Suffering Hour – The Cyclic Reckoning
Merhaba.
Psikodelik müzik pratikleri metale yansıtıldığında çoğunlukla etkileyici eserler ortaya çıkıyor. ORANSSI PAZUZU‘nun tüm metal piyasasını nasıl salladığı, BLUT AUS NORD veya death metal tarafında BLOOD INCANTATION ya da takipçilerinin ne kadar akılda kalıcı, gerçekçi atmosferler yaratabildikleri ortada. Bununla birlikte akla gelen ilk isimleri saydıktan sonra, bu fikri metale yediren ve çok da başarılı olmuş grup hatırlamakta güçlük çekmeye başlıyor insan. Gerçekten de sayıları çok fazla değil çünkü ve psikodeli demek metalin kıvamını bozma, tıpkı bir halüsinasyondaki gibi katı maddenin kütlesini bozup onu akışkan, ancak çoğu zaman da biçimsiz bir şeye dönüştürme riski demek. Bu riski alan ve metalin özünü bozmadan işin altından kalkabilen gruplar direkt parlarken diğerleri de aynı hızla olmamış çukurunda kirece boğuluyorlar.
Suffering Hour ise bu konudaki düşüncelerimi zorlayan bir isim. 2017’de yayımlanan ilk albümlerini çıktığı yıl kaçırdım aslında ama ertesi sene ve senelerde de grup adından söz ettirmeye devam ettiği, black/death türünün sevildiği ortamlarda isimleri geçtiği için bir şekilde dinletti kendini tabii. Kurguladıkları atmosfer başlı başına bir olay zaten ve içine girmesi çok rahat; bu sayede de şöyle dikkatini vererek dinleyen bir tür sevdalısının Suffering Hour müziğini sevmeme ihtimali düşük. Ne var ki black/death denilince insanın aklına gelen o keşmekeşten, kaostan çok uzak bir atmosferde, fazlasıyla melodik ve prodüksiyon bakımından da yumuşak başlı bir tavırda sunuyor grup müziğini; bu da psikodeli – metal tarafında grubun dengeyi tam kuramamış olabileceğine dair sinyaller iletiyor zihnime ve düşüncelerimi karıştırmaya başlıyor.
Bu düşünceler dolayısıyla The Cyclic Reckoning‘e biraz geç başladım. Zaman isteyeceğini, defalarca dinlemem gerekeceğini biliyordum ve bu tip bir yükün altına girmek için uygun zamanı kolladım desem yeridir. Şaşırtmadılar sağ olsunlar; albümün en kısası, açılış parçası Stronholds of Awakening‘in DsO imzalı ilk rifleri akmaya başladıktan kısa bir süre sonra başladı beynim başım dönmeye. Yalnız çoğu psikodelik etkili işte renkler de girer birbirine ya hani, işte bu noktada Suffering Hour çok net; simsiyah bir albüm The Cyclic Reckoning; şüpheniz olmasın.
Amerikalı üçlü, Cerberus gibi her kafasından ayrı bir dehşet saçıyor. Bas-vokal tarafında DgS’nin tüm duygu-durumu yönettiğini ve yönlendirdiğini söyleyebiliriz. Gitar dikine ilerlese de DgS, o gitarları farklı duygular yansıtabilecek yerlere çekmeyi başarıyor vokaliyle. Diğer iki eleman da vokale destek atıyor zaman zaman ama baş aktörümüz DgS bu departmanda. Bas gitarıyla da The Abrasive Black Dust Part II‘de (albümün zirvesi aynı zamanda) göreceğiniz üzere bazen kendi vokali dahil herkesi kenara ittirip liderliği alabiliyor.
