Celeste – Assassine(s)
Merhaba.
15 yılı aşkın bir süredir aktif durumdaki Fransız Celeste, ekstrem metalin farklı dallarından çeşit çeşit meyve toplayıp büyük bir bardak atom haline getirerek enerjik ve heyecanlı metal dinleyicisine ihtiyaç duyduğu vitamini basmakla kalmıyor, post-metal atmosferinde ağır ve yıpratıcı işler arayanların derdine de ortak oluyor. Umutsuzluk, nihilizm, depresyon, ihanet ve daha bilimum olumsuzluğu müziğine yansıtmaya çalışan grubun müzikal anlamda yapamadığı çok az şey var gibi ve bu da onları kategorize etmeyi, değerlendirmeyi zorlaştırıyor.
6. stüdyo albümü Assasine(s)‘de Celeste’in yine atmosfer ve agresiflik arasında denge kurmaya çalıştığını görüyoruz. Bol efektli gitarlar bazen ritmik bazen de dağılıp giden taramalarla atmosferin omurgasını oluştururken Royer’in insanın göğüs kafesini titreten davulları, hem dinamizm hem de karakter veriyor parçalara. İki albümdür bas gitardan da sorumlu Johan ise biraz tek boyutlu (Celeste’in en zayıf tarafı bu bence) kalsa da hezeyan dolu post-hardcore vokalleriyle bayıltıcı darbeyi indiriyor. Ağır, yıpratıcı Des torrents de coups girişinden sonra baştan sona break-down yapısını muhafaza ederek vites yükselten De tex yeux bleus perlés‘de olduğu gibi müziği yönlendirdiği anlarda çok güçlü ama enstrümantal kısımlar artıp atmosfer yoğunlaştığında müziğe ekstra bir şey katamadığı için biraz zayıf ve anlamsız kalıyor vokaller. En azından ben böyle hissediyorum.
Assassine(s)‘in en güzel tarafıysa tıpkı bir suikastçi gibi incelikli, hatta neredeyse zarif ama bir o kadar da keskin bir biçimde avını indirmesi. Vahşi ve kontrolsüz bir cani gibi ortalığı kan gölüne çevirmek yerine doğru anlarda doğru noktalara doğru hamlelerle, sakin ve kendinden emin bir biçimde vuruyor Celeste. Her duruma uygun hareket edebilen bir suikastçi gibi birden fazla yöntemle sert ve mutsuz olmayı başarıyor; black metal, sludge, noise, ambient, post-hardcore/metal gibi türlerden aldığı fikirleri ancak tekrarlı dinlemeler sonucu çözümlenebilecek detaycı bir biçimde birleştirerek büyük bir ses duvarına dönüştürüyor. Yukarıda bahsettiğim De tex yeux bleus perlés ve kapanıştaki Le Coeur Noir Charbon gibi ritmin ön plana çıktığı şarkılarda ülkedaşı GOJIRA‘dan geldiği bariz ilham, müziğe dahil olmayı bir nebze kolaylaştırsa da Assasine(s)‘in dinleyiciye yardım eden, elinden tutan bir albüm olmadığını söylemek gerek. Baştan sona Fransızca sözler haricinde ses duvarı halindeki prodüksiyon ve türleri birbirine katan bestecilik, kimileri için dikkat dağıtıcı ve yorucu olacaktır eminim.
Bu noktada en çok yardımcı olması beklenen vokal, insanı en yüzüstü bırakan oluyor ve Celeste’in bir basamak daha yukarı çıkamamasının temel nedeni de bu bence. Grubun böyle bir motivasyonu yok gibi görünüyor ama belki araya serpiştirecek temiz veya baskın karakterinin dışındaki farklı vokal kısımlarıyla hem anlatı olarak daha zengin bir yapı kurulabilir hem de dinleyicide oluşması muhtemel hep aynı şarkıyı dinliyormuş hissinin önüne geçilebilirmiş. Dediğim gibi Assasine(s) dinleyici dostu bir albüm değil ve belli ki Celeste’in derdi de rahat tüketilecek albümler yazmak değil ama en azından Elle se répète froidement gibi melankoli dozunun artıp temponun azaldığı parçalarda vokal farklılaşabilse çok daha etkileyici bir şeye dönüşebilirmiş Assasine(s). Son parçadaki konuk kadın vokalin bile ne kadar fark yarattığını gördüğünüzde bana hak vereceğinize inanıyorum.
İç çatışmalarımdan anlayabileceğiniz üzere Assasine(s) değerlendirmesinde ikircikli fikirlere sahibim. Grubun dinleyiciyi kendi atmosferine çekip müziğini kabullendirme noktasında güçlü bir iş çıkardığına inansam da beste/vokal tarafındaki monokromatik yaklaşım yüzünden zaman zaman dikkatim dağıldığı için o kadar da başarılı olamadığını düşünüyorum kabaca. Zaten net olarak belli bir türün sınırlarında kalmamasından dolayı tür algısı zayıf dinleyici için yorucu bir tecrübe olacakken bir de üzerine bu monolit yapı gelince Celeste’in yine kendi kemik kitlesinin ötesine ulaşması zor gibi görünüyor. Ben niye bunu bu kadar dert ettim bilmiyorum; belki Celeste’in bundan fazlasını hak ettiğine inandığım, belki kafa karışıklıklarına rağmen içten içe Assasine(s)‘in çok iyi bir albüm olduğunu bildiğim içindir. Sebep ne olursa olsun, bir-iki ufak hamleyle ismini çok daha büyültebilir bence Celeste ve umarım bir sonraki albümde o dokunuşları görebiliriz. O zamana kadar Assasine(s) ile bir yandan sağa sola savrulurken bir yandan da ulan şurası şöyle olsa ne kadar iyi olurmuş, tüh be resmen fırsat kaçmış, diye düşünmeye devam edeceğim sanırım.
82/100
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp PATREON’da aramıza katılabilirsiniz: