anda yine aynı şeyleri mi yaşayacağız diye hayıflanmıştım ama neyse ki ilerleyen parçalarda benzer triplere girmeden, direkt ve keskin bir anlayışla toparlamışlar mevzuyu. Bu sefer de başka yerden patlıyorlar gerçi.
Gitarist Shrapnel, yaklaşık 13-14 yıl boyunca Deströyer 666’da pena salladığı için bazı rifleri hayli tanıdık gelebilir. Anladığım kadarıyla grup da bunun ekmeğini yemek istiyor biraz. Önceki albümlerde de benzerlikler yakalanıyordu zaman zaman, bu seferinde de özellikle çıkış parçası Command for Conflict‘in üst üste bindirilen gitarlarında Deströyer 666’yı duymamak imkansız. Daha da derine kazarsak iki grup 2019’da Avrupa’da birlikte turlamışlar; Kurucu ve davul/gitar/bas/vokal departmanlarının tamamında yer alan Jarro Raphael ise zaten eski bir Deströyer 666 davulcusu. Yan sanayi demeyeceğim ama grup komple bir B yüzü hissiyatı veriyor.
Titan‘da thrash/death metal anları yeterince vurucu ve kuduruk değil, black metal tarafıysa bahsettiğim şekilde ağır ağır şeytanilik basma üzerineydi ama bu defa hem gitarlar yapı itibariyle death metal seviyesine yakın duruyorlar. Beyond the Flesh gibi parçalardaysa grubun MORBID ANGEL gibi isimlerin düşük tempolarda yarattığı zalım atmosfere olan bağlılığına dair ipuçlarını sezmek mümkün. Yaratıcı veya yeni sayılmasa da doğru uçları birleştirip iyi bir iş çıkarmışlar bence. İlüzyonu dağıtmayacak, bir çırpıda vurup geçecek şekilde kurguladığınızda bu tip albümlerdeki zeka/yaratıcılık eksiklikleri göze batmıyor zaten.
Bununla birlikte bir-iki tur dinledikten sonra ateşi sönüyor An Outlaw’s Stand‘in.8 parça ve 37 dakika süresi kısa görünmesine rağmen formülü ve matematiği sabit tuttukları için bu süre içerisinde bile tekrar hissi insanı sıkabilir. Bu tür karanlık ve serserilik övgülerine bağımlı olduğum için haddinden fazla dinleyebildim belki ama dışarıdan bakınca iki tur dinledikten sonra favori üç parçayı alıp hayata devam etmek daha iyi bir seçenek gibi görünüyor, çünkü hangilerini seçerseniz seçin kalan beş parça seçtiğiniz üç parçanın farklı versiyonları olacak. Grubun kurduğu atmosfere -ki o da ilk kez karşılaşacağınız türden değil kesinlikle- ayılıp bayılmazsanız albümün tamamını dinleme isteğiniz kısa sürede kaybolacaktır diye tahmin ediyorum.
Etkileyici olmaya kasmayıp bütünüyle kaotik atmosferi beslemeye çalışan yırtıcı gitar sololarının bu tercihini, Deströyer 666 ile benzeşen güvenli ama türü seven için yeterli (Law of the Blade‘i sarhoş ve satanist robotlar yazmış gibi mesela) riflerini, albüm genelindeki azman davulculuğu sevdim ama An Outlaw’s Stand‘e iyi bir albüm demeye de dilim varmıyor galiba. Karanlık bir death/black/thrash kırması dinlemekten hoşlanıyor ve bira içip mahallemde ne tarz bir huzursuzluk çıkarsam acaba diye düşünürken arkada çalan şeyi çok da sallamıyorsanız An Outlaw’s Stand‘e şans verebilir, keyif alabilirsiniz. Elinin altında çok daha sağlam alternatifler olduğunu bilenler için ise bu albümün ömrü çok kısa olacak maalesef. 2013’teki harikalar harikası …from the Bloodline of Cain‘den bu noktaya gelmeleri üzüyor insanı ama Nocturnal Graves konusu açılında ben o albümü övüp, biraz da buruk bir şakilde kenara çekilirim gibi bundan sonra.