Gaahls WYRD – The Humming Mountain
Merhaba.
Şimdi burada kimseye de keyif verici madde övüyor gibi olmayayım ama gerçekle hayalin birbirine karıştığı, halüsinatif kafaların yaşandığı o muğlak anları bildiniz mi? Özellikle ekranda, bir ağacın altında bulduğu biçimsiz bir mantarı yedikten sonra kısa süreliğine de olsa Odin’ine kavuşan, yumuşak çayırlarda Freya ile yuvarlanan, ne bileyim, Njord’un rüzgarını arkasına alıp sıcak denizlere inerken o tatlı esintiyi sakallarında hisseden Viking savaşçılarının görüntülerine rastlıyoruz mesela sık sık. Nordik kültürde bu türden uçuşlar oldukça normal ve hayatın bir parçası olarak kabul edilirken varoluşu anlamanın, anlamlandırmanın da önemli bir yöntemi olarak kabul görüyor.
Benim varmak istediğim yer ise aslında bu sahnelerdeki arka plan sesleri. Bir homurtu, hırıltı, kımıltı veya titreşim şeklindedir genelde. WARDRUNA diyelim hadi kabaca. Dramatik etkisi de yüksek tabii ama bana daha çok tanrısal yaratımlar esnasında çıkan sesler taklit edilmeye çalışılıyor gibi geliyor. Şöyle bir düşününce bir dağ, dağ olurken bazı garip sesler çıkarıyordur gibi gelmiyor mu size de?
Black metalin kendine has şahsiyetlerinden Gaahl da 2015’te hayata geçirdiği, ilk albümünü 2019’da yayımladığı Gaahls WYRD ile köklere inmeye, merkeze ulaşmaya çalışıyor bu defa. Yaratımın yavaş bir süreç olduğunu, ses ile ilintili olduğunu ve The Humming Mountain EP’sini bir dağdan, dağı kaplayan buzdan çıkan seslerin yaydığı titreşimi hayal ederek yazdıklarını belirtiyor. Değişik de bir insan.
EP’nin ortasında yer alan The Dwell parçası dışında daha minimal, gotik ve folk yakınsamalı dramatik besteler, özellikle gitarlara elektrik verildiğinde ENSLAVED vari bir rüzgar estiriyorlar. Hem prodüksiyon hem de klavye tarafında Enslaved’e 2018’de dahil olan Iver Sandøy’dan destek alınmış zaten illa bir bağlantı arayacaksak. Vokal tarafındaysa Gaahl büyük oranda temiz vokalini kullanıp zaman zaman da dümdüz konuşuyor. Müzikten ziyade oluşturulan atmosferin ve sözlerin önemli olduğu bir iş bu ve Gaahl da bir an olsun susmuyor. The Dwell belki tek başına da tüketilebilir ama niyetin baştan sona dinlenmesi olduğuna eminim bu yüzden. Akustik giren The Seed, bir parça shoegaze/blackgaze hissi veren isim parçası The Humming Mountain‘a bağlanıyor; o da mini albümün tepe noktasını oluşturan black metal parçası The Dwell‘e uzanıyor. Temiz vokal dışında yine metalin ekstrem taraflarından beslenen Awakening Remains – Before Leaving ise epik vanasını sonuna kadar açıp alabildiğine durgun The Sleep öncesi finali daha da görkemli bir hale getiriyor.
GastiR – Ghosts‘un otoriter, beni dinleyeceksiniz hali yok ama The Humming Mountain daha kendi halinde ve sakin bir eser zaten. Nasıl bir dağ üzerindeki ağaçlarda yaşayan sincapların koşturmacasını umursamıyorsa Gaahls WYRD da dinleyici beklentisiyle pek ilgilenmiyor gibi. Gaahl’ın üzerine eğilip keşfetmek istediği bazı fikirler ve konseptler var belli ki ve bu doğrultuda, yaş ve olgunluğun da getirisiyle türler üzerine çıkan bestelerle derdini anlatmaya çalışıyor. Buna karşın mütevazı haliyle bile aklımda yer edip etkilemeyi başardı The Humming Mountain. Kurcalamak isteyenler için konsept/söz tarafında spoiler vermeden daha fazla konuşamam herhalde, o yüzden kapatayım yavaştan. Hazır tüm ülke kar altındayken takın kulaklığınızı, yarım saatliğine Gaahl ve kurmaylarının çıktığı mental yolculuğa siz de katılın.