Klasik Bir Cumartesi: Metallica – Master of Puppets
Merhaba.
3 Mart, 1986. Şu an bu kelimeleri yazmamdan tam olarak 35 yıl, 1 gün öncesi yani. Başka bir deyişle de metal tarihinin ve haliyle müzik tarihinin en önemli albümlerinden Master of Puppets‘ın çıktığı gün. Madem böyle büyük bir efsanenin önemli bir yaşını kutluyoruz, hadi biraz Metallica konuşalım:
3 eylül 1985 – 27 aralık 1985 tarihleri arasında, yaşları henüz 23 ile 24 arasında değişen dört ateşli thrash metalcinin Danimarka’daki Sweet Silence stüdyolarına kapanması, Metallica isminin dünyanın en büyük fenomenlerinden birine dönüşme sürecindeki en önemli olaylardan biri. Her gün akşam 19:00 civarı stüdyoya girip sabah 04:00 – 05:00’e kadar gitar çalıp davul döven, mikrofona bağıran bu adamlar, doğru düzgün gün ışığı görmeden geçirdikleri bu sürecin sonunda öyle bir albümle çıktılar ki stüdyodan, bildiğimiz her şey tepetaklak oldu adeta. Tüm zamanların en iyi metal albümü gibi düşündükçe insanı çıldırtabilecek kadar büyük bir ifadenin altını doldurabilen kimileri için tek, diğerleri için de olsa olsa birkaç albümden biri çünkü Master of Puppets. Müzik gibi sonsuza kadar da tartışılsa da bir sonuca bağlanmayabilecek bir kavramın metal gibi en ateşli, en cevval kulvarında, HEPSİNİN EN İYİSİ gibi bir tartışmada herkesin ilk aklına gelen albümlerden birini yapmak nasıl bir his acaba, insan düşünmeden edemiyor tabii. Radyoda tek bir şarkı çalmadan, bir tane single yayımlamadan, tek bir klip çekmeden, çıktığı sene içerisinde 500.000 albüm satın bakalım… Daha yazının girişindeyim ama şimdiden çıldırıyor gibiyim Metallia karşısında, çünkü 80’ler Metallica’sına dair her şey delilik gerçekten.
Kültür emperyalizmiymiş, Amerikancılıkmış, şuymuş buymuş demeden bazı gerçeklere odaklanalım: Amerikan ulusal kütüphanesi sayılan Library of Congress tarafından, “kültürel, tarihsel veya estetik önemi” sayesinde kütüphaneye kabul edilen tek metal albümü Master of Puppets üzerine güneşin altında söylenmemiş bir söz kalmadı, orası kesin. Metallica üyeleri ve Peter Mensch tarafından tasarlanan, Don Brautigam tarafından resmedilen muazzam kapağın kaç odanın duvarını süslediğinden, buram buram yeraltı kokmasına, jilet kaydına ve çoğu zaman hızdan kafayı yedirtmesine rağmen ana akımı delip geçmesinden bahsetmenin de alemi yok artık, ancak manipülasyon konseptli bir albümle tüm dünyayı manipüle edip metal denen bu haltı sonsuza dek değiştirmek; en azından buna bir kez daha şapka çıkartasım var bugün.
Kendi harçlığımdan para biriktirip satın aldığım ilk kasetti ve sanıyorum o zamanlardan bugüne kadar geçen on yıllar içerisinde paramı bundan daha verimli kullanabildiğim bir an olmadı. Ben Battery‘nin içimde patlattığı bataryalarla aklımı oynatırken Metallica elemanları da Lars’ın evinde, metal tarihinin en ikonik fotoğraflarından bazılarını çekmiş Ross Halfin’in objektifinden “Boku yedin ufaklık!” der gibi bana bakıp hareket çekiyorlardı. Gerçekten de sanırım ilkokul sıralarından beri “Korhan da iyi çocuk ama biraz şey,” yorumlarıyla uzak durulmama neden olarak hayatımı değiştiren albüm oldu Master of Puppets. Tabii ben kimim, bugün metale yön veren her 10 gruptan 9’u bir şekilde ilham aldı bu başyapıttan ki biraz özsaygısı olanlar açık açık dile getirmekten de çekinmiyorlar bunu.
