Klasik Bir Cumartesi: Darkthrone – Under a Funeral Moon
Merhaba.
Ben lisedeyken öyle milyon tane black metal alt türü yoktu. Hatta statükoyu bozup insanların kafasını karıştıran yeni grupların farklı sınıflandırmalarıyla dalga geçilirdi. Öyle ki hiçbir zaman çok kıymet veremediğim, şimdilerde zaten iyice ölüm çukuru gibi bir yere dönmüş Ekşi Sözlük’te, affedersiniz ama “atmosferik yarrak metal” başlıkları açılır, uzun etiketlerle eğlenilirdi. O dönemde ya melodik, ya atmosferik ya da saf şeklinde değerlendiriliyordu black metal. Senfonik black metal bile yeni yeni yerleşiyordu dillere. Kimilerinin true (pardon, trve), kimilerinin raw (çiğ), kimilerinin de pure (saf) black metal olarak değerlendirdiği kök tür ise genellikle 90’ların ilk yarısında yapılmış, müzikten ziyade ruhla, tutkuyla ilişkilendirilen ve bile isteye kötü duyulması, çirkin görünmesi, mümkün olan her şekilde çarpıklaşması için çaba gösterilen işlere atıfta bulunurdu. Bu işlerin en önemlilerinden biriyse Norveçli Darkthrone’un kariyerindeki 2. black metal albümü, 1993 çıkışlı Under a Funeral Moon‘du.
Eğer bu müzikle ilgili karışık duygular besliyorsanız Under a Funeral Moon‘u dinleyin; eğer bu çirkinlik abidesinin donmuş pisliğinin arasından bir anlam çıkarabiliyorsanız bir black metal dinleyicisi olma yolunda yarı yolu geçmişsiniz demektir. Bu kadar önemli olmasının ve bir eşik görevi görmesinin nedeni ise basit: Black metal severlerin bu müziği yüceltirken, karşısında duranların ise “bu müzik değil!” argümanını savunurken kullandıkları her şey, Darkthrone’un 3. stüdyo albümünde hayat bulmuş durumda. Yani internet deryasında bir yerde pure black metal etiketi gördüğünüzde, sağda solda gerçek black metalden bahsedildiğinde orada çoğunlukla Under a Funeral Moon‘dan ve/veya onun temsil ettiği black metal değerlerinden bahsediliyordur. Saf ve gerçek black metal -elbette diğer birkaç özel albümle birlikte-, Under a Funeral Moon‘dur.
Sunum, melodi, estetik ve kararlılık (albümün B yüzüne geçene kadar metronom bile değişmiyor haha) açısından Transilvanian Hunger‘ı, CELTIC FROST gibilerinin açtıyı yarayı ışık almayan yerlere kadar derinleştirme konusunda A Blaze in the Northern Sky‘ı öne çıkarabiliriz. Ne var ki ilhamını bütünüyle ilk dalgadan, yani BATHORY, HELLHAMMER, CELTIC FROST, VENOM, BULLDOZER, SARCOFAGO gibi isimlerden alan bu müziği onların etkisinden biraz daha kurtarıp (The Dance of Eternal Shadows veya Summer of the Diabolical Holocaust‘ta hala duyuluyor tabii Venom’un, Bathory’nin etkileri) black metalin kural kitabını şekillendiren albümler listesinde bu ikiliden önce Under a Funeral Moon‘u görmeniz daha olası. Daha da önemlisi Fenriz, Nocturno Culto ve Zephyrous üçlüsünün Darkthrone kimliğini death metalden bütünüyle sıyırıp Darkthrone’u her anıyla, her notasıyla tamamen black metal üreten bir gruba dönüştürdüğü albüm, Under a Funeral Moon.
Prodüksiyonsuz, çiğ black metalin belki de en temiz örneklerinden biri aynı zamanda. Tüm enstrümanlar hacimsiz, tiz ve kulak tırmalayıcı ama her birini ayrı ayrı seçebilmek, takip edebilmek mümkün aynı zamanda. Dönem için neredeyse günah kabul edilen, sıcak tonların ocak dışı kaldığı bu müzikte tam dozunda kullanılan bas gitar ise albümün gizli gücü adeta. Meşhur Under a Funeral Moon parçasının 37. saniyesi civarında başlayan ritmik bölümdeki bas gitar, her şeyi çok daha ezici kılıyor örneğin. Aman avuç içi tellere değmesin, aman cızırtıyı engellemeyelim diye neredeyse gitar kasasına değmeden çalınan, bugün her biri bir klasik olmuş Darkthrone riflerinin donuk atmosferine girmiyorum bile.
