Replicant – Malignant Reality
Merhaba.
Doğası gereği beklenmedik anlarda ortaya çıkan epifani duygusu, anlamı bulmanın verdiği rahatlığın yanında insana ya ben salak mıydım bunca zamandır çözemedim bunu gibi bir iç çatışma da yaşatıyor zaman zaman. Amerikalı death metal topluluğu Replicant’ın müziğini dinlerken yaşadığım epifanide böyle hislere kapıldığımı itiraf ederek başlayalım bakalım.
2014’te kurulan, üç kişiden oluşan Replicant’ın Eylül başı gibi yayımlanan 2. albümü Malignant Reality‘i konuşuyoruz bugün. Grubun death metal anlayışı yüzeyde insanın gözünü korkutan desen ve dokularla pütür pütür bir his verse de aslında biraz dikkat edip odaklanınca derinlerden yükselen bir epifani eşliğinde grubun sofistike ve zeki görünümün altında çok daha gaddar ve odaklı bir iş yaptığı anlaşılıyor.
Şarkı yazımlarındaki dinamizmden, ahenksizlik sevgisinden, bu besteciliğin soğuk tonlarla birleşince nasıl dinleyiciyi zorlayan bir şeye dönüşebildiğinden, ancak rafine kulakların hakkını verebileceğinden, ortalama death metal dinleyicisine tepeden bakan bir üsluba sahip olduğundan vb. şeylerden bahsedebiliriz ama Replicant’ın alamet-i farikasının bu aldatıcı imajın altında çatır çutur death metal yapması olduğunu düşünüyorum ben. Deliler gibi kafa sallayacağınız, orta tempodaki basit riflerle sağa sola savrulacağınız, doğru riflerin, doğru anların arkasına yerleştirilmiş pinch harmonics numaralarıyla yüzünüzü ekşiteceğiniz çirkin, terbiyesiz bir death metal albümü bu ve keyif almak için geceleri bir yandan GORGUTS dinleyip müzik teorisi okurken diğer yandan kan kırmızısı şarabınızdan nazik yudumlar almanıza gerek yok hiç.
Gorguts’ı sokuverdim araya, çünkü grubun büyük oranda Gorguts ilhamlı bir death metal ürettiğini söyleyebiliriz. Zaten o yanlış olduğunu düşündüğüm ilk izlenimlerin mimarı da bu. Tabii Blade Runner bilenler için replicant kelimesinin burada anlamı büyük; Replicant, ilk bakışta Gorguts’ın bir kopyası gibi bile gelebilir kimilerine ama emin olun o alabildiğine basit ama asla eskimeyen, boyun düşmanı cıncırı riflerin ne kadar sık kullanıldığını gördükçe bakış açısınız değişecek Malignant Reality‘e. Bu arada Malignant Reality de habis/kötücül gerçeklik gibi bir anlama geliyor ki galiba elemanlar da Entel Feridun death metalinden daha pis, karanlık bir şeyler yapmak istediklerini anlatmaya çalışıyorlar böyle böyle.
Ritim odaklı, ille de groove diye zorlayan bestelerden oluşuyor Malignant Reality. Erken dönem Luc Lemay vokallerinin (hakikaten çok benziyor Mike Gonçalves’in vokali) o hırıltılı, kontrolsüz hallerinin altında kesintisiz bir ritim akışı var; hatta Chassis of Deceit‘te bu akış, 3:09 gibi bir break-down‘a dönüşecek kadar yoğun. Sonrasında ise Gonçalves, albümdeki en sapkın vokalleriyle, derin çığlıklar eşliğinde şarkıyı finale taşıyor. Şarkının başı da DEMILICH kadar çılgın. Tüm bunları arka arkaya söyleyince eldeki malzemeleri katıp abuk bir çorba yapmışlar gibi geliyor kulağa ama aslında grubun serbest form ile death metal 101 arasında kurduğu dengeye bayıldım. Hiçbir şarkıda kantar bir tarafa yatmıyor ve atonal gitar maceralarıyla kelle koparan ritmik rifler, mekanize bir sıralılık içerisinde değil de gayet organik hissettiren olgun bir bestecilik anlayışı içerisinde, homojen dağıtılmış durumda. Şimdi bunu söyleyince de soğuyacak bir kesim kesin ama banane; albümün atmosferik parçalarından Rabid Future‘un bas gitarlarında bir KORN‘luk bile duyacaksınız. Zaten Gonçalves’in bas gitarı bulduğu her arada öne atılıp abuk subuk işler yapıyor zaten ve Fieldy’i andırıyor sık sık. Sadece bas için dahi dinlenebilir bence.
Uzatmayacağım, çünkü bu tip albümlere üzülüyorum genel olarak. Maalesef dinleyicinin geneli kapsayıcı şeylerden ziyade bir tarafa ağırlık veren işleri tercih ediyor ve ne kadar uzatsam, övsem de üzerini çizmeye hazır bekleyenlerin sayısının fazlalılığı, bunu yapmamı engelliyor. Malignant Reality de ömrünü kemik çerçeve death metaline verenler için basit; ruhunu patlak amfilerden yükselen ezici riflerin altında ezile ezile terbiye etmeye çalışan slam tayfa için de fazla artistik gelme ihtimali yüksek bir iş. Arada kalan gerçek metalperverler içinse Replicant yakından takip edilesi bir isim kesinlikle. İlk parçanın ortasına gelmeden benlik değilmiş, diye kapatmadan evvel tüm albüme bir şans vermenizi önereceğim naçizane. Beğenmezseniz de canınız sağ olsun tabii, babamın oğlu mu lan Replicant. Hayret bir şey.