Flotsam and Jetsam – Blood in the Water
Merhaba.
Rezalet kapağına rağmen içerdiği yüksek kaliteli thrash besteleri sayesinde akılda kalan, hatta Demolition Man ve Control gibi hit şarkılarla birlikte bunun da ötesine geçip grubu genç dinleyicilerin gözünde hala geçerli kılan 2019 çıkışlı The End of Chaos albümü sonrasında Flotsam and Jetsam’ın ne yapacağını merak ediyordum açıkçası. Salgın yüzünden turlama ve bu güçlü albümü pazarlama imkanı bulamamaları büyük talihsizlikti ama neyse ki 40. yılına merdiven dayamış emektar grubun (yenilenmiş) enerjisi kolay kolay tükenecek gibi görünmüyor; çok da bekletmeden 14. stüdyo albümleri Blood in the Water‘ı ortamlara salıp gündeme gelmeyi başardılar.
Merak etmeme rağmen çeşitli nedenlerle üzerine yeni eğilebildiğim Blood in the Water, 4 Haziran’da buluştu dinleyiciyle. Yalnızca Spotify istatistikleri üzerinden konuşursak o günden bu zamana albümden üç parça yüz binin üzerinde dinlenmiş ki başka bir tane de yakında dalya diyecek gibi görünüyor. Kısacası bilinen, sevilen bir albüm Blood in the Water. İncelemeler yazıldı, methiyeler düzüldü çoktan ama benim de söyleyecek bir çift lafım olacak elbette.
Zamanında Kerrang’ın Doomsday for the Deciever‘a 5 üzerinden 6 verdiği, dünyayı kasıp kavuracak bir sonraki metal grubu olarak tanıttığı Flotsam and Jetsam değil tabii artık karşımızdaki. Bununla birlikte grubun hala potansiyelini, patlayıcılığını koruduğunu söylemek gerek. Hatta grupla aynı adı taşıyan ve hem bir deklarasyon hem de 2. baharın müjdecisi olan 2016 çıkışlı Flotsam and Jetsam da dahil olmak üzere son beş-altı yıllık süreçteki en güçlü albümleri bile olabilir Blood in the Water.
Malumun ilanıyla başlamak gerekirse benim yaşımdan daha uzun süredir mikrofona çığlıklar atan Eric Andrew Knutson, nam-ı diğer Eric A.K., soyadının kısaltmasının aklımıza getirdiği küfrün hakkını veren üstün performansıyla göz dolduruyor bir kez daha. Sesini koruması bile işken her şarkıda aynı performansı tekrar edip enerjiyi yüksek tutuyor sürekli. Özellikle nakaratlarda, birçok kaynakta da belirtildiği üzere grubun power/thrash kırması müziğinin power metal tarafını öne çıkaran vokalleri, armonik gitarlar ile birleşerek albümün bel kemiğini oluşturuyor. Re-aggression ve Undone gibi klasik Flotsam and Jetsam bestlerindeki ahenk ve liderliği şapka çıkartacak cinsten.
Albümün tek yıldızı Eric değil. Kısa bir açılış sonrası duvarları patlatarak ortama dalan Blood in the Water‘ın ilk saniyelerinden de anlaşılacağı gibi davul-bas ikilisi, gruba normalde olduğundan daha da saldırgan bir izlenim veriyor. Gruba The End of Chaos zamanı katılan davulcu (yeni katıldığına bakmayın, o da 50 yaşın üzerinde bir amcamız) Ken Mary, standart thrash davulculuğunu dinamik ataklar ve bolca tom kullanımıyla tekdüzelikten kurtardığı gibi ses mühendisliği, davul teknisyenliği ve miks & mastering konularındaki tecrübesiyle prodüksiyon tarafında da gruba vites yükseltiyor. Burn the Sky‘ın açılışına bir baksanıza mesela; modifiye GTA arabasında çalsan sistemi patlatacak resmen, öyle bir bas-davul çılgınlığı yaşanıyor. Geçen sene gruba katılan taze kan Bill Bodily de belli ki gözünü kapatıp vazifesini yapan bir arkadaş; performansında öne çıkan hiçbir şey yok ama genel anlamda müziğe, prodüksiyona iyi oturan bas gitarı bazı köprülerde (Burn the Sky) ve The Wicked Hour‘un girişinde varlığını hissettiriyor fazlasıyla.
Macera aramadan, doğru bildiği yoldan yürüyen bir albüm olarak türü ve Flotsam and Jetsam’ı sevenler için bir nimet Blood in the Water, orası kesin ama bu kadar direkt bir güzergah seçmiş, yürüyüş temposunu hiç bozmamaya çalışan bir albüm olarak 12 parçayla 54 dakikaya yaklaşan süresi, birkaç dinlemeden sonra insanı fazlasıyla yorabiliyor. Ken Mary’nin nefes aldırmayan heyecanlı davulları da (Brace for Impact‘in 2:30 ila 3:00 arasını dinleyin, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız) bu konuda çok yardımcı değil ne yazık ki. Bestecilik anlamında birbirini tekrar eden bir-iki parçaya da denk gelince ister istemez albümün şöyle 40-45 dakika aralığında çok daha vurucu ve keskin olabileceği fikri beliriyor zihnimde. 54 dakika thrash mi olur zaten, diyerek bir Metalperver klişesini de tekrarlayayım madem yeri geldi. Eğer anlatacak ekstra bir şeyin yoksa ve bestelerini çeşitlendiremiyorsan kendini tekrarlayıp duracağına yarım saatte, hadi bilemedin 40 dakikada vur geç işte yahu.
Zaman zaman NWOBHM havaları estiren çift gitarı, Eric Knutson’un kusursuz (hakikaten buna şöyleyecek bir şey bulmak imkansız) vokal performansı ve bitmeyen enerjisiyle Blood in the Water, Flotsam and Jetsam’ın son yıllardaki yükselişini daha da ivmelendirebilir gibi. Eksikleri, fazlaları var tabii ama kusursuz thrash metal albümü diye bir şey artık imkansız gibi değil mi zaten? Bir türlü kadroyu koruyamasa da Eric Knutson Flotsam and Jetsam’ı yaşatıyor bir şekilde işte… Daha doğrusu eskiden böyle düşünüyorduk; yaşatıyor bir şekilde gibi orta şekerli, hafif buruk yorumlar yerini iyiden iyiye “yaşıyorsunuz ha bu hayatı!” gibi gaz noktalara gelmeye başladı. Flotsam and Jetsam akıyor arkadaşlar, vana kapanmadan doldurun kovanızı.
85/100
Metalperver’e destek olmak için hemen aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreon’a bir göz atabilirsiniz: