Dark Funeral – We Are The Apocalypse
Merhaba.
Gerçeğin çok da bir öneminin kalmadığı bir çağdayız. İnsanlık, makinelere gerek kalmadan kendi Matrix’ini yarattı ve sanal suretlerin arkasına saklanmış, hayattan alacağı keyfin beğeni sayılarıyla ölçüldüğü yeni bir düzenin içinde ne için çabaladığından bile emin olamadan debelenip duruyor. Post-gerçeklik denen şeyden hiç mi hiç hoşlanmıyorum ve gerçeğe tutunmak için elimden geleni yapmak, kendime verdiğim en büyük görev.
Bu görevi yerine getirirken ilgi ve bilgi alanım olan metal üzerine içerik üretme konusunda, mümkün olabildiğince kendimden ve mevzubahis grup/albümden uzaklaşarak, tüm reklam/pazarlama tuzaklarını bertaraf etmeye çalışarak, çoğunlukla kendiliğinden gelişmemiş olan suni heyecan fırtınalarına kendimi kaptırmamak için çaba sarf ederek işimi yapmaya çalışıyorum. Bazen becerebiliyor, bazen de dümdüz çuvallıyorum tabii ve hatta bazen de hiçbir şeyi umursamadan canım nasıl isterse öyle yazıyorum. Belki harika bir anlatıcı değilim ama insanın anlattığı da karşısındakinin anladığı kadar günün sonunda.

Bu düşüncelere sebep olan Dark Funeral, post-gerçeklik çağına uygun bir isim değil. Neredeyse 30 (29) yılı geride bırakan uzun kariyerinde geçmişten gelen drama temelli bir şöhrete sahip olmamaları bir yana, black metalin imaj tarafında da gelenekselci yaklaşımı pek bozmadıkları için sosyal medyada boy boy fotoğraflarını paylaştırıp beğeniye doyuramıyor insanları. Nicelikten çok niteliğe önem veren İsveçli grubun devamlı gündemde kalmak gibi bir derdi de olmayınca yeni nesiller için öyle aman aman bilinen, paylaşılan, konuşulan bir grup olamadı Dark Funeral. Tabii farklı bir noktadan ele alıp grubun işin ticaret tarafına fazla odaklandığı için black metal davasından uzaklaşması üzerinden de argümanlar üretilebilir ama ben Dark Funeral’ın ticaret ve black metalcilik arasında iyi bir denge kurduğuna inanıyorum.
Sadece kendi gözlemimi aktarıyorum ve belki de bir yerlerde bir grup genç çıldırmıştır bu haberle ama altı yıl sonra yeni albüm çıkarmış olmalarına dair bir heyecan göremedim ben sosyal medyada. Başta şaşırmakla birlikte yukarıdaki düşünceler eşliğinde nedenini de anlayabiliyorum galiba. Ne var ki salt gerçeğe kıymet verenler için Dark Funeral gibi bir devin albüm yapması çok büyük bir hadise ve We Are The Apocalypse‘i dinledikçe Dark Funeral’ın hak ettiği değeri göremeyeceğini bilmek beni hem üzüyor hem de sinirlendiriyor.
Neyse ki yurt dışında durum tam olarak böyle değil ve We Are The Apocalypse‘e dair ufak bir araştırmayla ne kadar çok içerik üretildiğini görmek, biraz olsun içimi soğutuyor. Yaklaşık bir ay kadar önce çıkan albümün dinlenme sayıları da hiç fena görünmüyor ki fazlasıyla hak ettiğini söylerek başlayabilirim incelemeye. 7. stüdyo albümünde 9 parça ve 44 dakikalık bir taarruz gerçekleştiriyor Dark Funeral. Beste ve prodüksiyon açısından yekpare bir iş çıkarmak istemişler gibi görünüyor ve çekirdek yapısını başından sonuna kadar koruyor. Bununla birlikte tekrar veya durağanlık ile ilgili bir sorunu yok, çünkü Lord Ahriman ve ekibi hem çekirdeği bozmadan besteleri çeşitlendirmeyi becermiş hem de tansiyonu çok iyi dengeleyip ruh halindeki dalgalanmaları kontrol ederek şarkıdan şarkıya dinleyiciyi farklı duygu durumlarına sokup dikkati üzerinde tutabiliyor.
