Deathhammer – Electric Warfare
Merhaba.
Geçtiğimiz günlerden birinde evde tek başıma oturmuş, yeni Vikings – Valhalla dizisini seyrediyor ve bira içiyordum. Ne olduysa bir şekilde bira şişemi devirdim ve hemen geri kaldırsam da yer gök bira oldu bir anda. Şişenin içinde kalan bira ise devcileyin bir köpük partisine dönmüş, adeta mundar olmuştu. Bir bira için devletimin benden 25 lira istediğini hatırlayınca bu partiye katılmaktaki gönülsüzlüğüm geçiverdi ve köpük möpük neyse ne, diyerek diktim kafaya. Eski formumdan uzağım tabii artık, bulanıverdi midem o haldeki birayı içince. Şöyle salakça bir şeyden, daha 2. birayı içerken kusarsam kendimi asla affetmeyeceğimi bildiğim için derhal yeni Deathhammer albümü Electric Warfare‘i açtım ilaç niyetine. İnanır mısını, o biranın kalanını bir yudumda devirdim ve ne midem bulandı, ne de başka bir olumsuzluk yaşandı. Çünkü Deathhammer, tam olarak böyle bir şey.
15 yılı aşkın bir süredir Norveç’in black/thrash türündeki güçlü temsilcilerinden biri Deathhammer. Sadomancer ve Sergeant Salsten rumuzlu bir duo tarafından yönetilen grup, Salstren Avustralya’ya taşındığından beri sessizdi ama dört senenin sonunda 5. stüdyo albümü Electric Warfare ile serserilik mümessilliği görevine kaldığı yerden devam ediyor. Melodi ve kaos arasındaki savaşın tetiklendiği, ekstrem metalin filizlendiği 80’ler sonuna gidiyoruz bugün.
IRON MAIDEN vari bas-gitar oyunları (Return to Sodom / Soldiers of Darkness) ve ritimlerinin dışında genel bir SLAYER havası ve bariz bir EXODUS – Bonded By Blood (Savage Accessor) ile SODOM – In the Sign of Evil zamanı karanlık thrash ekseninde ilerleyen bestelerde sanki birbiriyle dövüşen, yarışan Sadomancer – Salsten ikilinin enerjisi hiç bitmiyor. Yeni çıkan retro sevdalısı genç gruplarda zaman zaman epik, ağır tempolu parçalar yapma eğilimine burun kıvıran biri olarak ilk saniyesinden son anına kadar dörtnala koşturan Electric Warfare‘i bu açıdan takdir ettiğimi belirtmeliyim. Albümün sonuna yedi dakikalık epik Violent Age of Bloodshed‘i koyduklarını görünce şüphelenmiştim ama ismi gibi vahşi, barbar bir parçaymış o da.

Nasıl ki bir MOTÖRHEAD albümünden ne alacağınızı önceden biliyorsanız, şu sıfatlara sahip arkadaşlardan da nasıl bir müzik geleceği belli zaten. İşin güzel tarafıysa sadece bir 80’ler nostaljisi yaşatmanın ötesinde, serseri samimiliğini müzik tarafında tatmin edebilen bir beceriyle birleştirebilmiş olmaları. Neredeyse her şey çok tanıdık, ancak hiçbir rif arak veya kopya değil. bir DARKTHRONE albüm kapağında logonuz yer alıyorsa bu tesadüf değildir zaten ve Deathhammer da dönemi yalayıp yuttuğunu gösteriyor gitarlarında. Kısa ve vurucu parçalarla rahatlıkla yedi dakikayı aşan epik thrash besteleri arasında kurdukları denge de ne yaptıklarını bildiklerinin bir diğer göstergesi. Gerçi tamamı Enter the Morbid ve Thirs for Ritual gibi parçalardan oluşan geliştirilmiş zırhlı personel taşıyıcı kıvamında hızlı ama sağlam bir albüme de hayır demezdim.
Thrash, NWOBHM, black metal… Bunlardan hangisini seviyor olursanız olun, metalin ruhunu sapına kadar yansıtan ve yaşayan Electric Warfare‘de kendinize göre bir şeyler bulabilirsiniz. Kareli gömlekli fularlı arkadaşlarımız da bizim canımız ama biz bu haltı kurşun kemerli, deri yelekli, gözü sürmeli, elinde meşale veya zincir tutan günahkar adamlarla sevdik. Ekstrem metalin kalbinin attığı yer 80’ler ve kendini o döneme konumlandıran her grup gibi Deathhammer da benim torpilli gruplarımdan biri. Kimsenin sene sonu listesinde göremeyeceğiz belki ama black/thrash adına senenin önemli albümlerinden biri Electric Warfare. Hiçbir şey için değilse de sırf EXCITER (grubun adı da speed metale ilham veren JUDAS PRIEST şarkısından) biraz daha leş bir grup olsa ne olurdu sorusuna cevap veren Return to Sodom / Soldiers of Darkness için bile en birkaç sarhoşluğuna eşlik etmeli.
85/100

Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp PATREON’a katılabilirsin: