Stortregn – Impermanence
Merhaba.
Kategorizasyon ve tür kavramı, özellikle yeni dinleyiciler çok kafa karıştırıcı olabiliyor. Zaman ilerledikçe yeni alt türler oluşuyor ve metal durmaksızın genişliyor. 2000’lerin başlarında insanlar dalga geçiyorlardı dört beş kelime ile açıklanan türlere ama günümüzde bu neredeyse standart haline geldi, gelecek. Bu bir yandan kullandığımız terim ve ifadelerin yetersiz kalmasından ötürü metalin geliştiğine dair bir işaret elbette ama bir yandan da insan bu işin sonu nereye varacak diye merak etmeden de duramıyor.
İsviçre çıkışlı Stortrengn de müziğini kategorize etmesi zor bir isim. DARK TRANQULLITY‘nin klavyeden ziyade gitara odaklandığı zamanlarını anımsatan bir İsveç melodik death metal anlayışını DISSECTION vari düzenlemeler ve davullar ile death/black metal sınırına çekip işin içine de bağımsızlığını ilan etmiş bir bas gitar, steril sayılabilecek bir prodüksiyon ve yüksek teknik kabiliyet ekliyorlar… Yani elimizde teknik melodik blackened death metal gibi bir şey var. Ha bir de tüm bunlar yetmiyormuş gibi klasik heavy metal unsurları, akustik pasajlar ve NWOBHM esintileriyle nostaljik bir hava da veriyorlar zaman zaman. Eben Stortregn, eben güzel kardeşim.
Tabii bu kadar farklı unsuru anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde bir arada kullanabilmek kolay değil; Stortregn, 2005’den günümüze (ilki 2011 gerçi) gelene kadar yaptığı dört albümle kemik kitlesini edinmeyi, potansiyelini hissettirmeyi başardı. İlk albümde İsveçli devlerin gölgeleri altında ezilseler de yavaş yavaş kendi yollarını buldular ve her albümde üzerine koyarak ilerlemeyi başardılar. Mart ayında yayımlanan yeni albümleri Impermanence ile de 2021’in ses getiren gruplarından biri olmayı garantilediler şimdiden ve hem dış basından gelen yorumlara bakarak hem de kulaklarıma güvenerek rahatlıkla söyleyebilirim ki kariyerlerinin -şimdilik- zirvesine ulaşmış görünüyorlar.
İlk günlerindeki o melodik death/black metal odağı 2018’deki Empiness Fill the Void ile iyiden iyiye yerini teknik death metalin melodik bir uyarlamasına bırakmıştı zaten ve Impermanence da benzer bir bakış açısının ürünü olarak grubun teknik/progresif death metal çatısı altında konumlanma sürecini devam ettiriyor. Stortregn’in melodi kalıplarında hala solgun güllerin buruk kokulu havası, Göteborg’a has o benzersiz hava hissedilse de 2021 model Stortregn eskisine kıyasla çok daha modern ve çokboyutlu bir grup.
Özellikle Moon, Sun, Stars ve Cosmic Eater gibi parçalarda grubun bu dinamik ve teknik besteciliği tavan yapmış durumda. GOROD vari tapping melodileri ve OBSCURA havasında, çok güçlü bir elektrik süpürgesinin başını çıkarmış gibi bir anda ortalığı üfürten blast-beat çılgınlıkları ve kaymalar yapıp duran perdesiz basla birlikte işler iyice çığrından çıkıyor. Zaten grubun bu albüm itibariyle The Artisan Era‘ya geçtiğini, bu plak şirketinin kadrosundaki tüm grupların teknik/progresif sıfatlarıyla açıklanan melodik death/black yaptığını düşününce taşlar biraz daha iyi oturuyor yerine.
Yine de hem vokalist Romain Negro’nun zaman zaman black metale kayan vokallerinin karakteristiği, hem grubun melodi kalıplarındaki o buruk havayla Stortregn aslında bundan on sene önce olduğu yerden o kadar da uzakta değil ve Multilayered Chaos gibi şarkılarda teknik dozajı bir kademe düşürüp albümün iç dengesini korumayı başarmışlar. Romain’in scream/brutal geçişleri atmosferi de değiştirebiliyor bir anda ve Grand Nexion Abyss gibi İspanyol gitarlarla açılan bir şarkı bile Samuel Jakubec’in durmak bilmeyen davul saldırılarıyla çok daha brutal bir şeye evrilebiliyor hızla. Bu parçadaki çift gitar da özellikle ilk dakikalarda o kadar Dark Tranquillity ki bu arada, tatlarından yenmiyor. Keşke Dark Tranquillity de böyle şeyler yapabilse yine…
Davul demişken, davulun o trigger (tüm sesleri eşitleyen bir zıkkım, olmaz olsun) mekanikliği ve genel anlamda prodüksiyon, Impermanence‘in zayıf kalan yönleri olarak öne çıkıyor. Her enstrümana alan sunan harika besteler yazılmış olmasına rağmen biraz sıkış-tepik bir prodüksiyon var ve kimi zaman katman katman akıp giden müziğin arasından belli bir enstrümana odaklanmak kolay olmuyor. Tabii çift gitarın akrobatik, yerinde durmayan oyunları ve harika soloları sayesinde çok da sağa sola bakmaya vakit kalmıyor aslında. Gitar çalıyor, gitar dinlemeyi seviyorsanız zaten kaçırmayın Impermanence‘i.
Benim için Stortregn Dissection, NAGLFAR, Dark Tranquillity gibi isimlere yakın olduğu zamanlarda daha değerliydi ama bu yarı teknik – yarı melodik gruba da kanım ısınıyor giderek. Empiness Fill the Void tam oturmamıştı kafamda ama Impermanence ile sanki grup da hangi yöne gitmek istediğine daha net şekilde karar vermiş gibi. Yok efendim hem teknik olsun hem de melodik olsun, vay efendim bas gitar sağdan ortalasın çift gitar Nankatsu SC forvetleri gibi topa havada beraber vursun diyorsanız ve tüm bunlar loş ışıklar altında, hafif karanlık bir ortamda yaşansın istiyorsanız Impermanence tam size göre gibi görünüyor; kaçırmayın.
Albümle alakalı her şey çok iyi ama bir şeyler tam olmamış ne olduğunu bilmiyorum ama albümü dinlerken sürekli bunu hissediyorum. İlk bir kaç dinleyişimde oldukça beğenmiştim ancak dinledikçe sıkıcı gelmeye başlıyor, kalitesini yitiriyor benim için.
Geri bildirim: 2021’in En İyi 20 Albümü – Metalperver