Kritik

Hate – Rugia

Merhaba.

Geçit kapısı işlevi gören gruplara saygı duyuyorum. Bazı gruplar, metalin daha ekstrem ve derin taraflarına geçiş konusunda bilinçli veya bilinçsiz biçimde, yol gösterici albümler üretiyorlar ve eğer istikrar sağlayıp uzun süreler çizgilerini bozmazlarsa yaptıkları müzikten bağımsız olarak saygı duyulan, hürmet edilen isimler olarak anılıyorlar. 90’ların başında kurulmuş ve temel prensiplerini, bakış açılarını koruyarak, bugün konuşacağımız Rugia ile birlikte 12 albüme imza atmış Polonyalı blackened death metal dörtlüsü Hate de, benim bu kategoride sınıflandırdığım bir topluluk.

Hate müziğinde birkaç temel ruh hali, beslenilen birkaç bariz kaynak ve bestecilik bakımından da birkaç formül bulunuyor. Çözümlemesi, özümsemesi kolay bir müzik yani. Bu, tecrübeli ve her seferinde daha da fazlasını arayan metal manyakları için Hate’i belli bir sınırın altında tutuyor elbette ama işin aslı bu doyumsuz, aç ve talepkar metal dinleyicisi, tüm metal dinleyenleri arasında azınlık sayılabilecek bir kitle. Üç aşağı beş yukarı benzer şeyleri dinlemekten hoşlanan, konfor alanının sınırlarına önem veren ve tıpkı Hate gibi metalinde birkaç fikri, prensibi yeterli bulan genel dinleyici için benimsemesi kolay, rahat ve güvenli bir grup.

Sitede çok fazla Hate kritiği yapmayışımın temel nedeni bu aslına bakarsanız, çünkü bir Hate kritiğinde bahsettiğim şeylerin büyük kısmı bütün diskografi için de geçerli. Hate iki-üç senede bir, 2000’ler BEHEMOTH‘u tadında, melodiyle kontrolsüz nefret arasında köprü kurmaya çalışan albümler çıkarıp ekstrem metali o kadar da ekstrem olsun istemeyen dinleyiciyi tatmin ederek kendine bir yol tutturmuş, telaşsız, tıngır mıngır ilerliyor o yolda. Haliyle yeni bir Hate albümü hakkında, o kadar da heyecan verici olmayan bazı detaylara işaret etmek dışında çok bir şey söylenemiyor.

O detaylara girip Rugia hakkında birkaç cümle kurmak gerekirse grubun akıllıca davranıp şarkı ve albüm sürelerini kısmaya başladığı bu son döneminin en kısa eseri olduğunu söyleyerek başlayabiliriz. Zaman zaman black metal dozunun arttığı, bazen de kendi köklerine dönüp death metal vanasını sonuna kadar açtığı albümlere rastlamak mümkün Hate diskografisinde ve Rugia‘da da grubun beyni Adam’ın bir kez daha death metal bağlarını kuvvetlendirmeye çalıştığını görüyoruz. Sadece 36 dakika süren Rugia, atmosferi saldırganlık ve dinamizm üzerinden kuran, black metalin alışageldik dur-kalklarındansa (tempo anlamında, break-down demiyorum yani) death metalin vitesi beşe, kafayı bize takmış coşkusunu benimsiyor. Velesian Guard gibi parçalarda orta tempolu gecişler ve atmosferik anlar yok değil tabii ve blackened sıfatını hak eden bir death metal bu hala ama Rugia‘nın bel kemiğini saldırgan ve vahşi death metal besteleri oluşturuyor.

Gruba yeni katılan 1998 doğumlu davulcu Nar-Sil’in yüksek tuşeli, Inferno öykünmeli davullarının epik black metal melodileriyle birleştiği anlar, Rugia‘nın zirvesi. Resurgence, Sun of Extinction gibi parçalarda Adam’ın tecrübesi, Hate’in genlerindeki kalitesi kendini belli ediyor. Hiçbir şarkı bir hit değil belki ama 36 dakikanın içerisinde de blackened death metal çatısı altında yapılan müziği seven bir dinleyiciyi üzecek tek bir an bile yok. Auric Gates of Veles kritiğinde “e hani kardeşim bunun death metali?” serzenişleriyle eleştirdiğim Hate, bu defa türün hakkını veriyor sonuna kadar. Melodi veya ritim tarafında öne çıkan bir şarkı veya kısım olmaması, sona erdikten sonra hatırda pek bir şey bırakmadığı için albümün puanını düşürüyor ama Hate de kariyerinin hiçbir döneminde şimdi aklınızı alacağız hadi bakalım, gibi bir gazda, iddiada değildi zaten. Dinlerken tatmin edici, sonrasındaysa çabuk unutulan bir müzik yapıyorlar işte; alan memnun, satan memnun gibi de bir durumları var.

Adam dışında tüm elemanları yeni, genç tiplerden oluşan, kariyerinin 30. yılını yaşayan, türün dar sınırları içerisinde olabildiğince farklı işler yapmaya çalışsa da işin özü ununu uzun zaman önce eleyip eleğini asmış bir grup için Hate’in hala belirli bir ortalamayı tutturabildiğini görmek güzel. Ufak tefek farklılıklar haricinde konuşacak pek bir şey yok; türle ilişkinize, metal dinleme alışkanlığınızın nicelik özelliklerine göre bir konumlandırma yaptırıyor Rugia insana ve ben her gün zevk için mi yiyeceğiz, bugün de doymak için yiyelim canım ne olacak, diyerek kalkıyorum bu sofradan. Yarın öbür gün tekrar tekrar ısıtacağımı sanmıyorum ama, dışarıdan söylerim muhtemelen.

71/100


Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 0 / 5. 0

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.