Gitar ise tek gitar olmanın dezavantajını avantaja dönüştürecek kadar seri bir tarama tekniğiyle albüm süresi boyunca gitarı üreten fabrikanın müdürünün annesine aşk mektupları yazıyor. Dediğim gibi yatay değil, dikine ilerliyor DgS ve hiçbir şarkıda yeni bir alana geçmeden, aynı noktayı inatla kaşımaya devam ediyor. Hiçbir noktada iş kontrolü kaosa kaptıracak çılgın bir kazımasyon şovuna dönmese de YhA rumuzlu gitaristin dissonant dünyayla haşır neşir olduğu anlaşılıyor hemen. Sanki bir şeyler arıyor gibi hissettiriyor ve o kazdıkça bazen taş-toprak, bazen de değerli taşlar çıkıyor. Özellikle epik kapanış parçası The Foundation of Servitude‘da melodi bakımından müthiş işler çıkarıyor YhA… Bu arada bu nasıl rumuz be kardeşim ergen mesajlaşması gibi… Yhaa demek sen de mizantropi ha, şapşik seni.
Davul ise bestelerin black / death metal seviyesini belirleyen en büyük unsur. Zaman zaman alışageldik orta tempolo black metal blast-beat ritimleriyle, ride ziline odaklanan atmosferik kısımlarla ışıkları karartırken bazen de hyper-blast veya standart çiftkrosoğlu 2/4’ler ile death metal pedalına dayıyor ayağını. Çok özellikli veya süslü gibi görünmüyor belki ama kontrol bakımından güçlü bir davulcu gibi IsN, bunu belirtmek lazım. Hem grubun aşama aşama hangi türlere girip çıktığını hem de bu esnada IsN’in neler yapabileceğini görmek için 4. şarkı Obscuration‘a göz atabilirsiniz mesela; The Cyclic Reckoning‘in özeti gibi ve psikodeli tarafı en uçucu parça bu.
Benim gibi ameliyat masasına yatırıp dinlediğinizde Suffering Hour’un sisteminde bir parazit, virüs, tıkanıklık bulmak kolay değil. Black/death kırması müziğin her anında karanlık, yoğun ve vahşi bir yapı kurmayı başarmışlar gerçekten; ancak tüm dikkate, tüm odağa rağmen sona erdiğinde geride pek bir şey bırakmıyor albüm ve bunun tek sorumlusu da melodik, yumuşak sunum. En gaddar rifte, en coşkulu davulda, en kuduz vokal anında bile tatlı tatlı duyuluyor her şey ve müzikle birleşip o duyguyu son zerresine kadar hissetmeyi engelliyor. Psikodelik bir tecrübe ile karşılaştırınca ikisinden de geriye hayal meyal imgeler kalması dolayısıyla belki amacına ulaştığını söylemek gerek ama özünde bu kadar aşındırıcı, yıpratıcı bir müziğin bu kadar uçucu bir prodüksiyon ile verilip deyim yerindeyse sulandırılması, beni çok cezbetmedi açıkçası. Keskin hiçbir kenar bırakılmamış, her şey biraz yuvarlanmış adeta. Eğer tecrübeli bir dinleyiciyseniz ve artık bu türü dinlerken yalnızca karanlık melodiler değil de sizi zorlayacak şeyler arıyorsanız, Suffering Hour biraz Happy Hour gibi kalabilir. Resmen mizah şov.
Neyse, öte yandan aynı özelliği sayesinde türün çıldırtmalı, kopartmalı ve aşırı talepkar albümlerinin içine giremeyen dinleyicileri kendine çekecektir The Cyclic Reckoning ve bu anlamda iyi bir giriş albümü olarak değerlendirebiliriz. Death/black sularında gezen akıcı, psikodeli kovasına batırılıp çıkarılmış gitarlara sahip melodik ve rahat dinlenen (görece) bir albüm ihtiyacınız varsa The Cyclic Reckoning yılın öne çıkan albümlerinden biri olabilir. Bu seviyeleri çoktan geçenler için bile keyifli bir seyirlik hatta. Onun dışında müzikten dayak yemek isteyen tayfa; AD NAUSEAM‘dan devam abi siz.