Minimalist performansı hiçbir zaman hak ettiği değeri görmeyen Fenriz’in basit ama etkili, inatçı davulculuğu da –Transilvanian Hunger ve sonrasında olacağı gibi- burada da Darkthrone çarklarının hiç takılmadan işlemesini sağlıyor. Bir röportajında belirttiği üzere A Blaze in the Northern Sky sonrasında Peaceville‘in onlara zaman tanıması ve grubun yeni bir albüm yapmak için koca bir yıla sahip olması, Fenriz’i de rahatlatmış belli ki. A Blaze…’deki gibi aralara başka gruplardan death metal fikirleri sıkıştırmak zorunda kalmamışlar böylece ve Fenriz de sadece black metal davuluna odaklanabilmiş. Crossing the Triangle Flames‘deki ritimlerinin bugün WATAIN gibilerine (Satan’s Hunger) nasıl ilham verdiğini unutmayın Fenriz davulculuğunu kötülerken; sadece bunu söylemek istedim.
Dozundaki şeylerden söz etmişken Nocturno Culto’nun vokalindeki efekt seviyesini de konuşmak gerek herhalde. Neredeyse sonuna kadar köklenmiş durumda ve reverb / delay açısından bir standart arıyorsanız doğru yerdesiniz. Nocturno Culto’nun zaten bu müzik için biçilmiş kaftan vokalini daha da mide bulandırıcı ve korkutucu bir hale getiren bu enfes dokunuşla uçurumun kenarından ölü, donmuş bir ormana doğru haykırıyor sanki Nocturno Culto. Çoğunlukla atonal çığlıklar atarak cehennemi bir zebaniyi taklit etmeye çalışan veya acı dolu, isyankar performanslar sergilemeye çalışan vokalistlerin arasında black metal vokallerini liderlikle, yönetmekle bağdaştırmayı akıl eden ilk vokalistlerden biri Nocturno Culto ve Under a Funeral Moon‘da tümüyle hükmediyor müziğe. Alabildiğine karanlık sözlerin her biri öyle vurgulu ki o sözlerde hedef aldığı böceklerin kabukları çatırdıyor adeta. Düzenli okuyucu biliyor bu dikte eden, yöneten vokallere hayranlığımı; bu sevginin köklerinin işte buralara dayandığı açığa çıkmış oldu böylece.
“Ne kadar black metalsin?” gibi bir testin benchmark sürecinde karşınıza alacağınız standart Under a Funeral Moon yani kabaca. Sansasyondan (De Mysteriis Dom Sathanas gibi), melankoliden (pek çok BURZUM albümü gibi) veya senfoni albenisinden (In the Nightshade Eclipse gibi) uzak, bütünüyle black metal ruhuna odaklı bir albüm olduğundan kaymak tabaka tarafından gözardı edilir. Kabul, bu saydığım isimlere nazaran kesinlikle dinlemesi, sevmesi çok daha zordur ve Darkthrone’un yazı boyu bahsi geçen diğer albümlerine nazaran da çok daha rahatsız edici, yorucu ve yıpratıcıdır. Black metal tek bir albüme sığdırılamayacak kadar çabuk yayılıp farklı bakış açıları ve yöntemlerle kısa sürede her biri ötekisi kadar değerli yeni formlar edinmiştir ama günün sonunda en geriye gidip black metal nedir diye baktığınızda bu sorunun birkaç cevabından biri de bu şaheserdir: Under a Funeral Moon black metal, black metal de Under a Funeral Moon‘dur.
100/100
Patreon’da hedef: 25/35
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp bir göz atabilirsiniz:
Dinledigim ve sahip oldugum ilk black metal albumu. Black metale alisik olmayan bunyem o zaman korkuyla karisik bir tutkuyla sevmisti bu albumu. Bir taraftan album icindeki sozleri okuyup sarkilari dinlerken bir taraftan Begotten estetiginde bir korku filminin soundtrack’i olabilecegini dusunuyordum. Bunun temel sebebi ve bu albume kendi atmosferini kazandiran sey tabi ki o lo-fi produksiyonu. Iyi bir produksiyon ile bu album su anki “kvlt” seviyesini yakalayamazdi herhalde diye dusunuyorum.
benim için bir dönem bir kıstas olan albümlerden biri. under a funeral moon dinleyebiliyorum dediğim zaman sertlik çıtasını yukarıya taşımış oluyordum 😀