Shadow of Intent – Elegy
Merhaba.
Deathcore türü gözümüzün önünde evrim geçiriyor. Açıkçası 2000’lerin ortasında Kuzey Amerika’nın bir kısmını ele geçiren o abuk müziğe hiçbir zaman yükselememiştim ama bugün deathcore denilince aklımda canlanan şeyin çok daha olgun, cazip ve kayda değer bir şey olduğunu itiraf etmeliyim. 2010’larda ufak ufak hareketlenip başka türlerden ilham almaya başlayan bu müziğin başını SHADOW OF INTENT (SoI) gibi gruplar çekiyor artık ve bu durum, deathcore adına beni heyecanlandırıyor.
2017’daki Reclaimer ile yükselen, 2019’daki Melancholy ile yerini sağlamlaştırıp şarkıları milyonlar dinlenen dev bir isme dönüşen Shadow of Intent, çok kısa zamanda rüzgarı arkasına almayı başardı. Bağımsız çalışmalarına rağmen (bu gerçekten çok garip bir iş, Amerikalısın, deathcore yapıyorsun ve şirketle çalışmıyorsun…) THE BLACK DAHLIA MURDER ile takılabilecek, Avrupa yaz festivallerine dahil olabilecek bir rüzgardan bahsediyoruz, az buz iş değil. Böyle bir başarıya ulaşmalarının temel sebebi ise deathcore türüne tıpkı black metalin 90’ların ikinci yarısında yaptığı şekilde senfonik düzenlemeler dahil edip müziği derinleştirebilmeleriydi. Tabii bunu yapan ilk grup değiller ama vokalistleri Ben Duerr, klişelerden olabildiğince kaçınma yönündeki tavırları ve zaman zaman deathcore’dan iyice uzaklaşan beste yapıları, kariyer basamaklarını tırmanmayı kolaylaştırdı onlar için.
Elegy‘de de gelenek sürüyor bu anlamda. Melancholy‘de oturttukları formülün etrafında bazı ufak deneyler yapılmışsa da üç aşağı beş yukarı Melancholy ayarında bir albüm yazmışlar. Aradaki tek fark Melancholy‘de olduğu kadar vurucu, hit potansiyelli şarkılar yazmaya çalışmak yerine daha bütüncül bir iş çıkarmak istemiş gibi görünmeleri. Şirketle çalışmamalarının da bunda payı olduğunu düşünmekle birlikte SoI uzun albümler yazan bir grup ve Elegy de bir saati aşan süresiyle bir noktadan sonra insanı hayli yorsa da yakın besteler, stabil bir atmosfer derken kendinizi kaptırabilirseniz ilerleyelim arkadaşlar, hadi kardeşim ya, LA YÖRÜNSEĞZE gibi tepkiler vermeden de sonuna varmayı başarabilirsiniz.
Halo temasınndan Melancholy albümünde vazgeçen grup, Elegy‘de de senfonik ögelerle desteklediği, bol katarsisli fantastik maceralar anlatmaya devam ediyor. Akılda kalıcılık, lomotif / hit şarkı eksikliği ve parçaların birbirinden omuz alma halini düşününce acaba bu da mı konsept dedim ve eşeledikçe derinleşti mevzu. Her bir şarkı, tarihsel bir olaydan ilham alıyor ve soykırım, ölüm, savaş derken dramatik bir atmosfere sokuyor dinleyiciyi. Kapanışı yapan Elegy I (Adapt), II (Devise) ve III (Overcome), söz bakımından konuyu fazla Amerikan (Amerikan askerleri seviyesinde Amerikan) yerlerden ele alıyor belki ama kurcalamak isteyen için dünya savaşlarından tutun da Wu Cheng’en’in 16. yüzyılda kaleme aldığı The Journey to the West‘in iblis krallarına kadar pek çok alanda, muhtemelen hiçbir işinize yaramayacak abuk subuk şeyler öğrenebilirsiniz benim gibi.
Kayıt, prodüksiyon ve vokal düzenlemeleri sebebiyle her şey biraz mekanik ve yapay tınlıyor. Bunu pat diye söylemek istedim, çünkü Elegy‘nin (ve bence genel olarak SoI’in) en büyük sorunu bu. Senfonik death metalin devasa isimleri kadar görkemli, epik ve insanın tüylerini ürperten bir atmosfer kuramamalarının tek sebebi bu bence. Klişe sayılsa da (metal ile savaş anlatıp nasıl klişe olmayacaksın zaten, milyon tane grup yapıyor bunu) her zaman işe yarayan fikirler üzerinden giden besteler, yapay bir ses duvarı halinde ilk kez çarptığında kesinlikle sersemletiyor. Ayrıca Intensified Genocise‘ın ya siz ne alaka dedirten pinch harmonics oyunlarına, Of Fury‘nin 90’lar senfonik gruplarının ucuz senfonik melodilerini taklit eden ana fikrine, Life of Exile‘ın inanılmaz ana akım (sound ve vokal ile oynayıp istediğiniz alternatif metal grubunun parçasına dönüştürebilirsiniz bu şarkıyı) iskeletine, TESTAMENT insanı Chuck Billy’nin gereksiz kere gereksiz konuk vokaline ve daha nicelerine tav oldum ben. Ucuz mucuz; bazen de insan ucuz aksiyon filmi izlemek istiyor kardeşim. Tabii dikkatli bakınca kahramanın kaslarının şişirme olduğu, yumrukların havayı dövdüğü nasıl ortaya çıkıyorsa SoI’in yaratmak istediği o ses duvarının da gerçek bir duvar değil, bir ilüzyon olduğu anlaşılıyor ve arkası görünmeye başlayan bir duvar, bir duvar olmaktan çıkıyor ne yazık ki.
Haliyle konu biraz da bu uydurukluklara ne kadar göz yumabileceğiniz ve keyif almaya çalışıp çalışmayacağınızla ilgili oluyor. Shadow of Intent biraz torpilli gibi oldu bende, o yüzden de çıtır çerez niyetine dinleyip sıradanlıkları umursamayabiliyorum ama geniş bir kitleye hitap etse de (death metal, senfonik metal, deathcore tayfanın tümü bir şeyler bulacaktır) grubun Melancholy ile yarattığı etkiyi yaratabilecek kadar sağlam değil bence Elegy. Melancholy‘e verdiğim puan da ortada zaten aslında. Yine de Shadow of Intent ve benzeri bir avuç grup, canla başla uğraşarak deathcore türünü bir yerden bir yere taşımaya çalışıyor. Bunu değerli buluyor ve metal kültürünüzü geliştirmek istiyorsanız Elegy‘e birkaç tur fırsat verin derim. Baktınız bir kıpırdanma oluyor, Melancholy ile, sonra LORNA SHORE ve benzer isimlerle devam edersiniz.
75/100
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp PATREON sayfamıza göz atabilirsiniz: