Ulcerate – Vermis
Merhaba.
Bildiğiniz üzere Metalperver, okurları tarafından, PATREON üzerinden desteklenen bir site. Ben de zaman zaman destekçilerime bir hoşluk olması adına onların özellikle okumak istedikleri albüm kritikleri paylaşıyorum. Bu sefer de Patreon’da ilk hedefe ulaşmamızın şerefine Duodenum’un Vermis isteğini gündeme almak istedim. Hazırsanız kendimizi Ulcerate‘in mengene kollarına bırakıyoruz bakalım bir kez daha.
Bazen kendimi Ulcerate’in kölesi gibi hissediyorum. Grubun bugüne kadar yaptığı her şey, şahsıma faydadan çok zarar getirdiyse de bir şekilde bağlıyım hala Yeni Zelandalı üçlüye. Bu sağlıksız ilişki, finansal köle kavramını bilenler için çok şaşırtıcı değildir belki ama bu kavramı da tam çözemeyen biri olarak ben, Ulcerate ile aramdaki tek taraflı ve bu kadar mesafeli, bu kadar yıpratıcı ve bu kadar aşağılayıcı bir ilişkiyi nasıl kurduğumu, nasıl on yıllardır devam ettirebildiğimi açıklayamıyorum kendime. İnsanüstü bir varlık gibi geliyor bana Ulcerate ve onu oluşturan etmenler insana ait değilmiş gibi hissettiriyor, bu da büyülü bir şekilde gruba çekilmeme neden oluyor herhalde.
Getirebildiğim tek açıklama bu, çünkü Ulcerate’dekiler sanki diğer bütün müzisyenlerin yaptığı gibi hamal gibi oradan oraya zil taşıyan, iki saat davul tonlayan, tel takımını değiştirirken parmağını kanatınca “hasiktir!” nidasıyla irkilen, ne bileyim, tek kişi olduğu halde iki-üç kişilik yemek sipariş ederken biraz utanan ve teslim alırken evde birileri daha varmış gibi kuryeye numara çeken, ara sıra eski sevgilisinin Instagram’ını kurcalarken yanlışlıkla fotoğrafını beğenen, bazen PornHub açıp favori porno yıldızının yeni videosu düşmüş mü diye kontrol eden insanlar değillermiş gibi, kulaklarımdan içeri dolup zihnimi bulandıran bu sesler bütünü sıradan üretim araçlarıyla sıradan insanlar tarafından üretilmiş bir şey değilmiş gibi hissediyorum.
Kendinden önceki The Destroyers of All‘a kıyasla içine girmesi çok daha zor, müziğiyle olduğu kadar bu defa prodüksiyonuyla da insanı hırpalayan 2013 çıkışlı Vermis, gitar-bas arasındaki bariz ton/kayıt farkıyla öne çıkıyor diskografide. Yıpratıcı müziğini sıcak tonlarla birleştirerek realize etmeyi tercih ediyor Ulcerate uzun zamandır ve bence bunu Vermis‘le birlikte oturttular diyebiliriz. The Destroyers of All‘a göre sterilliğinden bütünüyle arındırılmış, özellikle bas tarafında içten gelen yoğun bir gümbürtü koparan prodüksiyon, albümün yıkıcılığını katlayıp Vermis‘i en zor Ulcerate albümlerinden biri haline getiriyor. Kakofoninin içerisinde melodi kırıntıları serpmekten, alçak zorlarda olsa da ritim zehri zerk etmekten hiçbir zaman vazgeçmedikleri için de en karanlık anında bile cazibesini korumayı başarıyor Ulcerate.
Teknik death metal gruplarının %99’undan sıyrılmalarını sağlayan bu tercihlerin yanı sıra, esktrem metalde müziğin doğasındaki gerginliği kontrol etme konusunda dünyanın bir numarası Ulcerate ve Vermis‘te de bunu defalarca kanıtlıyor. Jamie-Saint Merat’ın kesinlik ve gevşeklik açısından DEMILICH dışında başka bir örneğini düşünmekte zorlandığım bir etkisi var. Hız ve akışkanlık bakımından neler yapabildiğini ekstrem metale ilgi duyan herkes biliyor zaten, fakat boşluk tercihleri (negatif boşluk/beyaz alandan söz ediyorum) o kadar doğru ki Vermis‘i teknik bir şovdan, enstrüman egzersizinden çıkarıp şarkıların ruhunu hissedebildiğiniz bir albüme dönüştürüyor. Grubun ilk günlerindeki The Coming of Genocide gibi işleri dinlediyseniz Merat’ın bir noktadan sonra anlamsızlaşmaya başlayan saldırganlığının müziğin ruhundan ne kadar çok şey götürdüğünü biliyorsunuzdur. Vermis‘te ise kendi tekniğinin dengesini bütünüyle oturtmuş durumda; The Weight of Emptiness veya Confronting Entropy, sadece birkaç vuruş ekleyip çıkararak şu an olduklarından çok daha etkisiz şeylere dönüşebilirler gibi hissediyorum ve Merat’ın neredeyse hikaye anlatıcısı, dış ses rolü üstlenmiş davulları, kusursuzluğuna Vermis‘te ulaşıyor bana sorarsanız.
