Mass Extinction – Never-Ending Holocaust
Merhaba.
Okurlarımızdan Özcan Berber (Börbır), veganlık kavramı ve sistem eleştirisi ile harmanlanmış, 2020 çıkışlı ilk ve -şimdilik- tek Mass Extinction albümü üzerine insanı düşündüren bir yazı kaleme almış. Buyursunlar:
Toplumların içinde bulunduğu “sistem” her sistemde olduğu gibi birçok sorunu barındırıyor ve dolayısıyla birçok farklı çözüm önerisi ortaya atılıyor. Bu çözüm önerileri genellikle tek bir sorun üstünde yoğunlaştığından diğer sorunlar önemsiz görülüyor ya da “önce bunu bir çözelim ona sonra bakarız,” gibi saçma sapan bir akılla sonsuzluğa öteleniyor. İkinci ifadeyi kullanan kişilerin evi yansa “önce LGBTI+ haklarına bakalım, işçi sömürüsünü engelleyelim!” mi diyecekler, bunu çok merak ediyorum.
Bu ötelenen sorunlardan biri de hayvan hakları. “daha insan hakları yok yæe,” diyerek uzaya yollanan; sokaktaki kediye, köpeğe indirgenen bu konu, mevzubahis zorla hamile bırakılan, çeşitli gazlarla öldürülen, kafası kesilen, kısacık ömründe kutuya hapsedilen hayvanlar olunca pek konuşulmuyor (toplama kamplarından bahsetmiyorum). Tabii bol merhametli varlığın yoğun istekleri büyük bir kesimi bunların meşru olduğuna ikna etmiş, geri kalanlar da “tadı güzel,”, “evrimsel süreç…”, “veganların beyni yok çünkü et yemiyorlar,” gibi kusursuz bahanelerle kendini yaptıklarının meşru olduğuna inandırmış görünüyor. Tom ve Mike Maher, bu parlak zihinleri ve endüstriyel cinayetleri gördükçe delirmiş olacak ki Mass Extinction adı altında birleşip bize işitsel bir dayak hazırlamışlar.
Never-Ending Holocaust‘da müzikal olarak yeni hiçbir şey bulunmuyor ve zaten amacı da bu değil. Albüm, hayvan hakları konusunda işitsel aktivizm amacıyla hazırlanmış ve müzikal olarak da bu konuda ne kadar ciddi olduğunu bize gösteriyor. Gitarlarda ceset kokan HM-2 tonu kullanılmış ve bu ton standart grindcore riffleriyle birleşince ortaya inanılmaz bir kaos çıkarıyor. Bunun üstüne blast-beat ve skank-beat dışında çok az şey çalan ve bunu yüksek tempolarda zillere abanarak yapan davul ve hem kalın death metal vokalleri hem de çığlık atan grindcore vokalleriyle çift vokaller eklenince, albüm tam anlamıyla işitsel saldırıya dönüşüyor. Bunların aklınızda daha iyi canlanması için ortada INSECT WARFARE tarzı bir dayak olduğunu söyleyebilirim.
Grup dertlerinin tam anlaşılmasını istemiş olacak ki birçok bilim adamı ve aktivistin konuşmalarından ses kayıtlarını eklemiş. Bunlar şarkıları dinlerken birazcık nefeslenmemizi ve insanlık olarak ne kadar aşağılık olduğumuzu düşünmemizi sağlıyor. Ara ara giren crust denebilecek kısımlarda ise müzik daha dans edilebilir insani tempolara iniyor. Şarkı süreleri 1 ve 2 dakika arasında değişiyor ve 21 dakikalık sürenin yaklaşık 17 dakikası yüksek tempolarda seyrediyor. Son şarkı ise 4 dakika süren, düşük denebilecek bir tempoda giden ve kapanışa layık bir parça.
Albümdeki en büyük sorun hem kirli gitar tonundan hem de prodüksiyondan dolayı bazı kısımlarda ne olduğunu pek anlayamayışım. Diğer bir sorun ise rifflerin çoğunlukla aynı kalıp üstünden gitmesi ki bu da tekrara düşme hissine kapılmama neden oluyor. Bir grindcore albümünden bunu beklemek saçma dursa da eğer dinlerseniz ne dediğimi biraz daha iyi anlarsınız diye düşünüyorum.
Sona doğru gelirsek, özellikle eve kapandığımız\kapatıldığımız bu dönemde krizi fırsata çeviren yönetimler genel anlamda haklar üstünden keyfi kısıtlamalara çok daha rahat giderken bir şeyleri protesto etmek neredeyse imkansız bir hale geldi. Bunların üstüne insanın kendini diğer türlerin üstünde görmesi de hayvanlara karşı uygulanan inanılmaz şiddeti önemsememesine yol açarken buna karşı çıkmak diğer eylemlere göre pek ciddiye alınmıyor. Son zamanlarda düşündüğüm başka bir şey ise protesto ve eylemlerin çok kalıplaşması, yeni ve etkileyici bir eylem olmaması, bir şeyleri değiştirmeye yönelik bir etkisi olmaması. Bunların hepsini birleştirecek olursak hem işitsel aktivizm olarak hem de grindcore türünde bir albüm olarak gayet başarılı ve alternatif bir protesto şekli olarak da gayet hoş. Bir şeyleri değiştirme konusunda ne kadar etkili tartışılır ama şimdiye kadar gördüğüm en şiddetli veganizm savunusu buydu.
Bir şeyleri değiştirmek için ne yapmalıyız buranın konusu değil belki; ancak Mass Extinction’ın bu konuda bazı fikirleri var ve hiç şakaları yok.
85/100
Yazılarınızı korhan@metalperver.com adresine ulaştırabilir, Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreon’da abone olabilirsiniz:
Yazıya eklemeyi unuttuğum bir şey var. Albümün satışından elde edilen tüm gelirler Skylands Animal Sanctuary & Rescue isimli bir hayvan kurtarma derneğine bağışlanıyor. Bu da böyle bir bilgi.
Eline sağlık Börbır. Et yediğim için duyduğum suçluluk duygusundan albümü dinlemeye çekiniyorum. Kendi adıma çözmem gereken bir problem.
Bu harika bir kesif oldu benim icin. Grindcore, Crust Punk ve Death Metali en leziz sekilde harmanlamislar.