Immolation – Acts of God
Merhaba.
İlerleme ve yenilik uğruna bazen saçmalıyoruz. İyiyi kötüye çevirme, yolunda giden işi bozma, sonsuz arayış ve açlıkla tüm güzellikleri berbat etme konusundaki lanetli yeteneklerimizden metal de muaf değil ne yazık ki. Olabildiğince her türü kucaklamaya ve kapsamaya çalışan bir ortam olsa da Metalperver ve Metalperver’e ait her şeyin tek sorumlusu olan şahsım adına rahatlıkla söyleyebilirim ki ben de bazen metalin bugününe dair olan bitenden yıpranıyor, yoruluyor ve yılıyorum hatta. Progresif etiketi altında saçmalayanlar, çığır açacağım derken abuk subuk şeyler deneyenler, metali ileri götürüyorum ayağına konuyu metalin özünden saptıranlar fazlasıyla tadımı kaçırıyor.
Bu söylediklerimi tartarken yazdığım binlerce yazıyı da düşünmeniz lazım tabii, yoksa demiyorum ki sabah akşam 80’ler dinleyip hayatlarımıza member berries olarak devam edelim. Yeniliğe kapalı olsam her gün car car metal konuşacağıma açarım bir Instagram hesabı, sabah akşam siyah beyaz Cliff Burton fotosuyla X albümü Y yaşında paylaşımları yapar ekmeğime bakarım. Demek istediğim bazen birilerinin çıkıp “LAN OĞLUM HA BU METAL DEDİĞİNİZ AHA DA BUDUR, KENDİNİZE ÇEKİ DÜZEN VERİN!” demesine, ortamı şöyle bir silkelemesine ihtiyacımız var. Neyse ki Immolation (ve elbette bu yazının öznesi olmayan diğer bazı gruplar) birkaç senede bir hayvan gibi bir albüm çıkarıp şirazesi kayan death metali tekrar rayına oturtuyor.
Son olarak Atonement sayesinde düşük seviyeli maceracılara tutorial açan, dünyanın rengine kanan cahillere evvelin Immolation, ahirin Immolation olduğunu gösteren (Neşet Ertaş beni andı) death metal şimendiferi, aradan geçen beş yılın ardından içinde bulunduğumuz Covid-19 ve yatak odasından kaydedilen suni müzikler çağında death metalin nasıl olması gerektiğine dair manifestosunu koydu önümüze. Acts of God, Immolation’ın 35. yılına doğru ilerleyen tavizsiz death metal anlayışının en güncel örneği olarak gruba dair bildiğimiz, sevdiğimiz her şeye sahip. E hani nerede değişiklikler, o yenilikler bir şeyler, tayfanın ağzına aniden tempo ve ritim değiştirse de çok seri bir biçimde vuruyor Immolation ve daralan yüreklerimizi ferahlatıyor.
Övmek çok güzel, övmek çok eğlenceli ama yavaştan kendimizi toparlayalım. Öncelikle dijital albüm kapakları, logo değişimi, bol trigger kullanımına dayalı mekanize davullar derken 2000’lerde biraz sallanmıştı Immolation, bunu kabul edelim. Yine de saçadam Ross Dolan ve karanlık büyücü Robert Vigna ikilisi (bu adamı canlı izlemediyseniz mutlaka görmeniz lazım; gitar mı çalıyor, yeraltından zebani mi çağırıyor belli değil), metalin yerlerde süründüğü o karanlık dönemde bile Immolation özünü korumayı başardı. Atonement döneminde eski logoya dönülmesi ise çok büyük bir olaydı ve bu hareketin hakkını veren albüm de damgasını vurdu death metal piyasasına. Immolation, 90’lardan beri devam eden gruplar arasında nihayet hak ettiği yere yaklaştı. Bu anlamda Acts of God, grubun 2. baharının bir başka parlak, olgun ve lezzetli mevyesi olarak ağız sulandırıyor.