Belki yeni dinleyiciye eskinin literatür değerini anlatması kolay değil ama özellikle bu müziği bir kültür olarak değerlendiren herkesin ortak fikriyle heavy metalin temellerini şöyle bir sarstı Master of Puppets. Neredeyse senfonikmiş gibi hissettiren incelikle işlenmiş armonik gitarlar sayesinde derinlik kazanan albümün konsept denilemese de tematik anlatısı, kimi parçaların içe içe geçen yapıları (örneğin Disposable Heroes için yazılan bir köprünün son kayıtta Damage Inc. için kullanılması, benzer fikirlerin farklı şarkılarda anımsatıcı gibi kullanılması), metal dünyasının büyük kısmı fantastik evrenlerde gerçeküstü takılır veya rock n’roll yıldızı büyüklerini taklit ederken Meallica’nın “biz olgunlaştık!” mesajı veren enfes atmosferi ve göndermeleriyle bu müziğin çok daha kapsamlı ve bu sayede de ana akımda yer bulabilir bir hale getirileceğini gösterdi. David Bowie‘ye saygı duruşu tadındaki şu Master of Puppets motifi ve Leper Messiah, Cliff Burton’ın klasik besteki Johann Sebastian Bach’tan esinlenen bas gitarı, H.P. Lovecraft ile grubu tanıştırıp Cthulhu mitosunu iyiden iyiye Metallica müziğine yedirmesi, Welcome Home (Sanitarium)‘un sinema tarihinin görkemli klasiklerinden One Flew Over the Cuckoo’s Nest‘ten aldığı ilham derken uzayıp gidiyor bu liste. Prodüktör yönlendirmesi, marka ittirmesi vs. olmadan kendi kendilerine bu kadar büyük bir vizyon göstermeleri olacak iş değil ama sonradan zaten Metallica’nın onlarca konuda nasıl ilk olup endüstriyi peşinden sürüklediğini düşününce şaşırmıyor insan artık.
Tabii bir de downstroke master Papa Het’in ritim gitarı diye bir gerçek var bu hayatta. Tüm o mikro zamanlamalar ve rubato oyunları içerisinde nasıl yetişiyor her şarkıya bu adam, 2021 senesinde bile biraz muamma bu benim için. En son gitarla ilgilendiğimde 35 yaşına gelmiş bir şarkı olan Master of Puppets için 40-45 farklı tab vardı internette. Tüm suç ise elbette James’in sağ elinde:
İyi hoş burada bir şeyler anlatıyorum ben ama Battery ile başlayacak, Damage Inc. ile bitecek bir thrash albümü yazmak her thrash sevdalısının ıslak rüyasıyken bir de bu ikisinin arasında Master of Puppets, Disposable Heroes, Orion falan var ya. Ne bileyim. Yazdıkça, dinledikçe bana biraz gülme gelir oldu çocuklar. Sinirim bozuldu artık yani. Dur kendimi bozmadan son olarak tüm zamanların en roket thrash parçalarından Damage Inc.‘i, onun sözlerindeki fuck kelimesi yüzünden albümün yediği sansürü grubun enfes bir vuruşla doksana yapıştırışını da not düşmüş olayım buraya. Albümün 2. baskısında yer alan uyarı çıkartmasını kabaca şöyle çevirebiliriz:
“Muhtemelen dinlemeyi istemeyeceğiniz tek şarkı Damage Inc, çünkü birden fazla olmak üzere şu kötü şöhretli, F harfi ile başlayan kelime kullanılıyor. Bunun dışında ise albüm boyunca ne BOK deniliyor, ne SİDİK, ne SİKİŞ, ne AMCIK, ne de OROSPU ÇOCUĞU veya SAKSOCU.”
Ayar gibi ayar gerçekten.
Madem öyle, bu enfes ayardan ilhamla kapatayım ben de yazıyı artık: Dünyanın en büyük heavy metal grubu olmak için yolan çıkan ve gerçekten de bunu başaran dünya üzerindeki tek grup Metallica. Master of Puppets ise bu müziğin başına gelmiş en görkemli birkaç şeyden biri. Beğenmeyen ağlayarak günlüğüne yazabilir, iyi günler.
George Carlin’le bu albüm sayesinde tanışmıştım, sırf bu yüzden bile 10/10.
https://youtu.be/vbZhpf3sQxQ
Nice yeni yetme, Metallica’ya “mehh” vs diyen tech deathçi gördüm; master of puppets ı alternate picking ile çalan 🙂