Klasik Bir Cumartesi: Dio – Holy Diver
Merhaba.
Ronnie James Dio. Herhalde hayatımda bu ismi söyleyip veya yazıp da duygulanmadığım hiçbir an olmayacak. Dio, birkaç ve her biri çok haklı sebepten ötürü heavy metal tarihinin en iyi vokalisti ve bugün metal işareti olarak bilinen şeytan boynuzlarını metal ile bağdaştıran, bir anlamda metali metal yapan figürlerden biri. Metal var olduğu sürece unutulmayacak ve sayılmaya, sevilmeye devam edilecek bir dev. Dio’nun ağırlığı altında ezilmeden onunla ilgili bir şeyler söylemek kolay değil ama herhalde işe en baştan başlamak, bir şeyler daha kolay hale getirebilir diye düşünüyorum.
1979 yılında Ozzy Ozbourne kovulduktan sonra, RAINBOW ile yaptıklarını gözardı edemeyen Tony Iommi, Geezer Butler ve Bill Ward tarafından BLACK SABBATH‘a davet edilen Dio, kısacık Black Sabbath kariyerine Heaven & Hell gibi bir klasiği sığdırmayı başarmıştı. 1982’de, Live Evil konser albümü yayımlanmadan önce Dio, miks sürecini kendi vokallerini öne çıkaracak şekilde manipüle ettiği öne sürülerek gruptan kovuldu. Buna kısaca Dio’nun testisi, diğer Black Sabbath üyelerine ağır gelmiş, diyebiliriz ama koca koca adamlara ayıp olmasın hadi şimdi. Peki Dio ne yaptı? Paul Di’Anno gibi bir yandan kafa çekmeye devam edip bulduğu her fırsatta zırlamak yerine (durduk yere ne istediysem hasta adamdan, pardon Paul ağabey) Black Sabbath’dan efsane davulcu Vinnie Appice’i de yanına alıp solo kariyerine start verdi. Hem de ne kariyer.
Bu mevzulardan sadece bir yıl sonra çıktığını düşününce, Holy Diver‘ın değeri daha da katlanıyor gözümde. Rainbow’da daha önce birlikte çaldığı bas gitarist Jimmy Bain’i, o zamanlar bir NWOBHM grubunda pena sallayan genç gitarist (Dio ile aralarında 20 yaş var) Vivian Campbell’ı ekleyerek kadroyu tamamlayan Dio’nun hiç vakit kaybetmeden stüdyoya girip Holy Diver ile çıkması olacak iş değilmiş gibi geliyor insana. Gayet de oldu tabii ve çıktıktan 15 ay sonra altın plak (500.000 albüm satışı demek bu) kazanan Holy Diver, sözlüklerde melodik hard rock müziğini, heavy metali tanımlamakta kullanılan albümlerden biri, bir mihenk taşı olarak tarihe geçti.
ELF sonrasında yaptığı işlerde her zaman illüstrasyon kapak tercihinde bulunan Dio, Holy Diver için de nasıl bir şey istediğini baştan biliyormuş. “Bugün artık hiçbir şey abartılı gelmiyor insanlara ama 80’lerin başındaydık ve sanırım biraz tepki çekti,” diye bahsettiği kapağın fikri, eşi Wendy’den gelmiş ve kırmızı gözlü bir iblisin (ismi Murray), zincire vurduğu bir rahibi sulara fırlatarak boğduğu o ikonik kapak çıkmış ortaya. Herkese nasip olmaz böyle bir eş, diyelim ve devam edelim.
Henüz grupta bir gitarist bile yokken yazılan Rainbow in the Dark, albüme adını veren Holy Diver ve Don’t Talk to Strangers üçlüsünden bir tanesini bile kariyeri boyunca yazmayı ancak rüyasında görecek binlerce grup varken tek albüme üçünü birden sığdırmak nasıl bir manyaklık bilemiyorum ama iş bu üçlüyle de bitmiyor. Albümün en sert ve hızlı parçası olarak açılışta yer alan marş Stand Up and Shout, Vivian Campbell’ın SWEET SAVAGE‘dan taşıdığı rif ile ilerleyen, albümün pop tarafını besleyen Caught in the Middle, blues havasıyla hemen öncesindeki Holy Diver‘ın orta tempo rifleriyle tezat oluşturup lezzet katan Gypsy derken neredeyse her parça, tam olması gerektiği şekilde ve olması gerektiği yerde gibi. Bugün Rainbow in the Dark gibi bir şarkı yazıp onu albümün sondan bir önceki sıraya yerleştirecek kadar rahat bir grup çıkması mümkün değil ama böyle bitecek galiba, dediğiniz noktada heavy metal tarihinin en meşhur parçalarından biri giriyor devreye. Delilik ya, başka bir şey değil.