Orta tempo ritmik yapıları bir anda insan üstü hızlara taşıyan Immolation, baştan sona aynı kararlılıkla saldırmasına rağmen tahmin edilebilir olma tuzağına düşmüyor. Keskin geçişler ve ani duraksamalarla dolu parçalar, death metalin geleceğini şekillendirecek türden bir yaratıcılığın ürünleri değiller belki ama bu müziği sevmemizi sağlayan tüm unsurları da barındırıyorlar. Bu albüm için ilk yazılan parça Noose of Thorns (2018’de yazılmış), bestelerin karakterini belirlerken ortaya bütünüyle agresif ve dinleyeni yıpratan, gaddarlık timsali bir albüm çıkmasını sağlamış. Bob ile Alex’in zaman zaman uyumsuzluktan da beslenen gitar oyunu, Steve Shalaty’nin her vuruşu mükemmelleştirilmiş davuluyla (gerçekten şurası şöyle olsa dediğim bir an bile yok) omurgayı oluştururken Ross Dolan’ın bas gitarı karanlık, habis Immolation atmosferini yaratıyor. Tabii yıllardır değişmeyen öfkeli, yerin kat be kat altından yükselen o boğuk vokalini de unutmayalım. Bunlara bir de dinamik aralığı dengeli, pes prodüksiyonu ekleyince death metal seven kulaklarda bayram havası esmesi kaçınılmaz olmuş.
Ross Dolan’ın açıklamalarına göre karantina nedeniyle uzayan kayıt dönemi, herkese yaramış gibi görünüyor. Özellikle Shalaty’nin davul performansı, Immolation kariyerinin zirvesine çıkmış durumda. Hız ile dinamizmi birleştirirken küçük süslemeleri de ihmal etmemiş Shalaty. Diskografinin en uzun eseri ve 15 parça ile göz korkutsa da hayatımda geçirdiğim en hızlı 52 dakika, Acts of God‘ı dinlerken geçiyor olabilir. Sondan önceki And the Flames Wept ara faslı, albümün ortalarında bir yerde olsa (veya albümün ortasına bir tane daha eklense) daha da akıcı ve dinleyicinin konsantrasyonunu koruyan bir hamle olabilirmiş ama bu haliyle bile hiç yormuyor. Ardı arkası kesilmeyen cehennem ordularının ritmi hiç bozmayan kararlı ve ürkütücü yürüyüşüyle albümün akışı, hemen hemen aynı şeyler benim gözümde.
Monokrom yapısına karşın sıkmayan, tekrara düşmeyen bestecilik bence sonlara doğru biraz güç kaybediyor ama zaten 13 şarkının tümünde ilk 5-6 parçadaki standart korunabilse, covid movid dinlemeyen kitleler toplanmış, Immolation adına cihada çıkmış olurdu herhalde. İlk yarıdaki hızlı, vahşi besteler ani birer gece baskınıysa ikinci yarıdaki orta tempolu ağır siklet parçalar da zafer kazandığının bilincindeki bir ordunun özgüvenli yürüyüşü gibi. Immoral Stain, Derelict of Spirit veya Let the Darkness In gibi şarkıların tadı da bambaşka bu anlamda. Tabii sonlara doğru gene duramayıp Apostle gibi bir hayvanlığı dayamak da tam Immolation’ın yapacağı türden bir şey. Lokomotif parçalardan birini tutup albümün sonuna koyacak testis (veya umursamazlık), ancak Bob – Ross ikilisinde olabilirdi zaten.
Daha kısa ve vurucu olmasını tercih ederdim belki ama dört senedir demleniyor Acts of God ve Immolation, gereksiz yere elindeki materyali uzatmaya çalışacak bir grup değil asla; bu da olmasaymış dediğim, atlamak istediğim tek bir parça bile yok albümde. Covid döneminde bu tip uzun albümlere alıştık (veya alışıyoruz) artık zaten, o yüzden buradan yapılan, yapılacak olan eleştirilere katılamadığımı belirtmiş olayım. Bu konu dışında da zayıf karnı olarak nitelendirebileceğimiz bir tarafını göremiyorum ben.
2021’in en iyi death metal albümü Violence Unimagined‘di benim (ve pek çokları) için. Bir yandan duvarlara cCc Cannibal Corpse cCc yazarken bir yandan da onlarca yıldır bu müziği yapan adamların hala nasıl bu kadar hakim ve otoriter olabildiğine şaşırıp durmuştum sene boyunca. Bu yıl da benzer bir şeyi Immolation yaşattı, sağ olsun. Konu death metal olduğunda yetenekli gençler ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, malın esas sahipleri şöyle bir silkelenip ne oluyor lan burada!? dediğinde işin rengi çok değişiyor. Bizde büyüğe saygı vardır; Immolation ağabeyimiz böyle buyurduysa 2022’yi Acts of God dinleyerek geçirmek, boynumuzun borcudur.
90/100
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp PATREON’da aramıza katılın:
2022 metal için mükemmel bir yıl olacağa benziyor, şimdiden Cult of Luna ile birlikte kendi türünde yılın en iyi albümlerinden olmaya aday iki albüm geldi. (Benim gönlümde Toundra – Hex de 90 üstü puanı hak ediyor ama politikleşmek istemiyorum)
Güzel ama bir Atonement değil