Bir Dark Funeral albümünden bekleneceği üzere agresif ve melodik giriş şarkıları, 2014’te gruba katılan yeni vokalist Heljarmadr’ın modern vokalleriyle birlikte otoritesini baştan kuruyor. Nightfall ve Let the Devil In, farklı yöntemlerle benzer bir etki yaratıp Dark Funeral’ın alıştığımız atmosferini oturtuyor 10 dakika içerisinde. Nightfall, tremolo gitarlar ve blast-beat davulculukla geleneksel bir black metal parçasıyken klip şarkılarından Let the Devil In çok daha radyo dostu bir evil karakter sunup grubun Where Shadows Forever Reign ile girdiği yeni, modern dönemin olgun meyvelerinden birini veriyor. Zaten kapağından ismine, vokal karakterinden (günümüzdeki pek çok grubun yaptığı gibi tiz çığlıkların şeytani bir hatip/vaiz vokaliyle değiştirdiler) prodüksiyonuna kadar her şeyiyle 90’lardaki yeraltı black metalci kafasından uzak bir iş olduğu belli We Are The Apocalypse‘in.
Bu ana akımcı hallerin batmamasını sağlayan şey ise Dark Funeral’ın bugün bir AMON AMARTH veya ARCH ENEMY gibi metalcilik kisvesi altında dandik fast-food ürünleriyle milleti zehirlemeyi tercih etmemesi. Bu albümün de zayıf karnını oluşturduğuna inandığım cilalı prodüksiyon (davul abartılmış biraz ve bu kadar önde olması yoruyor bir noktadan sonra) biraz havasını bozuyor belki ama black metal tümüyle ticaret için yapılacak bir tür değil ve eğer ana akıma fazla yanaşırsan dinleyici afaroz eder. Dark Funeral ise melodik olmadan melodik, atmosferik olmadan atmosferik, ana akım olmadan ana akım olmayı becerip sonsuz saygımı kazanmış durumda son iki albümde.
Black metalde ballad olur mu? Dark Funeral yapınca olmuş; When I’m Gone resmen ağlaya ağlaya corpse paint akıtmalı, şarabın sonunu kafaya dikip bileği boydan kesmeli bir ballad adeta. Gitar işçiliği açısından melankolik, yenilmiş diyemem belki ama bir şekilde duygusal pasajların sayısı hiç de az değil zaten. Heljarmadr’ın konuşma şeklindeki vokalleri de bu anlamda hem şarkılara derinlik katıyor hem de bu duygusal tarafı besliyor. Yeri gelmişken söylemek gerekiyor ki bir black metal albümünden odaklı bir öfke, nefret ve isyan bekliyorsanız We Are The Apocalypse doğru adres olmayabilir. Kontrollü, agresif anlarda yardırsalar da daha sakin ve duygusal kanallara geçmekten çekinmemişler.
Tabii bir yandan da Dominator gibi bir davul tanrısının eksikliğinin ne götüreceği de merak konusuydu. 8-10 grupta birden çalan yeni davulcu Jalomaah’ın performansına bir şey söylemek zor ama kendine has bir karakter kattığını söylemek de kolay değil. Dark Funeral (Dominator) standarları çok yukarıda ve bir albümle değerlendirmemek lazım ama Dominator’ın izini silmek istiyorsa daha çok çalışması lazım gibi görünüyor. Yeni basçı Adra-Malek ise hem prodüksiyonun yardımıyla hem de bir-iki parçadaki (Let the Devil In gibi) bası öne çıkaran bölümlerle daha dikkat çekici şimdilik.
BEHEMOTH, MESHUGGAH, IN FLAMES gibi devlerle çalışan Daniel Bergstrand biraz daha dengeli bir iş çıkarsaymış iyice coşabilirdim ama gitarları duymayı zorlaştıran, paldır küldür davullarla yoran miks ve şahsi zevkim için biraz fazla steril prodüksiyon yüzünden düşüyor puanım. Tabii bir de Where Shadows Forever Reign kadar iyi yaşlanabilecek mi bu albümdeki şarkılar, pek emin değilim. Birkaç milyon dinlenmiş ve bunu sonuna kadar hak eden Unchain My Soul gibi, As I Ascend gibi keskin şarkıların eksikliğini çekiyor bence We Are The Apocalypse ama bu haliyle de kesinlikle 2022’in üst düzey işlerinden biri benim için. Ana akımda black metal böyle olacaksa ben razıyım açıkçası; DIMMU BORGIR ve benzerlerinin bu işi bir türlü beceremeyişlerini, kendi miraslarını tüketmelerini görüp kahrolacağıma Dark Funeral’ın yeni albümlerini açar, arkama yaslanıp keyifle dinlerim.
85/100

Metalperver’de olan bitenden memnunsanız aşağıdaki düğmeye tıklayıp PATREON’a göz atabilir, destek olabilirsiniz:
Kesinlikle bu sene çıkan en iyi albümlerden biri. Dinledikçe daha çok sevdim. Bir önceki albümün net olarak gerisinde ama yine de gayet dinlenesi bir albüm olmuş.