Rol yapma oyunlarıyla, Dungeon & Dragons veya Tolkien’ın Orta Dünya’sının kapılarını aralamış her geek için ayrıca özel anlamlar barındıran sözler, hem albüm hem de Dio’nun kendisiyle bağ kurmayı iyice kolaylaştırırken merkezinde gökkuşağı gibi nadiren kendini gösteren, ortaya çıktığındaysa görenlerin “aa bak, gökkuşağı,” demesinden başka yaşama, evrene hiçbir etkisi bulunmayan bir fenomene yer verilmesiyle akla ve edebi değere de kavuşuyor. Üzerine de incelikli bir şekilde yapılan ahlak sorgusu, aralara serpiştirilen dini konular ve iyiyle kötünün sonsuz mücadelesine dair notlar… Zamansız bir albüm yapmak istiyorsanız zamansız konulardan bahsetmelisiniz tabii ve Holy Diver bu konuda da fazlasıyla başarılı.
Odak noktası elbette Dio ve onun kusursuz vokali ama hem stratejik hem de sanatsal açıdan doğru bir hamleyle Dio, etrafını birbirinden yetenekli müzisyenlerle çevirdiği için Holy Diver, bir adamın kişisel şovu veya mastürbasyonu gibi tınlamıyor. Özellikle genç yetenek (genç dediğim adam 59 yaşında şu an) Vivian Campbell akrobatik ve enerjik gitarlarıyla, maestro Vinnice Appice ise nokta atışı ve hafızaya yerleşen ataklarıyla zaman zaman Dio’nun yükünü hafifletmeyi, hatta ondan rol çalmayı başarıyorlar. Jimm Bain ise Gypsy ve Invisible gibi ayağını daha sağlam basan orta tempo parçalarda ritmi sürüklüyor. Ayrıca klasik dörtlük-nakarat yapısını takip etmeyen Don’t Talk to Strangers gibi şarkılar, albümü tekdüzelikten de kurtarıyor. Sadece atmosferi desteklemek veya hali hazırda 40 kat açılmış baklavaya 41. katı ekleyen klavyenin (Rainbow in the Dark hariç tabii) kontrolü ise yine Dio’nun parmaklarında… Şaka maka Holy Diver mı kritikliyorum ben ya, hadde bak.
Daha fazla şımarmadan kapatayım. Heavy metal ile öyle veya böyle, herhangi bir bağı olduğunu düşünen herkesin tersten ezbere bilmesi gereken eserlerden biri Holy Diver. Dio’nun neden bir ikon olduğunun, neden heavy metalin en büyük isimlerinden biri olduğunun pek çok kanıtından bir tanesi olarak “bir metalcinin ölmeden önce dinlemesi gereken” albümler listesinin en üst sıralarında duruyor. 70’lerde çıksaydı da plak prodüksiyonunda dinleseydik keşke, dışında Holy Diver ile ilgili hayıflandığım, şu da şöyle olsaydı dediğim hiçbir şey yok gerçekten. Duygusallaşmayayım diyorum ama Dio’yu tanımasaydım çok eksik kalırmışım gerçekten ya.
İyi ki vardın, iyi ki varsın dedem.
Harika bi sürpriz oldu bu kritği okumak. Uzun zamandır hiç Dio dinlemediğimi fark ettim bu sayede. Klasik Bir Cumartesi köşesini seviyoruz gerçekten.
Bugün metal dinliyorsam bu Dio’nun sayesindedir, benim için çok ayrı bir yeri var. Metal dinlemeye Dio (Rainbow grubu) ile başladığım için kendimi hep çok şanslı hissetmişimdir.
Sabah sabah biraz hüzün ve Dio ile büyümenin gururu beni mutlu etti. Elinize sağlık. Sağlıcakla kalın 🤘
Zevk alarak kaleme alınmış, müzik eşliğinde zevkle okuma fırsatı buldum 🤘