Fuath – II
Merhaba.
Türkiye’de metalcilerin çok sevdiği bir şaka türüne uygun adıyla (hala Opet şakası yapılıyor, inanılmaz) hayatlarımıza talihsiz bir noktadan giren Fuath, aslında uzun zamandır takip ettiğim, çok sevdiğim ve daha SAOR bile değil, ARSAIDH zamanındayken, 2013 yılında Türkiye’deki ilk kritiğini yazıp ülkeye tanıttığım Andy Marshall’ın yan projesi. Bilindiği üzere Saor, İskoçya’nın doğal ve kültürel mirasıyla harmanlanmış, folk tarafı fazlasıyla baskın bir müzik üretirken Andy, 90’lar atmosferik black metal sevgisini de dışa vurabileceği bir alan olarak Fuath projesini hayata geçirmişti 2015 yılında ve 2016’da yayımladığı başarılı ilk albümü I‘den sonra hatırı sayılır bir kitle, bu işin devamını bekliyordu kendisinden. Beş senelik bir aranın ardından nihayet II geldi ve 90’lar 2. dalga atmosferik black metaline sevdalı gönüllerin yüreklerindeki yangına su serpildi bir nebze.
II, üzerine konuşması kolay bir albüm aslında, çünkü Andy’nin Fuath adı altında yapmak istediği çok net ve haliy basit. Saor, Gaelic dilinde özgür anlamına geliyorken Fuath ise nefret anlamı taşıyor; Andy’nin müziğindeki, müziğin atmosferindeki kaymayı anlamak için bu bilgi bile yeterli. Folk kısmından arındırılmış, synth kullanımı iyice azalmış, kontrolsüz tınlayan black metal feryatlarının, tremolo gitarların hakimiyetinde bir müzik bu ve Andy her ne kadar kendisini bir metalhead olarak tanımlamasa da (bkz. Saor röportajı) 90’lar sevgisini fazlasıyla yansıtmış albüme. Keskin olmasına keskin, ancak güçlü bir melodi anlayışı ve tekrar kurgusuyla konuşması olduğu kadar dinlemesi de kolay bir albüm olmuş II.
Albümde böyle bir kolaylık hissi oluşmasını sağlayan temal faktör ise aslına bakarsanız gitarlar haricinde II hakkında konuşacak başka bir şey olmaması. Ne davulda Andy’e destek atan Carlos Vivas’ın performansı hakkında, ne şarkı yapıları, ne prodüksiyon ne de Andy’nin diğer enstrümanları hakkında olumlu veya olumsuz öne çıkan bir durum söz konusu. Bu da II‘yi biraz standart ve haliyle de sıkıcı hale getiriyor. Melodik gitarlar hakikaten akılda kalıcı, zaman zaman hayli soğuk ve karanlık lezzetlerle damakta hoş bir tat bırakıyor, evet, ama bu melodileri besleyen bir yardımcı, ikincil bir destek unsuru olmaması da albümün ömrünü kısaltıyor. Albümün bütününe hakim olan tekrara dayalı şarkı yapısı başta bayar gibi oluyor, sonra melodiler aklınızda yer etmeye başlayınca gözardı edilir hale geliyor, ardından melodiler eskimeye başlayınca yeniden bayar hale geliyor. Bu nedenle de çok lezzetli, fakat porsiyonu ve yancıları doğru ayarlanmamış bir yemek gibi hissettiriyor II.
Bu tek boyutluluğa razı olduğunuz sürece ve 90’lar atmoblack sevginiz doğrultusunda II‘ye ayırdığınız zaman uzayabilir veya kısalabilir. Açıkçası hiç dinlemediysem 10-12 defa dinledim ben şimdiden, çünkü başta da belirttiğim gibi hem dinlemesi çok zahmetsiz hem de ben zaten bu müziğe ne olursan ol, gel gibi yaklaşan bir dinleyiciyim. Ne var ki ortalama dinleyici her gün yeni şeyler dinleyen, yazan, bir noktada beyni dönen ve ancak sakin bir şeyler dinlemek istediği için uzun uzadıya zaman ayıran benim gibi yaklaşmayacaktır elbette ve bu noktada da bana öyle geliyor ki Fuath’ın albenisi çabuk geçecek bu defa. Şahsen beğenmeme rağmen gönül rahatlığıyla önerip okuyucuma övebileceğim bir albüm değil II ve 2016’daki o ilk heyecanı da arattı biraz. Türü seviyorsanız bir şans tanıyıp kendi kararınızı verin en iyisi; yeni başlayanlar için ise Fuath’ın ilk albümü de dahil olmak üzere çok daha iyi seçenekler var elinizin altında.
70/100