Internet ile birlikte üstün enstrüman hakimyietinin etkisi her geçen gün azalıp sıfırlandı artık ve hepimiz biliyoruz ki bir şeyi ne kadar iyi yaparsak yapalım, onu bizden daha iyi yapan 6 yaşında bir Asyalı var oralarda bir yerlerde. Haliyle bu saatten sonra bir grubu çok hızlı veya çok teknik olduğu için övmek anlamsızlaşıyor. Zaten Ulcerate’i benzersiz bir grup yapan, birçoklarına göre ekstrem metalin zirvesine taşıyan şey de sahip olduğu kusursuz tekniği, ciddi anlamda rahatsız edici ve entropi katalizörü bir atmosferde sunabilmesi. Yani iş yalnızca davulda veya uyumsuz gitarlarda bitmiyor. Vermis ise bu açıdan bence grubun zirvesi ve hala buradaki kadar tamamı yekpare bir parça gibi hissettiren, bu nedenle de bazen ortalarında bir yerlerde artık nefes aldırmamaya başlayarak insanı boğan, baştan sona acımasızlık tavında dövülmüş bir albüm yapamadılar. Ne var ki birinin hazinesi, bir başkasının çöpü veVermis, tam da bu özelliği sayesinde içine girmesi en zor Ulcerate albümü. Defalarca dinleseniz de aklınızda Merat’ın kuduz bir atağın hemen sonuna yapıştırdığı o tek, gururlu trampet vuruşunun patlayıcı sesi dışında hiçbir şey kalmayabilir ve eğer teknik death metale, IMMOLATION, GORGUTS, DEATHSPELL OMEGA, PORTAL ve diğerlerinin rahatsız müziğine alışkın olmayanlar için Vermiş tam bir işkence.
O yıl çıkan muhteşem Colored Sands ile aynı sınıfta vermis belki Vermis ve Ulcerate de, atıyorum, Unique Leader Records‘tan çıkan, bundan ekstremini bul, tezgahı kapıyorum ablacım ben tarzı cümlelerle pazarlanan teknik death metal gruplarıyla aynı kategoride anılıyor ama bu üç Yeni Zelandalı adam, kendine has bir dokuma yöntemiyle bambaşka karanlıklar dokuyor aslında. Sözleriyle, atmosferiyle ve besteleriyle bir bütün olarak tüketilmesi gerekliliği yorucu bir tecrübeye dönüştürse de teknik death metali, atonal metali seven herkes tarafından deneyimlenmesi şart bir iş Vermis. Türe giriş albümü olmaktan çok uzak olduğunu anlamışsınızdır şimdiye ama biraz cesaretiniz varsa ve olacaksa da sonuna kadar olsun gibi gazlarınız varsa buradan da başlayabilirsiniz Ulcerate diskografisine. Bırakın solucan girsin kulağınızdan içeri, kıvrıla kıvrıla dolansın zihninizin karanlık koridorlarında.
95/100
Patreon’da hedef: 26/35
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp bir göz atabilirsiniz:
<3 <3 <3.
Albümle ilgili bir trivia gitarları Orange amfilerle kaydetmişler. Bayağı Mastodon'un kullandığı fuzzy rock tonlarıyla ünlü bir amfi. O amfiden bu kadar boğucu bir atmosfer yaratmak = inovasyon, zeka, adam gibi adamlık.
Ulcerate'in muhtemelen bir daha bu kadar agresifleşmeyeceğini düşününce üzülüyorum ama Vermis'i de hala her dinlediğimde yeni şeyler keşfediyorum. Dünya Vermis'ten daha öfkeli bir albümü daha kaldıramayacağından insanlık adına olumlu bir şey bu. The Destroyers of All ve Vermis'teki bütün dünyayı yok eden, parçalamak yıkmak anlamında değil varoluşuna son vermek anlamında yok eden hava bambaşkaydı.
Son olarak şöyle hislerle özdeşleştiriyorum Ulcerate albümlerini: TDOA: hiçlik, Vermis: Öfke, SOP: hüzün, SIDABS: acı/ızdırap.